New Scientist dergisinin 22 Aralık 2003 tarihli sayısında, “Düşmanla Birlikte Evrimleşmek” (Evolving With The Enemy) başlıklı bir yazı yayınlandı. Yazıda, bazı insanların sıtmaya karşı gösterdikleri direnç ile hemoglobin moleküllerini etkileyen bir mutasyon arasındaki bildik ilişki anlatılıyor ve bunun üzerine evrimsel yorumlar yapılıyordu.
Hemoglobin yapısını etkileyen bu mutasyon, insanlarda anemi (kansızlık) hastalığına neden olurken, bir yandan da onlara sıtmaya karşı bağışıklık kazandırmaktadır. Evrimciler bu bağışıklık kazanımını vurgulayarak söz konusu mutasyonun “yararlı” olduğunu ileri sürer ve Darwinizm”in ihtiyaç duyduğu ama bulamadığı “genetik bilgi artırıcı mutasyonlar”a böylece örnek verebildikleri yanılgısına düşerler.
Oysa söz konusu mutasyon genetik bilgiyi artırmamakta; çünkü insanlara yeni bir gen veya protein kazandırmamakta, dahası anemi hastlığına yol açarak onlara zarar da vermektedir. Meydana geldiği bedende ciddi, hatta ölümcül hastalıklara yol açan, vücuttaki bazı organ ve dokuların beslenememesine dolayısıyla ölümüne neden olan, sonraki nesillere bile ulaşarak yayılan bu mutasyonun insana verdiği büyük zararlar ortadadır. Ancak, evrimciler tüm bu gerçekleri göz ardı ederek, hastalığın sıtmaya karşı sağladığı kısmi bağışıklığı evrimin bir “armağanı” olarak değerlendirmektedirler. Elbette bu son derece saçma bir yorumdur. Bu mantıkla hareket edildiğinde, doğuştan görme özürlü olan kişilerin, araba kullanmak zorunda kalmayacakları ve bu nedenle de trafik kazasından ölme riskinin azalacağı da iddia edilebilir. Hatta bu akıl almaz mantığa göre kör olarak doğmak, genetik bir armağan olarak bile kabul edilebilir. Bu yorum ne kadar anlamsız ise evrimcilerin orak hücre anemisi ile ilgili “faydalı mutasyon” yorumları da o derece anlamsızdır.
New Scientist”te, söz konusu mutasyonun yapısı, etkileri ve bunun keşfine sağlayan bilimsel süreç hakkında detaylı bilgiler verilmektedir. Ancak bunların hiç biri Darwinizm”in öngördüğü manada bir “evrim”e (yani makro-evrime) delil değildir.
Aynı makalede hemoglobin mutasyonu dışında başka mutasyonların da çeşitli hastalıklara karşı bağışıklık sağlayabileceği belirtilmekte ve buna örnek olarak da HIV virüsüne karşı bağışıklık durumu gösterilmektedir. Bu da hemoglobin mutasyonunda olduğu gibi “genetik bilgi artırmayan”, dolayısıyla evrimin iddialarına hiçbir şekilde kanıt oluşturmayan bir olgudur.
Yazıdaki dikkat çekici nokta ise New Scientist”in, bu gibi mutasyonlardan yola çıkarak her türlü hastalığa evrimsel bir açıklama üretmeye çalışan Darwinist bilim adamlarının çabasının kanıt yoksunluğundan kaynaklandığını açıklamasıdır:
“Yakın zamanda, bazı araştırmacılar insan hastalıklarının çoğunu, hatta belki hepsini, evrimsel kavramlarla açıklamaya çalışmışlar ve “evrimsel tıp” adı verilen yeni bir dal ortaya çıkmıştır… Bu son derece spekülatiftir ve şu anda hiç bir kanıta dayanmamaktadır.. .”
Bu kanıtsızlık durumu, sadece “evrimsel tıp” için değil, tüm evrim teorisi için geçerlidir aslında.
New Scientist”in de bu gerçeği görmesini ve sayfalarında yer vereceği makaleleri buna göre seçmesini diliyoruz.