Cumhuriyet Bilim Teknik (CBT) dergisinin 14 Nisan 2004 tarihli sayısında Celal Bayar Üniversitesi”nden beslenme uzmanı Dr. Özer İlkgül imzasıyla bir makale yayınlandı. “İnsanoğlunun beslenme evrimi sonsuz hastalıklar dünyası mı?” başlıklı yazıda bağırsaklarımızda barındırdığımız mikro-organizmaların ortaya çıkardığı hastalıklar konu ediliyor, bu organizmaların insanın sözde evrim sürecinden miras kaldığı iddia ediliyordu. Sayın İlkgül bu konuda şunları yazıyordu:
İlk insan avlanmasını ve proteinden zengin besinlerle beslenmeyi öğrenmeden önce bitkilerle özellikle de kirli (kontamine) bitkilerle tanıştı ve bağırsaklarına ilk bakterileri yerleştirdi. Bu, o an insanın hayatta kalmasını sağladı. Lifli besinden zengin gıdalar bu bakteriler sayesinde fermante edildi ve ortaya immün sistemi sağlam, sağlıklı nesiller çıktı. Peki ama o günün insanı bugüne ne miras bıraktı? Tabii ki bağırsaklarındaki bakterileri!
Ancak bu sözler hiçbir bilimsel dayanağı olmayan hayallerden ibarettir. Bunların temelinde evrimi en baştan bir dogma olarak kabul etmiş bilim adamlarının inançları yatmaktadır. Canlılar evrimcilerce bu inanca göre yorumlanır ve mevcut özellikleri kademeli bir gelişimin eseri olarak sunulur. Evrim biyolojisinin açıklamalarında ağırlıklı yer tutan bu hayali anlatımlar ‘işte-öylesine” hikayeler (just-so stories) olarak bilinir. Bu hikayelerin, anlatıcılarının hayalgücüyle ilgili fikir vermenin ötesinde bir değeri yoktur ve bunlar ortaya koydukları iddiaya dair hiçbir kanıt oluşturmazlar.
Paleontolog Stephen J. Gould, kendisi de bir evrimci olmasına karşın, ‘evrim biyolojisinde bir gelenek” olarak nitelediği bu masalcı anlatımı şu sözlerle eleştirmiştir:
“Evrimsel doğa tarihinin ‘işte-öylesine hikayeler” geleneğindeki bu masallar, hiçbirşeyin kanıtı değildirler. Ancak bunların oluşturduğu ağırlık ve benzer birçok durum benim kademeli gelişim fikrine (gradualism) olan inancımı uzun bir süre önce öldürdü. Daha yaratıcı zihinler bunları hala idare edebilir ancak sadece becerikli spekülasyonla kurtarılmış kavramlar bana fazla bir şey ifade etmiyor . ” 1
İlkgül”ün ortaya koyduğu evrim iddiası da böyle bir işte-öylesine hikayeden ibarettir. Ama bu hikayenin pek de öyle Gould”un eleştirdiği türden ‘becerikli” bir spekülasyon ortaya koyduğu söylenemez. Çünkü İlkgül, çocuklara anlatılan masallarda görülen türden bir tekrarlama yaparak hayalgücünü kolayca ele vermektedir. İlkgül, yukarıda aktardığımız sözlerinde, ” Peki ama o günün insanı bugüne ne miras biraktı?” diye sorup “Tabii ki bağırsaklarındaki bakterileri!” cevabını vermektedir. Halbuki iki cümle önce bunun masalını anlatan kendisinden başkası değildir.
Bu davranış, fillerin hortumunun yerdeki besinleri toplamak için evrimleştiği masalını anlatıp “Peki ama o günün filleri bugüne ne miras bıraktı? Tabii ki hortumlarını!” cevabını vermeye benzer. Bu noktada, CBT”de iddia edilen hayali evrimsel mirasın, uydurulmuş bir masaldan tamamen suni olarak yaratıldığı ve sadece İlkgül”ün zihninde varolduğu kesin bir gerçek olarak ortaya çıkar.
CBT”yi ve Özer İlkgül”ü bilimi bir hayal dünyası olarak algılamaktan vazgeçmeye davet ediyoruz.
1. Gould S.J., “The Return of the Hopeful Monster,” in “The Panda”s Thumb: More Reflections in Natural History,” [1980], Penguin: London , 1990, reprint, sf.158