Hürriyet Bilim dergisinin 04 Ocak 2003 tarihli sayısının 20. sayfasında, İngiliz zoolog Richard Dawkins”in “Kör Saatçi” (The Blind Watchmaker) isimli kitabı hakkında bir tanıtım yazısı yayınlandı. Yazıda Dawkins”in görüşlerinden övgüyle söz ediliyor, kendisi evrim teorisini bilimsel kanıtlarla savunan önemli bir bilim adamı olarak resmediliyordu.
Oysa gerçekte Richard Dawkins, Darwinizm”e olan dogmatik bağlılığı nedeniyle bilimsel gerçekleri görmezden gelen, hatta kimi zaman çarpıtan, mantık oyunlarıyla kitleleri evrim lehinde aldatmaya çalışan bir evrim “militanı”dır. Tarafsız bir bilim adamı değil, bilimi, büyük bir hırsla savunduğu ateist dünya görüşü için çarpıtan bir “hayalperest”tir. Darwinizm lehinde kanıt üretebilmek için embriyoloji çizimlerini çarpıtan Ernst Haeckel ya da sahte bir kafatası üreten Charles Dawson gibi, o da bilimi evrim teorisini savunmak adına çarpıtmaktadır.
Mutasyon Sorunu ve Dawkins”in Mantık Oyunları
Evrim teorisini geçersiz kılan bilimsel gerçeklerden biri, teorinin “evrim mekanizmaları” olarak öne sürdüğü doğal seleksiyon ve mutasyon mekanizmalarının gerçekte evrimleştirici bir güce sahip olmayışıdır. Bugün, rastgele mutasyonların doğal seleksiyon mekanizmasıyla birleşerek canlıları evrimleştirmekten uzak olduğu birçok bilim adamı tarafından kabul edilmiştir. Bilindiği gibi mutasyonlar, canlıların var olan genetik bilgisindeki rastgele değişimler olarak tanımlanmaktadır. Buradaki “rastgele” kavramı önemli bir noktaya işaret etmektedir. Bu değişimin tamamen tesadüfi olması, kendi içinde zaten en üst derecede mükemmel bir mekanizma olan canlıların mutlaka bu etkiden zarar görmeleri anlamına gelir. Bilim adamları mutasyonların zararlı etkisini açıklarken, bir cep saatine çekiçle vurulması durumunda ortaya çıkacak sonucu örnek göstermektedirler. Kusursuz çalışan bir saat, aldığı çekiç darbeleriyle nasıl daha iyi bir mekanizmaya sahip olmayacak ve tam tersine sahip olduğu düzen bozulacaksa, aynı şekilde canlıların mükemmel genetik yapısına yapılan bir veya daha fazla sayıdaki rastgele müdahele de zararlı olacaktır. Günümüzde bilim adamları mutasyonların %99 ihtimalle zararlı, %1 ihtimalle de etkisiz olduğunu belirtmektedirler.
Richard Dawkins ise “Kör Saatçi” kitabında -diğer pek çok kitabında olduğu gibi- evrim teorisinin tüm açmazlarını göz ardı ederek, mutasyonların canlıları sözde evrimleştirebileceği iddiasını öne sürmüştür.
Dawkins”ten Bir Masal: Evrim Simülasyonu
Dawkins, kitabında, canlıların evrimini, Stuart Kaufmann’ın yazmış olduğu bir bilgisayar programı aracılığıyla “kanıtladığını” iddia etmektedir. Bu, çubuklar, dikdörtgenler ve üçgenler gibi şekillerin rastgele değişimlerle daha karmaşık hale gelmelerini sağlayan bir bilgisayar programıdır. Program tarafından rastgele düzenlenen bu çubuklar, birçok ara formdan sonra zamanla hayvan, bitki ve insan figürlerini andırır hale gelmeye başlamaktadır. Dawkins, bu basit şekillerin bilgisayar programıyla zaman içinde insan veya hayvan figürlerine benzer hale gelmesinin, canlıların sözde evrimleşme sürecine benzediği iddiasını ortaya atmaktadır. Bu örnekten yola çıkan Dawkins, canlıların da uzun bir süre boyunca meydana gelen mutasyonlarla bugünkü karmaşık hallerine dönüştüklerini savunmaktadır. Kitabın renkli sayfalarında, bu bilgisayar programı tarafından oluşturulmuş, canlıları andıran çubuktan şekiller bulunmaktadır.
Ancak Dawkins’in bilgisayar programının gerçeklerle hiçbir ilgisi yoktur. Trilyonlarca hücreden oluşan son derece karmaşık bir canlının basit çubuklara indirgenmesi fikrini ise çoğu bilim adamı ciddi bulmamaktadır.
Ayrıca Dawkins”in öne sürdüğü iddianın herhangi bir geçerliliği olabilmesi için bilgisayar programında gerçekleşen ara aşamaların, hayali evrim sürecinde de gerçekleştiğini gösteren deliller olmalıdır. Nasıl ki bilgisayar programında ara aşamalar varsa, evrim sürecinde de ara canlılar olmalıdır. Ancak bugüne kadar herhangi iki canlı arasında ara aşama olduğu bilimsel olarak öne sürülebilecek bir canlı bulunmamıştır. (Detaylı bilgi için Harun Yahya”nın Evrim Aldatmacası, Hayatın Gerçek Kökeni, Türlerin Evrimi Yanılgısı isimli kitaplarına başvurabilirsiniz.)
Dawkins”in örneğinin asıl mantıksız yönü ise, kullandığı programın, çubukçukların evrimini sağlaması için özel olarak programlanmış olmasıdır. Dolayısıyla, çubukları canlılara benzer bir şekle sokan tesadüfler değil, bilgisayarı buna uygun şekilde programlayan kişidir. Diğer bir deyişle çubukların geçirdikleri değişim, bir bilinç ve planlamanın ürünüdür. Bir bilgisayar programı herhangi bir şeyi yapması için programlanabilir ve buna, başlangıçtaki çubuksu şekillerin zamanla hayvan ve ağaç şekillerine dönüşmesi de dahildir. Nitekim basit çubukları zamanla insan figürüne dönüştüren bu bilgisayar programıyla Dawkins’in canlıların evrimini “delillendirdiği” iddiası, birçok evrimci bilim adamı tarafından bile saçma bulunmaktadır.
Tanınmış Darwinist John Maynard Smith, Dawkins’in kitabında yer alan Stuart Kaufmann’ın bilgisayar simülasyonlarını “gerçekten uzak bilim” olarak nitelendirmekte ve şunları söylemektedir: “Çünkü bu programın biyolojik gerçeklikle hiçbir bağlantısı yok.” (1)
Dawkins’in diğer kitaplarının büyük bir kısmını da hayali hikayeler oluşturmaktadır. Aynı 19. yüzyılın ilkel bilim koşullarında yaşayan bilim adamları gibi, canlıların yapısını aşırı basitleştirilmiş olarak ele alan Dawkins, kulağın veya gözün oluşumunu çok basit, sanki birkaç evrimsel basamak içinde gerçekleşebilecek bir olay olarak göstermeye çalışmaktadır. Kompleks organların evrimle ne şekilde ortaya çıkabileceğine dair bilimsellikten tamamen uzak, hayal ürünü hikayeleri anlatmakta, bu şekilde konu hakkında yeterince bilgi sahibi olmayan insanları etkileyebileceğini sanmaktadır.
Charles Darwin, teorisini ortaya attığında genetik bilimden habersizdi, bilim ve teknoloji alanında yaşanan hemen her gelişme Darwin’in teorisine büyük darbe vurdu. Dawkins ise, evrimin geçersizliğini gözler önüne seren yüzlerce bilimsel delile rağmen, adeta hala 19. yüzyılda yaşıyormuş ve bu bilimsel gelişmelerden haberdar değilmiş gibi davranmakta, Darwin’le aynı hikayeleri tekrar tekrar anlatmaktadır. Dawkins, bilimsel değil ideolojik kaygılarla evrim savunuculuğu yapmakta, bu da kendisini, bir bilim adamının sahip olması gereken tarafsızlık, akılcılık ve mantıklı davranmak gibi özelliklerden uzaklaştırmaktadır. Kuşların uçuşu gibi son derece karmaşık bir olayı anlatım tarzı, Dawkins’in içine düştüğü durumu gösteren önemli örneklerden biridir:
“Başlangıçta günümüz sincabına benzer, ağaçlarda yaşayan ve herhangi bir şekilde uçmak için özel bir perdeli organı olmayan bir canlı, kısa mesafeleri sıçramaya başladı. (Eğer düşmesini yavaşlatacak birşey olsaydı daha uzağa sıçrayabilirdi.) Böylece doğal seleksiyon, kollar veya bacak eklemlerine yakın bir bölgede daha keseli bir yapıya sahip olan bireyleri seçti… Şimdi gittikçe daha geniş deri alanına sahip bireyler daha uzağa sıçrayabiliyorlardı. Sonraki nesillerde derinin genişlemesi bir kural oldu ve bu durum böylece devam etti… Gerçek kanat çırparak yapılan kuş uçuşunun bu basit süzülüş hareketinden evrimleşmesini hayal etmek artık çok daha kolay; böylece bu canlılar uçmaya başladılar.” 1
Kuşkusuz Dawkins’in yukarıda savunduğu görüş, bilimsel olarak ele alındığında bir hikayeden öteye gidemez. Dawkins, uçuşun evrimsel olarak nasıl gerçekleştiğini, bu olayın biyokimyasını veya genetik gelişimini anlatan hiçbir bilimsel kanıt sunamamaktadır. Ortaya konulan sadece bir masaldan ibarettir. Kendisinin de yukarıda kabul ettiği gibi, Dawkins sadece “hayal” etmektedir. Örneğin Dawkins, uçuşun hayali evriminde, kuş akciğerleri ve sürüngen akciğerleri arasındaki derin anatomik farka hiç değinmemiştir. Sürüngenlerin akciğerleri memelilerinki gibi havanın içeri girip aynı yolu izleyerek geri çıktığı bir yapıya sahiptir. Kuşlarınki ise jet motorlarına hava sağlayan mekanizmaya benzer şekilde dizayn edilmiştir, yani hava hareketi tek yönde gerçekleşmektedir. Hava akciğere bir kanaldan girer, bir başka kanaldan çıkar. Başka hiçbir canlı grubunda rastlanmayan bu mükemmel mekanizma sayesinde, kuşun uçması için gerekli olan yüksek oksijen ihtiyacı karşılanır.
Dawkins”in görmek istemediği daha pek çok bilimsel gerçek vardır. Bilindiği gibi evrimcilerin bilim dışı iddialarına göre kuşların ataları olarak kabul edilen dinozorlar; yani soğukkanlı, vücut ısısını dışarıdan sağlayan sürüngenlerdir. Oysa kuşların vücut ısıları bilinen canlılar içinde en yüksek olanıdır. Kuşlar aleminde bu değer türden türe değişmesine rağmen ortalama 42 derece civarındadır. “Kolibri” gibi daha yüksek metabolik aktiviteye sahip kuşlarda bu rakam 50 dereceye kadar çıkabilmektedir. Hatta vücut ısısının aşırı yükselmesinden dolayı uçarken bayılıp yere düşen kuşlar bile vardır. Yüksek metabolik hızı yansıtan bu olay, canlının enerji sağlaması için hayati öneme sahiptir, çünkü uçmak en fazla enerji gerektiren aktivitelerden biridir. Yapılan araştırmalar, bir serçenin metabolizmasının bir filinkinden yaklaşık 50 kat daha hızlı olduğunu göstermektedir.
Dawkins ise bu hassas mekanizmaların evrimle nasıl oluştuğuna dair hiçbir şey söyleyememektedir. Sadece bazı hayal ürünü hikayeler anlatmakta ve birtakım bilgisayar şovları ile bu açmazların üzerini örteceğini sanmaktadır. Evrim teorisini savunmaya çalışan diğer pek çok kişi gibi, o da sadece spekülasyon yapmaktadır.
Umarız gerek Dawkins”in kitaplarını yayınlayan TÜBİTAK, gerekse bu kitapları övgüyle okuyucularına sunan Hürriyet Bilim gibi dergiler, bilimi, fanatik ateizme araç haline getirmeye çalışan, “bize bilimsel olarak ateist olma şansı verdiği için Darwin”e minnet borçluyuz” deme yanılgısına düşen Dawkins ve benzeri evrimciler konusunda konusunda daha bilinçli davranırlar.
1. Phillip E. Johnson Climbing Mount Improbable & Darwin”s Black Box; http://www.origins.org/articles/johnson_climbingmount.html