7 Kasım 2003 tarihli Milliyet gazetesinin “Popüler Kültür” bölümünde, “Yeni çağın dini: Matrix” başlıklı bir röportaj yayınlandı. Röportajda Matrix filmlerini yorumlamaya girişen Prof. Ünsal Oskay, filmi eleştirmekle kalmıyor, bunu bahane ederek İlahi dinleri hedef alıyordu. Ancak Prof. Oskay”ın iddiaları, geçersizliği çoktan anlaşılmış köhne 19. yüzyıl pozitivizminin ve basmakalıp Marksist “sınıf analizleri”nin birer tekrarı durumundaki yanılgılardan ibarettti.
Marksizm insanların zihnini belirli şablonlara hapseden bir düşünce prangasıdır. Kendisini bu prangaya kaptıran bir insan, dünyadaki her şeyi Marksizm”in kaba teorisi içinde değerlendirmeye başlar. Her şeyi bu teoriye zorla uydurduğu için de, yaptığı zorlama yorumları birer “kanıt” zanneder ve böylece kendisini aldatır. Büyük bilim felsefecisi Karl Popper, “Tarihselciliğin Sefaleti” adlı eserinde Marksizm”in bu “entellektüel sefaletini” detaylarıyla açıklamıştır.
Milliyet”teki röportajda Prof. Oskay”ın din hakkında dile getirdiği görüşler de, Popper”in tarif ettiği türde, tipik bir entellektüel yanılgıdır.
“Bilim-Din Çatışması” Denen İlkel Masalın Sefaleti
Prof. Oskay, “din, mitoloji ya da bilim dışı rasyonel olmayan inançlar” ifadesiyle, dinin “bilim dışı ve irrasyonel” (akıl dışı) olduğunu ileri sürmektedir.
Bunu iddia etmek için, bilimin ve aklın ateizmi kanıtladığı gibi bir batıl inanca kapılmış olmak gerekir. 19. yüzyılın ilkel bilim düzeyi içinde düşünen Marx, Freud, Nietzsche, Comte gibi düşünürler, böyle bir batıl inanca sahiptiler kuşkusuz. (Prof Oskay”ın da hala onların yolunda olduğu açıkça görülmektedir.) Oysa 20. yüzyılda iki önemli gerçek anlaşılmıştır:
1) Bilimin ve insan aklının, hakikat hakkında yapabileceği araştırma ve varabileceği sonuçlar, sınırlıdır.
2) Daha da, önemlisi, bilim ve aklın kendi alanlarında yaptıkları araştırmadan çıkan sonuç, ateizmi değil, aksine Allah inancını desteklemektedir.
Bu ikinci gerçeği şimdiye kadar pek çok yazımızda binlerce delille izah ettik. 20. yüzyıl biliminin ortaya çıkardığı Big Bang, İnsani İlke, Bilinçli Tasarım gibi bilimsel teorilerin, ateizmin dünyayı yorumlayış biçimi olan materyalist felsefeyi temelinden yıktığını gösterdik. Bilim bugün evrenin yoktan yaratıldığını, çok hassas bir tasarımla düzenlendiğini, canlıların kökenin “bilinçli tasarım” olduğunu keşfetme noktasındadır. Newsweek dergisi bir kaç yıl önceki bir sayısında “Science Finds God” (Bilim Allah”ı Buluyor) başlıklı bir haberinde bunu vurgulamıştı. Bu konuda yazılmış olan yüzlerce kitap, binlerce makale, hep aynı gerçeği vurgulamaktadır: 20. yüzyılın ikinci yarısında bilim, 19. yüzyılda sanılanın aksine, Yaratıcı”nın varlığının delillerini görmeye başlamıştır.
Amerikalı yazar Patrick Glynn, 1997’de yayınlanan “God: The Evidence, The Reconciliation of Faith and Reason in a Postsecular World” (Allah’ın Delilleri, Sekülerizm Sonrası Dünyada Akıl ve İnancın Uzlaşması) isimli kitabında bunu anlatır. Glynn bir makalesinde ise şöyle demektedir:
“Modernizmi şekillendiren büyük isimlerin hepsi, rastlantısal, ateistik bir evreni başlangıç noktaları olarak almışlardı. Bu “rastlantısal evren” kavramının çağdaş bilim tarafından yıkılması, 20. yüzyılın sonlarındaki düşünce dünyasında henüz tam fark edilememiş büyük bir devrim olmuştur.” (Patrick Glynn, National Review, Mayıs 1996, s. 28)
Görünen odur ki bu büyük devrimi fark edemeyen, köhne materyalist teorilerle dünyayı çok “akılcı” ve “bilimsel” bir şekilde anladığını zannedenlerden biri de Prof. Oskay”dır. Ve onun yanılgısı, söz konusu köhne fikirleri okuyucularına aktaran Milliyet muhabiri tarafından da paylaşılmaktadır.
Dinlerin Sonuçları Konusundaki Yanılgı
Prof. Oskay”ın sözlerindeki bir diğer dikkat çekici entellektüel yanılgı, Hıristiyanlık ve İslam”ın insanlığa bir şey kazandırmadığını iddia etmesidir. Hz. İsa”nın tebliğ ettiği dinin “Hıristiyanların yıllar boyu aslanlara atılması”yla sonuçlandığını, İslam”ın ise “İran”daki mollalar”ı ortaya çıkardığını söyleyerek, her iki dini de hedef almaktadır.
Dünya tarihi hakkında belirli bir vizyonu ve entellektüel derinliği olan herkes, bunun ciddi bir bilgisizliğin ve ibret alınacak bir fanatizmin ifadesi olduğunu anlar.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, Prof. Oskay”ın materyalizmi, onun, dinin insanlara ne kazandırdığını anlamasına engel olan büyük bir fikri sorundur. Oskay dini ölçerken sadece dinin maddi dünyada neyi değiştirdiğine yönelik uç örneklere bakmakta, “maneviyat” denen ve dinin en önemli konusu olan daha derin hakikati ise tamamen göz ardı etmektedir.
Bu, belirttiğimiz gibi, materyalist zihniyetin oluşturduğu bir “dar kalıplı düşünce”dir.
Prof. Oskay dinin maddi dünyadaki etkileri konusunda da büyük bir yanılgı içindedir. Hıristiyanlık ve İslam, dünya tarihini dönüştüren ve insanlığa tüm maddi alanlarda — toplumsal ahlakta, sanatta, mimaride, bilimde — büyük kazanımlar veren iki büyük dindir. Hıristiyanlık, daha öncesinde barbar kavimlerden ibaret olan putperest Avrupa”yı birleştirmiş, medenileştirmiş ve bugünkü çağdaş Batı medeniyetinin en büyük temeli olmuştur. İslam ise, cahiliye devrinin çöl Araplarını aydınlatarak dünyanın en görkemli medeniyetini kurmuştur. İslam medeniyeti, insanlığa bilim, felsefe, sanat, mimari, şehir düzenlemesi, tıp, eğitim gibi alanlarla çok büyük katkılar sağlamıştır. Bunu pek çok Batılı tarihçi de ısrarla belirtmektedir. (Detaylı bilgi için bkz. Harun Yahya, İslam”ın Yükselişi, Araştırma Yayıncılık)
Daha detaylı bilgi isteyenler, Rodney Stark”ın “For the Glory of God : How Monotheism Led to Reformations, Science, Witch -Hunts, and the End of Slavery” adlı kitabına başvurabilirler. Kitapta, İlahi dinlerin insanlığa bilim ve düşünce alanında neler kazandırdığı, İlahi dinler adına yapılan bazı olumsuzlukların ise bu dinlerin yanlış anlaşılmasından kaynaklandığı, detaylı olarak anlatılmaktadır.
Ayrıca eğer Prof. Oskay maddi dünyaya en çok kimlerin yıkım ve kayıp getirdiğini görmek istiyorsa, Marksist örgüt ve rejimleri incelemesi kendisine daha çarpıcı sonuçlar gösterecektir: Stalin”in ölüm kampları, Pol Pot”un ölüm tarlaları, Mao”nun yapay kıtlıkları ve “kültür devrimi” faciaları gibi… (Detaylı bilgi için bkz. Harun Yahya, Komünizm Pusuda, Araştırma Yayıncılık)
Sonuç
Milliyet”te The Matrix filmi bahane edilerek verilen ateizm propagandası, içi boş, köhne materyalist tezlerden ve tarihin çarpıtılmasından ibarettir. Ve insanlığın din ahlakının getirdiği yüksek maneviyata ihtiyaç duydukları ve Allah inancının önemini kavradıkları böyle bir dönemde, bu fikirlerin başarı kazanması mümkün değildir.
Çağdaş bilimsel bulgular ve tarihsel gerçekler, “gerçekliğin yanılsama içinde görülebilmesi” hastalığına muzdarip olanların, aslında ateistler olduğunu açıkça göstermektedir.