Bilim ve Teknik dergisinin Mayıs 2003 sayısında, Boğaziçi Üniversitesi Nükleer Müh. Bölümü”nden sayın Prof. Dr. Vural Altın”ın “Termodinamik ve Hayat: Neden ve Nasıl?” başlıklı bir yazısı yayınlandı. Oldukça derin ve iyi özümsenmiş bir fizik bilgisinin ürünü olan yazıda verilen bilgilerden çıkan sonuç , fizik kanunlarının, yaşamın cansız maddeden kendiliğinden doğmasına izin vermediğiydi.
Prof. Altın, canlılardaki enerji kullanımının “DNA, RNA ve karmaşık bir enzimler ağı” sayesinde mümkün olduğunu açıklıyor ve -pek çok evrimcinin kavrayamadığı püf noktayı yakalayarak- şu soruyu soruyordu:
“Bu araçlar bir kez ortaya çıkmışken, bu işler mümkün ve nispeten kolay: Fakat, amino asit zincirlerinden oluşan bu “motor” nereden geliyor?”
Prof. Altın, aminoasitlerin rastgele biraraya gelerek bu “motoru” oluşturma olasılığının 10117 ihtimalde 1 gibi bir ihtimal olduğunu da belirtiyordu. Ki bu “imkansız” demektir. Canlılığın ortaya çıkması içinse, tek bir protein zinciri değil, birçok protein gereklidir. Prof. Altın”ın aşağıdaki benzetmesi yine isabetlididir:
“Sonuç olarak, E. Coli gibi “basit” bir bakterinin, denge koşulları altında tesadüfler sonucu ortaya çıkmış olması ihtimalinin 10-1000 (yani 101000“de 1) civarında olduğu tahmin ediliyor: tıpkı yere düşüp paramparça olmuş bir yumurtanın, kendiliğinden derlenip toparlanarak masanın üzerine sıçraması gibi.”
Prof. Altın”ın yazısı üstteki cümlelerle sona eriyordu. Ancak bu cümleler, yaşamın kökeni sorusuna bir cevap getirmekten uzaktı. Prof. Altın, yaşamın kökenin rastlantısal doğal süreçler olması ihtimalinin “yere düşüp paramparça olmuş bir yumurtanın, kendiliğinden derlenip toparlanarak masanın üzerine sıçraması” kadar imkansız olduğunu kabul ediyor, ama bir başka açıklama öne sürmüyordu.
Oysa böyle bir açıklama vardır: Bilinçli Tasarım. Bugün pek çok Batılı biyokimyacı, yaşamın kökeninin rastlantısal doğa olayları olduğu iddiasını bir kenara bırakmış ve canlılığın ortaya çıkışında bilinçli bir tasarımın varlığını kabul etmiş durumdadır. Darwin”in Kara Kutusu (Darwin”s Black Box) isimli kitabıyla bilim dünyasını sarsan Lehigh Üniversitesi”nden biyokimya profesörü Michael J. Behe veya 1970″li yıllarda yaşamın evrimsel kökeni konusundaki tezleriyle evrimci bir otorite haline gelen ancak sonradan bu görüşü terk eren San Francisco Üniversitesi profesörü Dean Kenyon, bunlar arasında sayılabilir. Nitekim geçtiğimiz sayılarından birinde de Bilim ve Teknik dergisi “Bilinçli Tasarım” konusunu “Yaşamın Kökeni Hakkında Yeni Bir Yaklaşım: Bilinçli Tasarım Teorisi” başlıklı bir makale yayınlayarak dile getirmişti.
Sayın Prof. Altın”a ve Bilim ve Teknik okurlarına, yaşamın kökenini mutlaka bilinçsiz doğa olaylarında aramak gibi bir çıkmaza girmek yerine, “bilinçli tasarım” alternatifini de düşünmelerini öneriyoruz. O zaman “bilinçli tasarım”ın sadece bir alternatif değil, çok güçlü kanıtlarla açıkça ortada olan bir “gerçek” olduğunu da kendi gözleriyle görebileceklerdir.
Prof. Altın”ın Yanılgıları
Yaptığı isabetli yorumların yanısıra, Prof. Dr. Altın”ın evrim teorisini konusunda birkaç noktada yanılgı içinde olduğunu da belirtmek gerekir. Bunların başında Miller Deneyi“ni referans olarak göstermesi gelmektedir. Gerçekte Miller Deneyi, ilkel dünya atmosferi yerine tamamen yanlış bir atmosfer modelini referans aldığı için bilimsel geçerliliği kalmamış bir çabadır ve yaşamın kökenine hiç bir şekilde ışık tutmamaktadır. (Ayrıntılı bilgi için bkz. Miller Deneyi”nin Geçersizliği)
Prof. Dr. Altın”ın yaşamın kökenini “denge dışı termodinamik süreçler“de araması -yani Ilya Prigogine”in ünlü tezine başvurması- da bir başka yanılgıdır. Gerçekte bu süreçler yaşamın kökeni için gerekli olan kompleksliğin nasıl oluştuğunu açıklayamazlar. Çünkü yaşamın kökeni için gerekli olan bilgi, basit bir “kendiliğinden düzenlenme” ile açıklanamayacak kadar komplekstir. (Bkz. Harun Yahya, Hayatın Gerçek Kökeni, 2003) Tüm canlıları Allah eksiksiz olarak yaratmıştır.