Evrim Teorisini Bilimle Özdeş Sanma Yanılgısı
Sabah“ın haberinde “bilim adamları şokta” altbaşlığı ile şu satırlar yer alıyordu:
“Darwin tartışmasının raflardan yeniden indirilip alevlendirilmesi, bilim adamlarını şoka soktu. Bilim adamları 21. yüzyıla girerken Amerika”nın komik duruma sokulduğunu belirtiyorlar. California Üniversitesi genetik uzmanlarından Francisco Ayala, “çocuklarımıza bilimi öğretemezsek, bilim ve teknoloji üzerine kurulu bu dünyada engellerle karşılaşırlar” şeklinde konuştu.”
Bu satırlarda ve Sabah“ın haberinin genelinde verilen çok yanlış bir mesaj vardır: Evrimin “bilim adamları”, yani tüm bilim dünyası tarafından kabul edildiği mesajı. Sabah, “bir kısım muhafazakarlar yaratılışı savunuyor, bilimadamları ise şok olmuş durumda” derken, evrimin bilimsel bir gerçek olduğunu ve dolayısıyla tüm bilimadamları tarafından kabul edildiği imajını veriyordu.
Oysa bu açık bir yanılgıdır. Evrimi savunanlar bilim dünyasının geneli değil, bazı bilim adamlarıdır. Diğer bazı bilim adamları ise yaratılışı, ya da temelde aynı anlama gelen “bilinçli tasarım” (intelligent design) açıklamasını savunmaktadır. Yani evrim ve yaratılış konusundaki tartışma, “muhafazakarlar” ile “bilim adamları” arasında değil, bilim dünyasının kendi içinde de sürmektedir. Dahası, son 20-30 yıldır, bu tartışmada somut deliller getiren, karşı tarafın iddialarını çürüten taraf, yaratılışı savunan taraftır.
Sabah gazetesinin haberinde kendisinden alıntı yapılan Francisco Ayala, zaten evrim teorisinin en koyu savunucularından biridir. Ama ne yazık ki Sabah”ın haberinde Ayala”nın görüşü tüm bilim dünyasının ortak kanaatinin ifadesi gibi yansıtılmıştır. Eğer sadece evrimcilerin görüşlerini almak yerine; Michael J. Behe, Philip Johnson, Michael Denton, Dean Kenyon, Charles Taxton, Siegfried Scherer gibi dünyaca üne sahip ve evrim teorisine karşı çıkan bilim adamlarından da görüş alınmış olsaydı, ortaya çok daha farklı bir tablo çıkacaktı.
Doğal Seleksiyonun Yeni Türler Oluşturduğunu Sanma Yanılgısı
Sabah“ın haberinde aynı zamanda Darwinizm”in teorik iddialarından da söz ediliyor ve özellikle doğal seleksiyon vurgulanıyordu. Sabah“ın bu konudaki yorumu şöyleydi:
“Darwin”in evrim teorisini destekleyen en önemli buluşu, doğal seleksiyondu. Yani doğa, bir tür içerisindeki fertlerden dayanıklı, güçlü ve üremeye elverişli olanların yaşamasına izin veriyor, diğerlerini ise ölüme terkediyordu. Değişik hayvan türleri hep böyle oluşmuştu.”
Bu satırlarda ifade edilen görüş “doğal seleksiyon yeni türler oluşturur” iddiasıdır. Ancak bu iddia hiçbir zaman bilimsel gözlemler tarafından doğrulanmamıştır. Bu gerçeği bugün evrim teorisini savunan pek çok bilim adamı da itiraf eder.
Önce doğal seleksiyonun neden yeni tür oluşturamayacağını mantıksal bir değerlendirmeyle bulalım. Doğal seleksiyon, Sabah“ın haberinde de yazıldığı gibi, güçlü ve içinde bulunduğu doğal şartlara uygun olan canlıların hayatta kalması demektir. Örneğin aslanlar tarafından tehdit edilen bir zebra sürüsünde, daha hızlı koşabilen zebralar hayatta kalacaktır. Ama hızlı koşan zebraların hayatta kalması demek, bu zebraların bir süre sonra bir başka türe dönüşecekleri, örneğin at haline gelecekleri anlamına gelmez. Doğal seleksiyon sadece bir canlı türü içindeki sakat, zayıf ya da çevre şartlarına uymayan bireyleri ayıklar. Yeni canlı türleri, yeni genetik bilgi ya da yeni organlar yaratamaz.
Çağımızın ünlü evrimcilerinden Harvard Üniversitesi paleontoloğu Stephen Jay Gould, doğal seleksiyonun bu açmazını şöyle dile getirmektedir:
“Darwinizm”in özü tek bir cümlede ifade edilebilir: “Doğal seleksiyon evrimsel değişimin yaratıcı gücüdür.” Kimse doğal seleksiyonun uygun olmayanı elemesindeki negatif rolünü inkar etmez. Ancak Darwinci teori, “uygun olanı yaratması”nı da istemektedir.” (Stephen Jay Gould, “The Return of Hopeful Monsters”, Natural History, cilt 86, Temmuz-Ağustos 1977, s. 28)
Nitekim doğal seleksiyonun canlıları evrimleştirdiğine dair tek bir gözlemlenmiş delil yoktur. Ünlü bir evrimci olan İngiliz paleontolog Colin Patterson, bu gerçeği şöyle itiraf eder:
“Hiç kimse doğal seleksiyon mekanizmalarıyla yeni bir tür üretememiştir. Hiç kimse böyle bir şeyin yakınına bile yaklaşamamıştır. Bugün neo-Darwinizmin en çok tartışılan konusu da budur. (Colin Patterson, “Cladistics”, Brian Leek ile Röportaj, Peter Franz, 4 Mart 1982, BBC)
Dolayısıyla Sabah“ın haberinde yer alan “değişik hayvan türleri hep böyle (doğal seleksiyonla) oluşmuştu” cümlesi de gerçeklere aykırıdır.
Darwinizm”in Fosiller Tarafından Doğrulandığını Sanma Yanılgısı
Sabah“ın haberinde dile getirilen bir diğer iddia ise aşağıdaki cümlede ifade edildi:
“Darwin”in teorisi insanın da maymundan geldiği tezlerini ortaya atıyor ve bunu fosil kayıtlarıyla doğruluyordu.”
Bu iddianın gerçeklere aykırı olduğunu görmek için, çok basit bir araştırma dahi yeterlidir. Öncelikle evrim teorisinin Darwin”in zamanında fosiller yoluyla kanıtlandığını düşünmek komiktir, çünkü Darwin”in kendisi bunun aksini kabul etmiştir. Türlerin Kökeni adlı kitabında, “fosiller sorunu”na özel bir bölüm ayırmış, “Teorinin Sorunları” (Difficulties on Theory) adlı kısımda ise şu itirafta bulunmuştur:
Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz? Neden bütün doğa bir karmaşa halinde değil de, tam olarak tanımlanmış ve yerli yerinde? Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında gömülü olarak bulamıyoruz… Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka böyle bağlantılarla dolu değil? Jeoloji iyi derecelendirilmiş bir süreç ortaya çıkarmamaktadır ve belki de bu benim teorime karşı ileri sürülecek en büyük itiraz olacaktır. (Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard University Press, 1964, s. 172, 280)
Darwin”in “teorime karşı ileri sürülecek en büyük itiraz” dediği fosil kayıtları, o zamandan bu yana giderek daha da büyük bir sorun haline gelmiş bulunmaktadır. Bir başka evrimci paleontolog Mark Czarnecki şu yorumu yapar:
Teoriyi (evrimi) ispatlamanın önündeki büyük bir engel, her zaman için fosil kayıtları olmuştur… Bu kayıtlar hiçbir zaman için Darwin”in varsaydığı ara formların izlerini ortaya koymamıştır. Türler aniden oluşurlar ve yine aniden yok olurlar. Ve bu beklenmedik durum, türlerin Tanrı tarafından yaratıldığını savunan yaratılışçı argümana destek sağlamıştır. (Mark Czarnecki, “The Revival of the Creationist Crusade”, MacLean”s, 19 Ocak 1981, s. 56)
Fosil kayıtlarının evrime karşı oluşturduğu bu meydan okuyuş, “insanın evrimi” iddiası için de geçerlidir. Evrimciler farklı maymun türleri ile insan ırklarının kafataslarını ardarda dizerek çelişkili “soyağaçları” oluştururlar. Ancak bu soyağaçları sadece varsayımlara dayalıdır ve evrime somut bir delil oluşturmamaktadır. Evrim teorisinin 20. yüzyıldaki en önemli savunucularından biri olan Ernst Mayr, “Homo sapiens”e (günümüz insanına) uzanan zincir gerçekte kayıptır” diyerek bu gerçeği kabul eder. (Scientific American, Aralık 1992)
Paleoantropoloji hakkındaki önemli bir kitabın yazarı olan William Fix ise, şu yorumu yapar:
“İnsanın kökeni hakkında hiçbir şüphe duymamamız gerektiğini söyleyen hala sayısız bilim adamı vardır, ancak tek eksiklikleri bir delillerinin olmamasıdır… ” (William R Fix,. The Bone Peddlers, Macmillan Publishing Company: New York, 1984, sf.150-153)
Sabah gazetesi de sürekli olarak evrimden şüphe duyulmaması gerektiği yönünde telkinlerde bulunmaktadır. Ama tek eksiği, hiçbir delilinin olmayışıdır.
Sabah gazetesi yazı işlerine tavsiyemiz, nasıl var oldukları gibi çok önemli bir soruyu, biraz daha önyargısız, objektif ve bilimsel bir bakış açısıyla değerlendirmeleridir.
31 Ağustos 1999 tarihli Sabah“ta, “Seçime Darwin Damgası” başlıklı bir haber yayınlandı. Haberde, ABD”de yapılacak olan Başkanlık seçimlerinde, Demokrat Parti ve Muhafazakar Parti adaylarının canlıların kökeni hakkında farklı görüşler savunduğu bildiriliyordu. Bu haberiyle Sabah, ABD”de süregiden güncel bir tartışmayı okuyucularına aktarıyor görüntüsü çizdi. Ancak haberde, gerçeklerle uyuşmayan bir kaç önemli iddia vardı. Bu yanılgıları şöyle sıralayabiliriz: