Scientific American dergisi, 2003 Nisan ayında yayınladığı özel sayısını evrim propagandasına ayırdı. Bu sayıda, dergide daha önce yayınlanmış olan bazı yazılar yer alıyordu. Bunlardan biri evrimcilerin en gözde propaganda malzemelerinden biri olan dino kuş senaryosu idi. Kevin Padian ve Luis M. Chiappe imzalı, “The Origin of Birds and Their Flight” (Kuşların ve Uçmanın Kökeni) başlıklı yazıda geçen iddialara daha önce sitemizde cevap verilmişti.
(http://www.netcevap.org/dinokus.html; http://www.netcevap.org/sciam0303.html
ayrıca bkz.
http://www.harunyahya.org/evrim/hy_hayatin_gercek_kokeni/hk5.html)
Scientific American“ın özel sayısında yer alan ve sitemizde yine birçok kez cevaplanmış olan bir başka iddia ise balinaların kökeni ile ilgiliydi. Kate Wong imzalı “The Mammals That Conquered The Seas” (Denizleri Fetheden Memeliler) başlıklı yazıda geçen iddiaların cevaplarına buradan erişebilirsiniz.
Scientific American“ın özel sayısında yer alan gerçek dışı evrimci iddialardan oluşan bir diğer yazı ise, “Rulers of the Jurassic Seas” (Jurasik Denizlerin Hakimleri) başlığını taşıyordu. İlki Aralık 2000 tarihinde yayınlanan Ryosuke Motani imzalı bu yazıda, gerçekte bir deniz sürüngeni olan Ichthyosaur“lar hakkında bilgiler veriliyor ve özellikle balık şekilli Ichthyosaur“ların sözde evriminden bahsediliyordu. Aşağıda, Scientific American dergisinin söz konusu yazıdaki evrimci yanılgılarına açıklamalar getirilecektir:
Ichthyosaur“ların kara canlılarından evrimleştikleri iddiası temelsizdir
Yazıda, Ichthyosaur“ların kökeni hakkındaki belirsizliklerin devam ettiği ancak bu canlıların kara canlılarından evrimleştiklerinin anlaşıldığı öne sürülmektedir. Ancak, bu sözde evrim için hiçbir delil verilmemektedir. Sadece Ichthyosaur“ların kara sürüngenlerinkine benzeyen çene kemikleri ve kafatasları ile dört ayaklı oluşları örnek verilerek, bu benzerliğin Ichthyosaur“ların kara canlılarından evrimleştiklerinin delili olduğu öne sürülmektedir. Bu mantıkla evrimcilerin dahi aralarında evrimsel akrabalık kurmadıkları birçok canlı türü arasındaki bazı benzerlikler delil gösterilerek “bunlar birbirlerinden türemişlerdir” demek mümkündür. Scientific American dergisinin iddiasının hiçbir bilimsel temeli yoktur.
Ichthyosaur“lar kendilerine özgü özellikleri olan deniz sürüngenleridir ve hayali atalarına dair hiçbir iz bulunmamaktadır. Colbert ve Morales, Evolution of the Vertebrates adlı kitaplarında bu canlıların kökeni hakkında şunları söylemektedirler:
Deniz memelilerinin pek çok yönden en özelleşmiş türü olan Ichthyosaur, erken Triasik devrinde ortaya çıkmıştır. Sürüngenlerin jeoloji tarihine girişleri son derece ani ve dramatik bir şekilde olmuştur; Triasik öncesi devirlere ait fosil yataklarında, Ichthyosaurların muhtemel atalarına ait hiçbir iz yoktur… Ichthyosaur ilişkileri hakkındaki en temel sorun, bu sürüngenleri bilinen başka herhangi bir sürüngen takımına bağlayabilecek hiçbir sonuca götürücü delilin bulunamayışıdır.
Ichthyosaur“ların özgün yapısı ve kompleks özellikleri evrimcilerin köken arayışlarını çıkmaza sokmaktadır
|
Ichthyosaur“ların özellikle okyanus açıklarında ve derin sularda yaşayan türleri oldukça kompleks ve özgün özelliklere sahiptir. Evrimciler ise, karada yaşayan bir sürüngenin, tesadüfler sonucunda açık ve derin sularda yaşamaya adapte olduğunu öne sürmektedirler. Bu gerçekleşmesi imkansız bir senaryodur. Omurgalı tarihi uzmanı Romer, Ichthyosaur“un kendine özgü özelliklerinin ortaya çıkması için çok uzun bir zaman dilimi gerektiğini, dolayısıyla bu canlıların çok eski bir kökene sahip olmalarının zorunlu olduğunu belirtir ve sonra bu canlıların atası olarak kabul edilebilecek hiçbir Permiyen devri sürüngeninin bilinmediğini kabul eder. Romer”ın 60″lı yıllarda tespit ettiği bu gerçek hala geçerliliğini korumaktadır.
Ichthyosaur“ların Scientific American“da da bahsedilen bazı özelliklerini görmek, bu canlıların kara canlılarından evrimleşmelerinin neden imkansız olduğunu daha da net olarak ortaya koyacaktır.
– Yazıda Ichthyosaur“ların açık okyanuslara adaptasyonu için şöyle denmektedir:
“Gelişmiş balık şekilli Ichthyosaurlar sadece suda yaşam için değil kıyıdan çok uzakta açık okyanuslarda yaşam için de uygundular. Suda yaşamak için geçirdikleri bu aşırı adaptasyonlar birçok özelliklerini kaybetmeleri anlamına geliyordu – örneğin karadaki kuzenlerinin ayırdedici özelliği olan bazı el ve ayak bileği kemikleri gibi.”
Scientific American“ın da itiraf ettiği gibi bir kara canlısının Ichthyosaura evrimleşebilmesi için “aşırı adaptasyon” geçirmesi gerekmektedir. Bu ise, bu canlının ortaya çıkışına dek çok fazla sayıda “ara form” olmasını zorunlu kılar. Oysa fosil kayıtlarında bu ara formlardan eser yoktur.
– Ichthyosaurları, kara canlılarından ayıran en belirgin özelliklerinden biri yüzmek için kullandıkları palet benzeri geniş ve yassı ayaklarıdır. Kara canlılarında bu tür yassı bir ayak yoktur. Birçok sürüngenin ön ayaklarındaki ince kemiklerin aksine, Ichthyosaurların ön ayak kemikleri kısa ve geniştir. Dahası, ayak kemiklerinin hepsinin şekli birbirine benzerdir. Diğer dört ayaklı canlıların çoğunda bilekteki kemiklerle avuç içi kemiklerini ayırd etmek oldukça kolaydır. Daha da önemlisi, Ichthyosaurların kemikleri aralarında deri olmaksızın birbirine çok yakın olacak şekilde sıkıştırılmıştır ve böylece sert ve dayanıklı bir levha oluşmuştur. Bütün ayak parmaklarının tek bir yumuşak doku içine kapatılmış olması hayvanın ayaklarının sertliğini artırmaktadır. Günümüz balinaları, yunusları, fok balıkları ve deniz kaplumbağalarında da aynı yapı vardır. Bu tür yumuşak dokular aynı zamanda palet ayakların hidrodinamik verimliliğini artırmaktadır, çünkü su direncini azaltacak bir şekle sahiptirler. Eğer parmaklar birbirinden ayrı olsaydı bu gerçekleşemezdi. Ichthyosaur“ların bu özgün ayaklarının evrimle nasıl meydana geldiği sorusu ise cevapsızdır. Ne balıkların yüzgeçlerinden ne de kara sürüngenlerinin ayaklarından böyle bir ayak yapısına aşamalı geçiş olduğunu gösteren hiçbir delil yoktur. Ayrıca, Scientific American da bu tür bir palet ayağa aşamalı ve belli bir sırada geçiş olmadığını kabul etmektedir ve şöyle demektedir:
“Aslında Ichthyosaur ayaklarının analizleri parmakların kaybolduğu, eklendiği ve bölündüğü çok karmaşık bir evrimsel süreç ortaya koymaktadır.”
Görüldüğü gibi, Ichthyosaur“ların palet ayaklarının sözde evrimsel tarihi evrimcilerin bekledikleri gibi süreklilik gösteren bir gelişim göstermemektedir. Ancak Scientific American tüm diğer evrimciler gibi, bu durumu göz ardı etmekte ve klasik evrimci demagojisi ile okuyucuların da göz ardı etmelerine yardımcı olmakta ve şöyle demektedir:
“Söylemeye gerek yok, evrim her zaman bir özellikten diğerine devamlı ve tek bir yöne doğru yol izlemez.”
İşte evrimciler “evrimsel beklentilerini” bulamayınca bu tür açıklamalar yaparak, teorilerini kurtarmaya çalışırlar. Oysa, fosil kayıtlarından elde edilen bulgular ortada bir evrim olmadığını açıkça göstermektedir.
Öte yandan Ichthyosaurların günümüz balinaları, yunusları, fok balıkları gibi deniz memelileri ile aynı ayak yapısına sahip olması da evrim teorisi için açıklanması zor bir durumdur. Aralarında hiç bir evrimsel ilişki kurulması mümkün olmayan bu canlıların ortak bir vücut planına sahip olmaları, diğer pek çok örnekte olduğu gibi, evrimcilerin “homoloji” iddiasını çürütmektedir. Bu farklı canlılardaki ortak plan, ortak bir tasarımın sonucudur.
– Sürüngenlerle Ichthyosaurlar arasındaki bir diğer fark vücutların önündeki omurgaların sayısıdır. Sürüngenlerin vücutlarının ön kısmında sadece 20 kadar omurga varken, Ichthyosaur“larda 40 kadar omurga vardır. Yani sözde evrim sürecinde bu canlılara isabet eden mutasyonlar diğer değişikliklerin yanısıra bu canlılara 20 omurga daha eklemiş olması gerekmektedir. Ve yine, tahmin edilebileceği gibi, omurga sayısı açısından da ara geçiş formu oluşturabilecek sürüngelerin (örneğin 25, 30 veya 35 omurgalı canlıların) fosillerinden eser yoktur.
– Açık okyanuslarda avlanan hayvanların, çok az av bulabildikleri için enerji açısından çok verimli bir yüzüş şekline sahip olmaları gerekir. Kuyruğa benzer bir yüzgeç böyle bir yüzüş için idealdir. Bu tür yüzgeçler kayak gibi salınır ve aynı zamanda canlının seyir etkinlğini de artırır. Ichthyosaur“larda da bu tür bir yüzgeç bulunmaktadır. Ve yine, bu yüzgecin öncülü sayılabilecek hiç bir biyolojik yapıya dair bir fosil izi yoktur.
– Hava ile solunum yapan ve aynı zamanda çok derin sularda avlanan Ichthyosaurların, tek bir nefeste yüzlerce metre dibe dalıp, avlanıp yukarı çıkmaları gerekmektedir. Bunun içinse vücutlarındaki oksijeni maksimum derecede korumak gibi birçok özelliğe sahip olmaları zorunludur. Vücutlarındaki oksijeni korumanın en etkin yollarından biri yüzme sırasında enerji kullanımını en aza indirmektir. Bunun için Ichthyosaurlar gibi derine dalan canlılar yüzerken sürüklenmelerini azaltacak şekilde tasarlanmışlardır. Peki bu tasarım kime aittir? Evrimcilere göre, tesadüfi mutasyonlar bu canlıları böyle kusursuz şekilde tasarlamış ve oluşturmuşlardır. Bunun çok mantıksız ve akılsız bir iddia olduğu açıkça ortadadır.
– Ichthyosaur“arın derin sularda avlanabilmek için sahip oldukları özelliklerden bir diğeri de gözlerinin yapısıdır. Bu canlıların göz aklarında bir halka olduğu tespit edilmiştir. Bu halka, suyun derinliği ne olursa olsun yüzme sırasında suyun kuvvetine karşı gözü korumaktadır. Gözakı halkasının çapı, gözün f sayısının yani optik bir sistemde parlaklık hesabının yapılmasını sağlar. Sayı ne kadar küçükse, görüntü o kadar parlaktır ve gereken poz süresi o kadar azdır. İnsanın f sayısı 2.1 iken bir Ichthyosaur türü olan Ophthalmosaurus“un f sayısı 0.9″dur yani deniz dibinde görüşü insana göre çok kuvvetlidir.
Görüldüğü gibi balık şekilli Ichthyosaurlar derin okyanus sularında yaşamak için özel olarak tasarlanmış son derece kompleks özelliklere sahiptirler. Bir kara canlısının bu özelliklere sahip olması için sayısız isabetli mutasyona maruz kalması gerekir. Oysa tesadüfler, bir canlının her özelliğini, belli bir ortama uygun olacak şekilde, planlı olarak değiştiremezler. Tesadüfler bir kara canlısını, ayak parmaklarından omurgalarına gözünün yapısından yüzüş şekline kadar nasıl değiştireceklerini, derin sularda yaşayabileceği şekilde bu canlıyı nasıl tasarlamalarını gerektiğini bilemezler. Tesadüfler bunları başarabilecek bilince ve akla sahip değillerdir. Nitekim fosil kayıtları da, bu canlıların kademeli tesadüfi değişikliklerle değil, bir anda, kompleks ve özgün yapılarıyla ortaya çıktıklarını göstermektedir. Tüm bu kanıtların gösterdiği sonuç ise açıktır: Ichthyosaurlar, evrimleşmemiş, yaratılmışlardır.
Scientific American“ın dogmatik evrimci ifadeleri
Söz konusu yazının satır aralarında, evrimci yayınlarda sıkça görülen bir üsluba rastlanmaktadır. Yazar, önce bir canlının uyum sağlaması gereken bir koşuldan söz etmekte sonra da bu canlının “x organını geliştirerek bu sorununu çözdüğünü” belirtmektedir. Örneğin derin sularda yaşayan hayvanların yüzeye hızlı çıkmaları gerektiğinden söz edilmekte ve günümüz derin su canlılarının bu “sorunu kemiklerinin dış kabuğunu süngerimsi ve daha az yoğun yaparak çözdükleri” iddia edilmektedir. Yani derin sulara dalan bir hayvan, yüzeye hızla çıkması gerektiğini düşünmeli, bunun içinse hızını artıracak bir çözüm aramalı, çözüm olarak ise kemiklerinin ağırlığını azaltması gerektiğini bulmalıdır. Bu kez kemiklerinin ağırlığını nasıl azaltabileceği konusu üzerinde düşünmeli, bunun sonucunda ise kemiklerinin dış kısmının yapısını ve yoğunluğunu değiştirmeye karar vermeli, bu kararını ise uygulamalıdır! İşte bu cümleler bir evrimci “bilim adamının” hayal dünyasının yazıya dökülmüş şeklidir. Ancak kesinlikle bilim değildir. Bu iddialarda bilimsellik, akıl ve mantık kesinlikle bulunmamaktadır. Gerçekte ne bir canlının “niyeti” ne de ihtiyaçları onun biyolojik yapısını değiştiremez. Değişiklik sadece rastlantısal mutasyonlarla mümkün olur ki, onların da canlılara genetik bilgi ekleyemeyecekleri ve dolayısıyla yeni canlılar inşa edemeyecekleri kanıtlanmış bir gerçektir.
Sonuç
Ichthyosaurlar, kendilerine özgü özelliklere sahip olan deniz sürüngenleridir. Bu canlıların kara canlılarından veya balıklardan evrimleştiklerine dair hiçbir delil bulunmamaktadır. Scientific American“daki makale tamamen evrimci ön yargılarla hazırlanmıştır. Balık şekilli Ichthyosaurlar, tüm bu özellikleri ile, derin sularda yaşamaya uygun şekilde tasarlanmışlardır. Bu kusursuz ve detaylı tasarımın sahibi ise, kör tesadüfler değil, Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah”tır.