Radikal gazetesinin 1 Şubat 2005 tarihli sayısında “Evrim süreci işbaşında” başlıklı bir haber yayınlandı. Haberde İzlandalı deCode Genetics laboratuvarları ve Cleveland Klinikleri Vakfınca yürütülen bir çalışma duyuruluyordu. Araştırmacılar, yaklaşık 900.000 nükleotid uzunluğunda bir DNA parçasının Avrupa nüfuslarında her üç kişiden birinde görülmesine karşın dünyanın diğer bölgelerindeki insanlarda nadiren görüldüğünü belirtiyor, bu faktör sayesinde Avrupalı insanların daha uzun boylu olduğunu belirtiyorlardı. Söz konusu nükleotid dizisini evrimci ön yargılarla yorumlayan araştırmacılar Avrupalılardaki bu genetik faktörün 3 milyon yıl kadar önce bir hominidin (insansının ya da iki ayak üzerinde yürüyen bir primatın) kromozom diziliminde meydana gelen bir yer değiştirmeye dayandığını iddia ediyorlardı.
Ancak Radikal gazetesinin bu haberi duyurmada kullandığı başlık tamamen yanıltıcıdır. Bu çalışmanın odağındaki gözlem, hiçbir şekilde bir evrimleşme göstergesi ortaya koymamaktadır. Gerçekleştirilen bulgu, insanın gen havuzundaki genetik bir faktörün Avrupalı insanların genlerinde bulunma frekansının daha yüksek olması ve bunun uzun boyu etkileyen bir genetik faktör olabileceği şeklindedir. Objektif olarak verilebiliecek bilgi bununla sınırlıdır. Bunun ötesinde yazılıp çizilenler evrimci ön yargılara dayalı spekülasyonlardır. 3 milyon önce yaşadığı yazılan hominidler, evrimcilerin hayal gücüyle oluşturduğu ve fosil kaydında hiçbir izleri bulunmayan canlılardır. Bunlar, materyalizme göre bir varoluş hikayesi yazmaya çalışan evrimcilerin bilim dışı çabalarının bir ürünüdür.
(Bu konuda bakınız: http://www.darwinizminsonu.com/insanin_kokeni_01.html )
Kromozom dizilimi konusunu kısaca açıklayacak olursak, kromozom dizilimlerinde zaman zaman yer değiştirmelerin görüldüğü bilimsel bir gerçektir. Ancak bunlar önemli genetik bozuklukların temelinde yatan sebeplerdir ve canlıları evrimleştirici hiçbir rolleri bulunmamaktadır. Haberde sözü edilen nükleotid diziliminin kromozomda yer değiştirmeyle ortaya çıktığı iddiası ise bir gözlem değil, bir varsayımdır. Böyle bir yer değiştirme gerçekten yaşanmış olsa dahi, bunun gerçekleştiği bedenin bir maymun adama ait olduğu iddiası tamamen evrimci ön yargıların bir ürünüdür.
Son olarak, insanların ortalama boy uzunluklarının artması da hiçbir şekilde evrim teorisine kanıt oluşturmamaktadır. Çünkü bu durum, insanın gen havuzundaki varyasyonlar yani “mevcut” (sonradan eklenmiş değil) genetik bilgi kapsamında mümkün olmaktadır. (Dilerseniz, daha önce bu konuda bir okurumuzun başlattığı tartışmaya cevaben yayınladığımız kısa yazıyı buradan okuyabilirsiniz)
Radikal gazetesine Darwinizm propagandası uğruna bilimsel bulguları çarpıtmaya bir son vermesini tavsiye ediyoruz.