Science Daily haber portalında, Nature Genetics dergisinin internet baskısında yayımlanan bir çalışma haber verildi (Evolutionary Origin Of Mammalian Gene Regulation Is Over 150 Million Years Old – Memelilerde Gen Düzenlemesinin Evrimsel Kökenleri 150 Milyon Yıllık- 3 Temmuz 2008). Çeşitli üniversite ve enstitülerden araştırmacıların dahil olduğu SAVOIR araştırma konsorsiyumunca gerçekleştirilen çalışmada, epigenetik mekanizmalar ve genomik tanımlanma üzerinde moleküler analizler gerçekleştirilmişti.
Yazıda epigenetik mekanizmalar şu şekilde izah ediliyordu:
Epigenetik mekanizmalar gelişimsel biyolojinin kalbinde yer alırlar ve döllenmiş bir yumurtanın birçok farklı doku ve organlarının oluşumunu yönetirler. Bir bireyin neredeyse bütün hücrelerinde genetik malzeme aynı yapıdadır ancak oluşturdukları organa göre çok farklı şekillerde davranırlar. Epigenetik düzenleme, genlerimizin ve bu genlerin farklı zamanlarda farklı yerlerde ifade edilme şekillerinin hassas ayarını mümkün kılar ve tüm bunlar, insanlarda nispeten az sayıda özgün gene rağmen olağanüstü bir komplekslik bulunmasına yol açar.
Yazıda daha sonra genomik tanımlanma aşağıdaki sözlerle açıklanıyordu:
“Bazı sebeplerden ötürü sadece annenin veya sadece babanın versiyonu olan gen tercih edilerek kullanılır, buna genomik tanımlanma (genomic imprinting) denir. Annenin veya babanın gen versiyonuna göre değişimin yanısıra, epigenetik değişimlerin çevresel faktörlere tepki olarak ortaya çıkabildikleri, gen dizilimi değişmeksizin bir organizmanın genlerinin farklı şekillerde tepki verip adapte olmasını mümkün kıldığı düşünülmektedir”.
Bu iki moleküler mekanizmanın biyokimyasal yollarını ve bunlarda hangi büyüme faktörlerinin etkin olduğunu araştıran araştırmacıların, bulgularını memelilerin sözde evrimi senaryosu çerçevesinde yorumladıkları ve tamamen hayali bir evrim masalı ortaya koydukları görülüyordu.
Memeliler; Monotremata (Monotremler), Marsupialia (Keseliler) ve Eutheria (Plazentalılar) olarak üç gruba ayrılmaktadırlar. Moleküler çalışmalar, yukarıda ortaya konan genomik mekanizmaların monotremlerde bulunmadığını, buna karşın plazentalı ve keseli memelilerde mevcut olduğunu göstermektedir. Evrim teorisini en baştan bir dogma olarak benimseyen araştırmacılar bu genomik mekanizmaların, plazentali ve keseli memeli gruplarının, montromlerden sözde evrimleştiği dönemlerde evrildiğini iddia etmekte, hiçbir bilimsel bulgu veya delil getiremedikleri bu iddialarını bilimsel ifadelerle kabul edilebilir hale getirmeye çalışmaktadırlar.
Oysa bu, Darwinistlerin, benzerlikleri evrim teorisinin ihtiyaçlarına göre yorumlama perspektifinden uydurulmuş bir hikayeden ibarettir. Gerçekte memelilerin böyle bir evrim geçirdiğine dair hiçbir bilimsel kanıt bulunmamaktadır. Bu, tamamen dogmatik olarak ayakta tutulmaya çalışılan bir masaldan ibarettir. Evrimci kaynaklara baktığımızda, memelilerin kökeni konusunda ısrarlı bir sessizlik olduğunu görürüz. Bu yüzden evrimci paleontolog Roger Lewin, “ilk memeliye nasıl geçildiği hala bir sırdır” demek zorunda kalır. (Roger Lewin, “Bones of Mammals, Ancestors Fleshed Out”, Science, cilt 212, 26 Haziran 1981, s. 1492)
20. yüzyılın en büyük evrim otoritelerinden ve Neo-Darwinist teorinin kurucularından biri olan George Gaylord Simpson ise, evrim teorisi açısından çok şaşırtıcı olan bu gerçeği şöyle ifade eder:
Dünya üzerindeki yaşamın en kafa karıştırıcı olayı, Mezozoik Çağı”nın, yani sürüngenler devrinin, memeliler devrine aniden değişmesidir. Sanki bütün başrol oyunculuğunun çok sayıda ve türdeki sürüngenler tarafından üstlenildiği bir oyunun perdesi bir anda indirilmiştir. Perde yeniden açıldığında ise, bu kez başrolünde memelilerin yer aldığı ve sürüngenlerin bir kenara itildiği yepyeni bir devir başlamıştır. Ortaya çıkan memelilerin bir önceki devire ait izleri ise yok gibidir (George Gaylord Simpson, Life Before Man, New York: Time-Life Books, 1972, s. 42.)
Bir evrimcinin ağzından bu ifadeler kuşkusuz ki bir itiraf niteliğindedir. Ancak burada evrimcilerin açıkça söylemekten çekindikleri ve kesin gerçek olan nokta, ne memelilere ne de başka canlılara ait bir önceki devirden kalan tek bir ara fosil örneği bulunmamış olmasıdır.
Sonuç:
Görüldüğü gibi sözkonusu moleküler çalışmalarla incelenen genomik mekanizmaların bazı memeli gruplarında bulunduğu halde monotremlerde bulunmayışı, evrim teorisine kanıt oluşturmamaktadır. Memelilerin evrimi senaryosu herhangi bir fosil kaydına dayanmamaktadır. Science Daily haber portalı editörlerine, bu tür hayali senaryolarla bir yere varamayacağını görmelerini, bir dogma olarak doğru kabul ettikleri evrimci varsayımları Darwinizm lehinde bilimsel kanıt olarak sunmaktan vazgeçmelerini tavsiye ediyoruz.