Hürriyet gazetesi köşe yazarı Özdemir İnce, gazetesinin 12 Mart 2006 tarihli sayısında çıkan yazısında (“Medrese cehaleti bilime karşı”), kalıtım ve Darwinizm hakkında şöyle bir iddiaya yer verdi:
“Türlerin Kökeni”nin yayımlanmasından neredeyse yüz yıl sonra, kalıtım mekanizması sonunda açıklandı ve ortaya çıkanın da Darwin”in doğal seçmesi için kusursuz bir araç olduğu görüldü.”
İnce söz konusu yazısında, Mendel”in aydınlattığı kalıtım kanunlarının yanı sıra, DNA”nın sarmal yapısının 1953 yılında Francis Crick ve James Watson tarafından keşfedilmesini Darwinizm”i destekleyen gelişmeler olarak öne sürmektedir. Ancak İnce bu yorumunda yanılmaktadır. Gerçekte her ikisi de Darwin”in evrim teorisi aleyhinde değerlendirilmesi gereken gelişmelerdir.
Genetik kurallarını ilk olarak bilim dünyasına sokan kişi araştırmacı ve papaz Gregor Mendel”dir. Mendel, evrim iddiasına karşı çıkmış olan bir bilimcidir. Journal of Heredity dergisinde yayınlanan “Mendel”s Opposition to Evolution and to Darwin” (Mendel”in Evrime ve Darwin”e Muhalefeti) başlıklı bir makalede, “Mendel, Türlerin Kökeni”ne aşinaydı ve Darwin”in teorisine karşı çıkıyordu. Darwin, doğal seleksiyonla ortak atadan evrimleşme teorisini öne sürerken, Mendel özel yaratılışa inanıyordu” denmektedir. ( B.E. Bishop, “Mendel”s Opposition to Evolution and to Darwin,” Journal of Heredity 87 (1996): pp. 205-213; ayrıca bkz. L.A. Callender, “Gregor Mendel: An Opponent of Descent with Modification,” History of Science 26 (1988): pp. 41-75.)
Sayın İnce, Mendel”in ardından genetik konusunda yapılan araştırmalar hakkında da yanılmaktadır. Bunlar evrimi desteklemeyen, hatta evrim teorisini çok daha büyük çıkmazlar içine sokan gelişmelerdir. Çünkü DNA”nın yapısı ile ilgili önemli buluşa yol açan bu çalışmalar, canlıların tesadüfler sonucunda gelişemeyecek kadar kompleks yapılara sahip olduklarını göstermiştir.
DNA zincirinde inanılmaz miktarda genetik bilgi şifrelenmiştir. Örneğin insan DNA”sında, bunun miktarı 900 ciltlik bir ansiklopediyi dolduracak miktara denktir. Daha da hayret verici olanı, bu bilginin bizim gözle göremediğimiz kadar küçük hücrenin kendisinden kat kat daha küçük olan çekirdeğinin içine sığdırılmış olmasıdır. Günümüzün en ileri mikroçip teknolojileri dahi DNA”daki bu yaratılış harikasının çok gerisinde kalmaktadır.
Avustralyalı ünlü moleküler biyolog Michael Denton, genetik biliminin aydınlattığı bu gerçeğin Darwinizm”le açıklanmasının mümkün olmadığını yazar. Denton, Evolution: A Theory in Crisis (Evrim: Kriz İçinde Bir Teori) adlı kitabında bu durumu şöyle anlatır:
“Yüksek organizmaların genetik programlarının yapısı, milyarlarca bit (bilgisayar birimi) bilgiye ya da bin ciltlik küçük bir kütüphanenin içindeki tüm harflerin dizilimine eşdeğerdir. Bu denli kompleks organizmaları oluşturan trilyonlarca hücrenin gelişimini belirleyen, emreden ve kontrol eden sayısız karmaşık işlevin tamamen rastlantıya dayalı bir süreç sonucunda oluştuğunu iddia etmek ise, insan aklına yönelik bir saldırıdır. Ama bir Darwinist, bu düşünceyi en ufak bir şüphe belirtisi bile göstermeden kabul eder!” (Michael Denton, Evolution: A Theory in Crisis, London: Burnett Books, 1985, s. 351)
Sayın İnce de, bu gerçekler karşısında Darwinizm aleyhinde en küçük bir şüphe belirtisi göstermemekle evrimi felsefi olarak benimsediğini açığa vurmaktadır. Kendisini bu şartlanmadan kurtulmaya, genetik biliminin canlılardaki kompleks yaratılışı ortaya koymakla Allah”ın varlığını doğruladığını kabullenmeye davet ediyoruz.