Radikal gazetesinin 20 Ekim 2005 tarihli sayısında “Hayatın kaynağı ölü yıldızlar mı?” başlıklı bir haber yayınlandı. Yazıda dünyamızdan 12 milyon ışık yılı uzaklıkta bulunan bir galakside bol miktarda PAH molekülünün bulunduğu haber veriliyordu. Yazıda PAH molekülü şöyle tanıtılıyordu:
PAH, her tür yaşam formu için kilit önemde. Bu moleküller bitkilerin fotosentez yapmasını sağlayan klorofili üretiyor ve aynı zamanda kafein ve çikolatanın ana maddelerinden biri. Daha önce Dünya’ya düşen meteorlarda amino asitler ve PAH’lara rastlanmıştı. Şimdiye kadar toplanan bulgular, PAH moleküllerinin ölen yıldızların rüzgarlarında oluştuğunu ve böylece evrene dağıldığını gösteriyor.
Radikal gazetesi burada “vida eşittir bilgisayar” şeklinde özetleyebileceğimiz bir mantık bozukluğu sergilemektedir. Bu mantık bozukluğu, son derece kompleks olan Dünya’daki yaşam ile onun yapı taşlarından biri arasında, diğer tüm bileşenleri yok sayan bir denklik kurmaya çalışmaktan kaynaklanmaktadır.
PAH molekülüyle “yaşam” arasında, bir vida ile bir bilgisayar arasında olduğundan defalarca kat fazla bir fark vardır. Aminoasitlerin rastlantısal olaylarla, hücrede kullanılan tek bir proteini dahi meydana getirmeleri matematiksel olarak imkansızdır. Protein oluşsa bile bu hücre dışında derhal parçalanıp dağılacaktır. Parçalanmasa bile yeterli olmaz çünkü proteinin tek başına varlığı da yaşam için yine yeterli değildir. Hücresel makinaların işlemesi için DNA ve proteinler aynı anda devrede olmalıdırlar. DNA”nın da protein gibi rastlantısal olarak oluşması ihtimali sıfırdır. Bunlar bir arada hazır bulunsalar dahi hücre zarı olmaksızın hiçbir işe yaramayacaklardır. Hücre zarı olsa bile genetik kod olmadan hücresel makineler çalışmayacaktır… Bu liste daha uzayıp gider. Burada değindiğimiz aşamaların her biri matematiksel imkansızlıklardır ve modern bilim hücrenin rastlantısal olarak ortaya çıkma ihtimalinin kesinlikle olmadığını göstermektedir.
Radikal gazetesi PAH molekülünün yanı sıra yeryüzüne düşen meteoritler üzerinde aminoasitlere de rastlandığını, bu olayın yaşamın uzaydan gelmiş olduğu iddiasını destekleyen bir kanıt olduğunu öne sürmektedir.
Astronom ve aynı zamanda bir evrimci olan Paul Davies, aminoasit bulgusuna dayanarak yaşamın bu şekilde ortaya çıkmış olabileceğini öne sürmenin yanlışlığını şöyle ifade eder:
“Aminoasitler proteinlerin yapı taşları olabilirler ancak yapı taşlarıyla bir araya getirilmiş bir yapı arasında dünyalar kadar fark vardır. Nasıl ki birkaç tuğlanın keşfi az ötede bir evin bulunduğunu göstermez, aynı şekilde bir aminoasit yığını da yaşamın gerektirdiği, protein gibi büyük ve özelleşmiş moleküllerden uzun uzun yollar uzaktadır.”1
Dolayısıyla Radikal gazetesinin PAH molekülünün bir galaksideki varlığından yola çıkarak yaşamın rastlantısal olarak başladığı iddiasına pay çıkarmaya çalışması, bir bilgisayar mağazasında yerde bir vida bulan birisinin çıkıp da “demek ki bu mağazadaki tüm bilgisayarlar kendiliğinden oluşabilirmiş” diye düşünmesi kadar saçmadır.
Radikal’in sayfalarında böyle saçma bir düşüncenin “bilim” görünümünde propagandasının yapılması ise bağlı olduğu materyalist felsefenin bilimsel bulgular karşısında içine düştüğü aciz durumdur. Bu köhne felsefenenin destekçilerinden Cumhuriyet Bilim Teknik dergisi, bu aciz durumu şu sözlerle itiraf etmiştir:
“Konu yaşamın kökenleri olduğunda birkaç somut gerçekle yetinmek zorunda olmamız utanç verici bir durum. Yeryüzünde yaşamın ilk kez ne zaman ve nerelerde ortaya açıktığı konusunda üstün körü bir bilgiye sahip olsak bile, söz konusu bu sürecin nasıl geliştiğine ve yaşamdan yoksun, bir öbek kimyasalın nasıl apansız bir araya gelerek ilk canlı hücreye dönüştükleri konusuna gelince kala kalıyoruz.” 2
İşte Radikal gazetesi PAH molekülünün varlığından materyalist senaryolar kurgulamaya başvuracak kadar bilim dışı düşüncelere bu çaresiz durum yüzünden düşmüştür. Halbuki materyalist ön yargılar bir yana bırakıldığında yaşamın rastlantılarla başlamadığı, ortaya koyduğu muhteşem komplekslikle açıkça yaratılışı kanıtladığı görülebilir. Nitekim hücreyi yakından incelemiş bilim adamlarından ve aynı zamanda bir materyalist olan Francis Crick, gördüğü muhteşem yaratılış karşısında “Bugün sahip olduğumuz bilgiler ışığında, dürüst bir adam ancak şunu söyleyebilir: Bir anlamda hayat mucizevi bir şekilde ortaya çıkmıştır.” itirafını yapmak zorunda kalmıştır. 3
Yeryüzünde yaşamı, tüm galaksiler ve moleküllerin yaratıcısı olan Allah yaratmıştır. Radikal gazetesine materyalist ön yargılarını bir yana bırakmasını ve mantık bozukluklarıyla sürdürdüğü materyalist senaryolara son vererek yaratılış gerçeğini kabullenmesini tavsiye ediyoruz.
1. Davies P.C.W., “The Fifth Miracle: The Search for the Origin of Life,” Penguin: Ringwood , Australia , 1998, pp.57-58
2 . “Marslıların Soyundan mı Geldik?”, Cumhuriyet Bilim Teknik, 13 Eylül 2003 tarihli kapak yazısı
3. Francis Crick, Life Itself: Its Origin and Nature, New York, Simon and Schuster, 1981, s. 88