Science Daily bilimsel haberler portalında Proceedings of the National Academies of Science bilim dergisinde yayımlanan bir çalışma haber verildi (“New Evidence That Ancient Choanoflagellates” Form Evolutionary Link Between Single-celled And Multi-celled Organisms – Eski Choanoflagellate’lerin Tek Hücreli ve Çok Hücreli canlılar arasında evrimsel bağlantı oluşturduğunun yeni kanıtı”) San Fransisco’daki California Üniversitesi araştırmacılarıyla Almanya’nın Heidelberg kentindeki Avrupa Moleküler Biyoloji Laboratuvarı’ndan araştırmacılar, yeni tamamlanmış choanoflagellate genomu üzerinde analizler gerçekleştirmiş ve bu tek hücreli canlılarda, çok hücreli canlılarda hücresel haberleşmede kullanılan bazı proteinlerin (phospho-tyrosine sinyalleme proteinleri) varlığını tespit etmişlerdi.
Science Daily haberinde sözkonusu moleküllerin bizim bedenlerimizdeki önemi şu sözlerle ifade ediliyordu:
Bu üç çeşit molekül olmadan hücrelerimiz, birbirleri arasındaki kimyasal mesajları “okuyamaz”, “yazamaz” ve “silemezler”; bedenlerimiz de yaşam için gerekli olan üreme, sindirim ve hatta solunum gibi kompleks görevleri yerine asla getiremez.
Choanoflagellate’leri bu açıdan öne çıkaran özellikleri ise yazıda şöyle özetleniyordu:
Diğer genom analizleri göstermişti ki bazı organizmalar bu moleküllere az miktarda sahiptirler, ancak üçüne birden sahip olan sadece choanoflagellate’lerdir.
Canlılar arasındaki benzerliklerden evrim masalı türetmeye dayalı olan Darwinist anlayış bu çalışmayla ilgili Science Daily yorumlarında da ortaya çıktığı görülebiliyordu. Evrim teorisini en baştan bir dogma olarak benimsediği görülen araştırmacılar, verilerini bu doğrultuda yorumluyor ve sözkonusu moleküllerin varlığını, choanoflagellate’lerin, insanları da kapsayan çok hücreli canlıların ataları olduğu öne sürüyorlardı.
Ancak tek hücreli canlılarla çok hücreli canlıların ortak bazı moleküllere sahip olduklarının bulunması, evrim teorisine hiçbir katkı sağlamamakta, bilakis evrim teorisinin çözemediği sorulara yenilerini eklemektedir.
Çalışmada ortaklığı tespit edilen moleküller son derece kompleks yapılardır. Bu proteinlerin tesadüfen evrimleşme ihtimali matematiksel bir açmazdır. Bu açmaz, “0” sayısıyla ifade edilmektedir. Bu durum, herkesin rahatlıkla anlayabileceği basit olasılık hesaplarıyla dahi görülebilir.
Örneğin, bileşiminde 288 amino asit bulunan ve 12 farklı amino asit türünden oluşan ortalama büyüklükteki bir protein molekülünün içerdiği amino asitler 10300 farklı biçimde dizilebilir. (Bu, 1 rakamının sağına 300 tane sıfır gelmesiyle oluşan astronomik bir sayıdır.) Ancak bu dizilimlerden yalnızca bir tanesi doğru dizilimdir, yani ancak o dizilimde söz konusu protein oluşabilir. Geriye kalan tüm dizilimler hiçbir işe yaramayan, hatta kimi zaman canlılar için zararlı bile olabilecek anlamsız amino asit zincirleridir.
Dolayısıyla yukarıda örnek verdiğimiz protein moleküllerinden yalnızca bir tanesinin tesadüfen meydana gelme ihtimali “10300”de 1″ ihtimaldir. Bu ihtimalin pratikte gerçekleşmesi ise imkansızdır. (Matematikte 1050″de 1″den küçük ihtimaller “sıfır ihtimal” kabul edilirler.)
Çok Hücrelilerin Gerçek Kökeni: Yaratılış
Evrim teorisi, canlılardaki kompleks yapıların, moleküllerin, hücrenin ve hatta amino asitlerin dahi kökenini açıklayamamaktadır. Örneğin hücrenin kökeni evrim teorisi için en büyük çıkmazlardan birini oluşturmaktadır. Canlılarda bulunan hücrelerin her biri mükemmel bir planlama içinde beden faaliyetlerine katkıda bulunur. Hücrelerin faaliyetlerindeki özelleşme son derece şaşırtıcıdır. Bir insan bedenindeki tüm hücreler aynı DNA”ya sahip oldukları halde, örneğin bir göz hücresi DNA”da daima gözle ilgili bilgileri “kullanarak” faaliyetlerini yürütür. Benzer şekilde bir deri hücresi sadece deriyle ilgili DNA bilgilerini işleme koyar.
Bu süreç son derece karmaşık olmasına karşın kargaşalı bir durum ortaya çıkmaz. Örneğin deri dokusunda bir göz hücresi üretilmez, aynı şekilde göz dokusunda da deri hücresi üretilmez.
Bu süreçte akılla ilgili önemli bir kriter göze çarpmaktadır: “seçicilik”. Örnek verdiğimiz hücreler, bir ansiklopediden edinmek istediği bilgiyi tarayıp bulan insan gibi davranmaktadır. Ansiklopedinin tamamı -Türkçe yazılmış olduğu farzedilecek olursa- 29 harfin ardarda sıralanmasıyla oluşmuştur.
DNA”daki bilgi de A, T, G, C harfleriyle gösterilen nükleotidlerin ardarda sıralanmasıyla kodlanmıştır. İçerikte anlam aranmadığı zaman hem ansiklopedideki harfler hem de DNA”daki nükleotidler aynı şeylerin tekrarından başka birşey değildir. Bu durumda bir göz hücresinin, DNA iplikçiği üzerinde yer alan çok sayıda A, T, G, C”ler arasından, göz faaliyetleri için gerekli A, T, G, C”lerle; deri faaliyetleri için gerekli A, T, G, C”leri birbirinden ayırmasında “akıl” görüldüğü ortadadır.
Evrim teorisi böyle akıllı bir seçiciliğin, rastlantısal olarak bir araya gelen moleküllerle ortaya çıkan hücrelerin yine rastlantısal olarak bir araya geldiklerini ve çok hücrelileri oluşturduğunu varsayar. Tamamen tesadüflere bağlı böyle bir süreç sonucunda bu kadar organize ve özelleşmiş faaliyetlerin akıl ortaya koyacak şekilde geliştiğini düşünmek mantığa aykırıdır.
Açık olan gerçek, çok hücrelilerin ve tek hücrelilerin ayrı ayrı yaratıldığıdır. Nitekim fosil kayıtları da yeryüzünde bir anda çok farklı vücut yapılarına sahip çok hücrelilerin bir anda ve aynı jeolojik devirde (Kambriyen) ortaya çıktıklarını göstermektedir. Evrim teorisine göre hiç bir açıklaması yapılamayan ve evrim teorisini tam anlamıyla çürüten bu olay, bir kez daha, yeryüzündeki yaşamın kaynağının yaratılış olduğunu bize göstermektedir.
Sonuç
Science Daily yazısında yer alan söz konusu araştırma, evrim teorisi lehine hiçbir açıklama getirmemektedir. Yazının satır aralarına eklenen evrim yorumları ile, sanki evrim teorisi lehine bir buluş yapılmış izlenimi vermeye çalışılmıştır. Gerek choanoflagellate’ler, gerekse onların çok hücrelilerle ortak olarak barındırdıkları proteinler, ortaya koydukları üstün tasarım ve tesadüfü reddeden komplekslikleriyle yaratılışı kanıtlamaktadırlar. Science Daily portalına, Darwinizm’e körükörüne bağlılığını terketmesi ve yaratılışın delillerini “evrim” masallarıyla çarpıtarak materyalist dünya görüşüne destek vermekten vazgeçmesini tavsiye ediyoruz.