Cumhuriyet Bilim Teknik dergisinin 3 Temmuz 2004 tarihli sayısında “Yaşamın yapıtaşları uzaydan” başlıklı bir yazı yayınlandı. Yazıda Uwe Meierhenrich isimli bir araştırmacının yaşamın kökeniyle ilgili iddiasına yer veriliyordu. Araştırmacı, meteorit üzerinde yaptığı bir analiz sırasında rastladığı aminoasitlerin, yaşamın uzaydan geldiğini doğruladığını öne sürüyordu. Bilim adamına göre bu aminoasitler, evrimcilerce DNA”nın öncülü olarak modellenen sentetik (yapay) PNA molekülünün oluşumuna yol açmıştı ve böylece DNA”ya dayalı yaşam ortaya çıkmıştı.
Bu yazıya detaylı bir cevap vermiştik ancak burada yine de belirtmekte fayda görüyoruz. Bu iddia, yaşamın dünyada tesadüfen oluştuğu yönündeki iddiaları birer birer çürütülen evrimcilerin, yaşamın uzaydan geldiği masalına sığınarak çare aramalarından başka bir şey değildir. Ancak bu çabaları da nafiledir. Bilimsel araştırmalar sonucu ortaya çıkan gerçek, uzaydan canlı mikroorganizmaların yeryüzüne ulaşmasının imkansız olduğudur. Ancak ilk Dünya koşullarında, uzaydan çok bol miktarda amino asit gelseydi ve hatta yeryüzü tamamen amino asitlerle kaplı olsaydı da bu durum, canlıların kökenini açıklayan bir durum olmazdı. Çünkü amino asitlerin tesadüfen ve rastgele biraraya gelerek son derece kompleks, üç boyutlu bir proteini ve proteinlerin hücrenin organellerini, ardından bu organellerin de tüm mucizevi yapısıyla bir canlı hücreyi meydana getirmesi mümkün olmazdı. Canlılığın kompleks yapısının tek açıklaması bilinçli tasarımdır. Allah dünya üzerindeki canlılığı bir anda ve kusursuz olarak yaratmıştır.
Bu iddiaya verilen kapsamlı bir cevabımızı buradan okuyabilirsiniz.