Yılanların anlatıldığı programda, bu canlıların zaman içinde kol ve bacaklarını kaybeden kertenkelelerden evrimleştikleri ileri sürüldü. Buna kanıt olarak pitonun arka kısmına doğru bulunan mahmuz benzeri, küçük bir çıkıntı gösterildi. İddiaya göre, bu çıkıntı yılanın sözde atasından kalma körelmiş bir organdı.
Ancak Animal Planet’ın bu iddiası hiçbir bilimsel gerçeğe dayanmamaktadır. Fosil kayıtları söz konusu organla ilgili evrim iddiasında ortaya konduğu gibi bir dönüşüm yaşanmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Yılanın evrimle ortaya çıktığını gösteren hiçbir fosil bulgusu, örneğin yarım bacaklara veya kollara sahip yılan görünümlü bir canlıya ait kalıntı, yoktur. Yılanlar fosil tabakalarında özgün yapılarıyla aniden ortaya çıkarlar. En eski yılanlar, hiçbir “ara form” özelliği taşımayan, günümüzdeki örneklerinden farksız canlılardır. (Robert Carroll, Vertebrate Paleontology and Evolution, s. 235), Özgün yapılarıyla aniden ortaya çıkmış olmalarının da tek açıklaması yaratılıştır.
Yılanın evrimi iddiasını fosillere dayandıramayacağının farkında olan Animal Planet, bu çıkıntıyı körelmiş organ şeklinde niteleyerek sözde evrime kanıt bulmaya çalışmaktadır. Ancak bu da hatalı bir spekülasyondur. Çünkü körelmiş organ argümanının bilgisizliğe dayalı bir yanılgı olduğu artık yaygın olarak bilinmektedir. Geçtiğimiz yüzyıl içinde, önceden körelmiş organ olduğu iddia edilen yüzü aşkın organ incelenmiş ve bunların faydaları ve işlevsellikleri tespit edilmiştir. Günümüzde durumun farkında olan evrimciler körelmiş organ argümanından neredeyse tamamen vazgeçtiği halde, Animal Planet gibi kitlesel propaganda amaçlayan kuruluşlar, içinde bulundukları ‘kanıtsızlık krizi’ dolayısıyla bu köhne iddiadan vazgeçememektedirler. (Bu konuda detaylı bilgi için bkz. “Vestigial Organs are Fully Functional”, Jerry Bergman & George Howe, Creation Research Society)
Animal Planet’ın bir başka masalı da yılanın zehriyle ilgilidir. Bu masaldaki anlatımın dayandığı hayalgücü, Animal Planet’ın bilimsellik seviyesinin artık iyiden iyiye alarm verdiğini göstermektedir.
Animal Planet’ın bir başka masalı da yılanın zehriyle ilgilidir. Bu masaldaki anlatımın dayandığı hayalgücü, Animal Planet’ın bilimsellik seviyesinin artık iyiden iyiye alarm verdiğini göstermektedir.
Animal Planet, yılanların zehirlerini aslında sindirim amacıyla geliştirdiklerini, ama daha sonraları proteinler güçlendikçe bunların zehir haline dönüştüğünü iddia etmektedir.
Oysa yılanın, veya bir başka canlının, kendi bedeninde sindirim amaçlı bir sıvı geliştirmesi sözkonusu değildir. Bu ‘geliştirme hikayesi’ DNA’ya yeni genetik bilgi eklenmesini şart kılan, dolayısıyla evrimin iddialarıyla açıklanması mümkün olmayan yapılar sözkonusu olduğunda başvurulan bir aldatmacadır. Evrimciler, bugüne kadar bir canlının DNA’sına bilgi ekleyerek onu başka canlılara dönüştürebilecek tek bir mutasyon bile görülmediğini bildikleri için ‘rastgele mutasyonlar sonucu evrimleşti’ şeklinde açık bir ifade ortaya koyamamaktadırlar. Bunun yerine ‘yılan, zehir geliştirdi’; ‘fil, hortum geliştirdi’; ‘kuş, kanat geliştirdi’ vs. gibi hikayeleri tercih etmektedirler. Oysa herhangi bir canlı böyle bir sistemi ne hayal edebilir, ne isteyebilir, ne de kendi bedeninde geliştirebilir.
Yılan zehiriyle ilgili iddiayı biraz düşündüğümüzde bununla ilgili tutarsızlıklar birer birer ortaya çıkar. İlk olarak, bir yılanın sindirim sıvısının aşamalarla geliştiğini düşünmek sindirim yapamayan yılanların nasıl olup da hayatta kalmış olabileceği sorusunu gündeme getirir. Çünkü yılan yaşadığı sürece sindirim sistemi hep işlevsel olmalıdır. Sindirim sıvısı bulunmayan, dolayısıyla yediklerini parçalayıp enerji elde edemeyen bir yılanın yaşamını sürdüremeyeceği açıktır.
“Proteinlerin giderek güçlenip zehire dönüşmesi” hikayesi ise, kendi içinde boş bir senaryo olmasının yanında, yılandaki ‘silah sisteminin’ nasıl ortaya çıkmış olabileceğini de açıklamamaktadır. Çünkü yılan zehiri, midede kaldığı sürece ısırılan bir düşmana zarar vermeyecektir. Zaten bilindiği gibi bu zehir midede değildir, özel kanallar yoluyla, üretildiği salgı bezlerinden ağızdaki sivri dişlere taşınır. Bu sivri dişlerde ise adeta bir enjektör tasarımı vardır. İçlerinde zehiri içeren ve ısırma anında boşaltan ince bir boru yer alır. Bu çok parçalı sistemin rastlantısal mutasyonlarla ortaya çıkması mümkün değildir. Çünkü bu parçaların birinin eksik olması durumunda sistem çalışmayacak, dolayısıyla yılana bir faydası da olmayacaktır. Bu durumda evrim mantığına göre faydasız organlar elenecek, günümüzdeki yılanların kompleks sistemi bu şekilde aşamalı olarak ortaya çıkamayacaktır. Aslında sistemin parçalarının belli bir amaca uygun şekilde biraraya getirilmiş, bir diğer deyişle bilinçli tasarıma dayandığı açıktır. Evrimciler bu açık gerçeği kabul etmek yerine yılanların hiçbir evrimleştirici gücü olmayan mutasyonlarla ortaya çıktığını iddia ederek mantık dışı bir tutum sergilemektedirler.