Ayşe Özek Karasu”nun Evrim Yanılgıları

Milliyet gazetesinin 22 Kasım 2005 tarihli sayısında Ayşe Özek Karasu imzasıyla bir yazı yayınlandı. “PANDANIN BAŞPARMAĞINI KİM YARATTI?” başlıklı yazıda, ABD”nin Pennsylvania eyaletinde devam etmekte olan evrim teorisi konulu mahkeme ele alınıyordu. Karasu, konunun arka planına dair bilgiler aktardığı yazısının satır aralarında bazı evrimci yanılgılara yer veriyordu. Sayın Karasu”nun söz konusu yanılgıları aşağıda madde madde cevaplanmaktadır.

  1. Pandadaki mucizevi özelliklerin doğal seleksiyon vasıtasıyla meydana geldiği yanılgısı:

Pandanın elinde, insan elinde olduğu gibi, dört parmaktan ayrı duran ve böylece cisimleri tutmayı kolaylaştıran ayrı bir baş parmak yoktur. Hayvanın beş parmağı da yanyana uzanır. Ama bu beş paralel parmağının dışında, bileğinden çıkan “radyal susamsı kemik” (radial sesamoid bone) olarak isimlendirilen bir kemik çıkıntısı daha bulunmaktadır. Bunu kimi zaman bir parmak gibi kullandığı için, biyologlar buna “pandanın baş parmağı” adını vermişlerdir.

Ayşe Özek Karasu”nun Darwinistlerden aktardığı iddia ise, pandanın elinin bu yapısıyla verimsiz olduğu şeklinde özetlenebilir.

Evrimcilerin bu yanılgının temelinde, pandanın baş parmağını, insan eli gibi düşünmeleri ve fonksiyonelliğini insan eliyle kıyaslamaları yatmaktadır. Chicago Üniversitesi”nden Paul Nelson, bu konuda şu yorumu yapar:

Pandanın baş parmağı bazı işler için -örneğin klavye kullanmak gibi- optimal (ideal) olmasa da, kendi üstlendiği işlev için, yani bambu soymak için son derece uygun gözükmektedir. 1

The Giant Pandas of Wolong (Wolong”un Dev Pandaları) adlı bilimsel inceleme kitabının yazarları ise, şu yorumu yaparlar:

Panda, birinci parmağının çıktığı tüysüz yüzeyi ile sahte baş parmağını aynen bir maşa gibi kullanarak, bambu kamışlarını büyük bir hassasiyetle tutabilmektedir… Pandanın yaprak yemesini izlerken… tutma kabiliyeti karşısında hepimiz etkilendik. Önayaklar ve ağız büyük bir uyum içinde çalışmakta ve ona büyük bir hareket ekonomisi kazandırmaktadır.2

1999 yılında Nature dergisinde yayınlanan bir inceleme, pandanın baş parmağının hayvanın doğal ortamı açısından son derece verimli olduğunu göstermiştir. Dört Japon araştırmacının ortak yürüttükleri çalışma, “kompüterize tomografi” ve “manyetik rezonans resimlendirmesi” teknikleri ile yürütülmüş ve sonuçta pandanın baş parmağının “memeliler arasında bulunan en olağanüstü yönlendirme tekniklerinden biri” olduğu sonucuna varılmıştır. 3 “Role of the giant panda”s “pseudo-thumb”” (Büyük Pandanın “Sahte Baş Parmağının Rolü”) başlıklı makale, şu yorumla bitmektedir:

Büyük pandanın elinin, daha önceki morfolojik modellerde ileri sürüldüğünden çok daha rafine bir tutma mekanizması olduğunu göstermiş bulunuyoruz. 4

PandanınParmağıMükemmel Bir Yaratılış Delilidir
Evrimciler yaratılışı inkar etmek için doğada kusur ve uyumsuzluk ararlar. S. J. Gould”un pandaların baş parmakları ile ilgili iddiası buna bir örnektir. Oysa Gould yanılmaktadır. Çünkü bu kemiksi parmak Gould”un zannettiği gibi bir kusur değildir. Aksine hareketi kolaylaştırır ve tendonların yırtılmasını engelleyici etkiye sahiptir.

1999 yılında Nature dergisinde yayınlanan bir inceleme, pandanın baş parmağının hayvanın doğal ortamı açısından son derece verimli olduğunu göstermektedir. Dört Japon araştırmacının ortak sürdürdükleri çalışma, “kompüterize tomografi” ve “manyetik rezonans resimlendirmesi” teknikleri ile yürütülmüş ve sonuçta pandanın baş parmağının “memeliler arasında bulunan en olağanüstü yönlendirme tekniklerinden biri” olduğu sonucuna varılmıştır. (Endo, H., Yamagiwa, D., Hayashi, Y. H., Koie, H., Yamaya, Y., and Kimura, J. 1999. Nature 397: 309-310) Yukarıda, çalışmayı yürüten uzmanların pandanın el yapısı ile ilgili yaptıkları bilgisayar çizimi yer alıyor.

 

Kısacası, pandanın parmağıyla ilgili Darwinist iddia, bilimsel bulgularla çürütülmüştür. Sayın Karasu”nun bu yanılgıyı tekrarlamasının sebebi ise bilimsel literatürde konuyla ilgili son araştırmalardan muhtemelen habersiz oluşudur.

2. Dinokuş fosilleri  yanılgısı:

Ayşe Özek Karasu, Milliyet”teki yazısında kuşların dinozorlardan evrimleştiği iddiasına da yer vermekte, bunun fosil kanıtlarının da bilim adamlarınca bulunduğunu öne sürmektedir. Ancak Sayın Karasu bu iddiasında da yanılmaktadır. Bu iddia, herhangi bir delile dayanmayan ve hiçbir geçerliliği olmayan bir iddiadır. ABD”nin ünlü bilim kuruluşu Smitsonian Enstitüsü”nde Kuşlar Bölümü başkanı olarak görev yapan Storrs L. Olson, Washington Times gazetesinde yayınlanan yorumlarında, iddianın bilimsel problemlerini şu sözlerle ifade etmiştir:

“”Kuşlar dinozordur” tezini destekleyen insanlar bu tartışmada [kuşların sözde evriminin dinozorlardan mı başka bir sürüngen grubundan mı olduğu tartışması] uzun süre seslerini yükselttiler. Kuşların dinozorlara dönüştüğü teziyle ilgili çok sayıda problem var. Teori buna rağmen popüler medyada reklam konusu oldu.”5

Dinokuş teorisini savunanlar, kuşların sözde atasının küçük ve etobur bir dinozor türü olan theropodlar olduğunu kabul ederler. Özellikle Çin”in Liaoning bölgesinde bulunan bazı fosil türlerini evrimsel ata olarak gösteren evrimciler bu iddialarının açıkça karşısında yer alan, çok önemli bir gerçeği gözardı etmektedirler: Henüz theropod türü dinozorlar ortaya çıkmadığı dönemlerde, kusursuz olarak uçabilen kuşlar yeryüzünde zaten bulunmaktadırlar. Nitekim 150 milyon yıl önce yaşamış eski bir kuş türü olan Archaeopteryx, bilinen en erken kuştur ve theropod türü dinozorlardan milyonlarca yıl daha yaşlıdır. Ünlü ornitolog (kuşbilimci) Dr. Alan Feduccia, Archaeopteryx”in dinokuş teorisi açısından üstesinden gelinemez bir problem olduğunu şu sözlerle vurgulamıştır:

“Bu teori hakkında üstesinden gelinemez problemler var… Bizim bildirdiklerimiz ötesinde, kuş-benzeri dinozorların 150 milyon yaşındaki bilinen en erken kuştan 25 milyon ile 80 milyon yıl sonra ortaya çıkmasıyla ilgili bir zaman problemi var.” 6

Bir çocuğun, kendi babaannesinin atası olduğunu iddia etmek ne kadar anlamsızsa, kuşların sözde atalarının kuşlardan sonra ortaya çıktığını savunmak da o kadar anlamsızdır.

Kuşların dinozorlardan evrimleştiği teorisi bunun yanı sıra çok büyük açmazlarla karşı karşıyadır. Dilerseniz bunları özetleyen bir yazımızı buradan okuyabilirsiniz.

3. Memelilerin ve balıkların evrimi hakkındaki yanılgı:

Sayın Karasu, yazısında kuşların yanı sıra memeliler ve balıkların evrimi iddiasını destekleyen fosil kanıtların bulunduğunu öne sürmektedir. Sayın Karasu”nun burada evrimci telkinlerin etkisinde kaldığı ve paleontolojinin evrimi desteklediği gibi bir yanılgıya düştüğü görülmektedir. Oysa bu durum bir aldanmadan ibarettir.

Evrim teorisi yavaş ve kademeli değişim iddiasında olduğuna göre türler arasında sayısız geçiş formu bulunmalıdır. Oysa yüz yirmi yılı aşkın paleontolojik kazılar evrimcilerin beklentisini boşa çıkarmıştır. Oklahoma Üniversitesi Jeoloji ve Jeofizik Bölümü”nden David B. Kitts bu durumu şöyle kabul eder:

“Evrim türler arasında ara geçiş formları gerektirir ancak paleontoloji bunları sağlamamıştır.”7

“Balıkların evrimi” iddiasını destekleyecek bir fosil de yoktur. Aksine, tüm farklı balık kategorileri, fosil kayıtlarında bir anda ve hiçbir ataları olmadan ortaya çıkarlar. Milyonlarca omurgasız fosili vardır, milyonlarca balık fosili vardır, ama hiç kimse tek bir tane bile ara form fosili bulamamıştır. Evrimci paleontolog Gerald T. Todd, “Kemikli Balıkların Evrimi” başlıklı bir makalesinde bu gerçek karşısında şu çaresiz soruları sıralar:

“Kemikli balıkların her üç sınıfı da, fosil tabakalarında aynı anda ve aniden ortaya çıkarlar… Peki ama bunların kökenleri nedir? Bu denli farklı ve kompleks yaratıkların ortaya çıkmasını ne sağlamıştır? Ve neden kendilerine evrimsel bir ata oluşturabilecek canlıların izlerinden eser yoktur?” 8

Sayın Karasu, memelilerin kökeni konusunda da evrimci yanılgıların etkisindedir. Evrim teorisine göre memelilerin atası sürüngenler kabul edilir. Oysa sürüngenlerle memelileri birbirine bağlayabilecek tek bir ara form fosili dahi bulunamamıştır. Bu yüzden evrimci paleontolog Roger Lewin, “ilk memeliye nasıl geçildiği hala bir sırdır” demek zorunda kalır. 9

20. yüzyılın en büyük evrim otoritelerinden ve Neo-Darwinist teorinin kurucularından biri olan George Gaylord Simpson ise, evrim teorisi açısından çok şaşırtıcı olan bu gerçeği şöyle ifade eder:

“Dünya üzerindeki yaşamın en kafa karıştırıcı olayı, Mezozoik Çağı”nın, yani sürüngenler devrinin, memeliler devrine aniden değişmesidir. Sanki bütün başrol oyunculuğunun çok sayıda ve türdeki sürüngenler tarafından üstlenildiği bir oyunun perdesi bir anda indirilmiştir. Perde yeniden açıldığında ise, bu kez başrolünde memelilerin yer aldığı ve sürüngenlerin bir kenara itildiği yepyeni bir devir başlamıştır. Ortaya çıkan memelilerin bir önceki devire ait izleri ise yok gibidir.” 10

Sonuç:

Görüldüğü gibi evrimci literatür, Sayın Ayşe Özek Karasu”nun bulunduğunu zannettiği fosillerden gerçekte eser bulunmadığını gösteren itiraflarla doludur. Bunlar, canlı grupları arasında hiçbir evrim yaşanmadığını kanıtlamaktadır. Paleontoloji bilimi, canlıların kusursuz yapılarıyla ani ortaya çıktıklarını göstermekle yaratılış gerçeğini doğrulamıştır. Canlılar amaçsız bir süreçte tesadüflerle birbirlerinden türememiştir. Onları tüm evrenin yaratıcısı olan Yüce Allah kusursuzca var etmiştir.

1. Paul A. Nelson, “Jettison the Arguments, or the Rule? The Place of Darwinian Theological Themata in Evolutionary Reasoning”, Access Research Network, 1988, http://www.arn.org/docs/nelson/pn_jettison.htm
2. George Schaller, H. Jinchu, P. Wenshi, and Z. Jing, The Giant Pandas of Wolong , Chicago: University of Chicago Press, 1986, s.4, 58
3. Endo, H., Yamagiwa, D., Hayashi, Y. H., Koie, H., Yamaya, Y, and Kimura, J., Nature, vol. 397, 1999, ss. 309-310
4. Endo, H., Yamagiwa, D., Hayashi, Y. H., Koie, H., Yamaya, Y, and Kimura, J., Nature, vol. 397, 1999, ss. 309-310
5. Witham, “Sue Makes Debut in Latest Attack of Dino-Mania”, The Washington Times, 16 Haziran 2000
6. David Williamson, “Scientist Says Ostrich Study Confirms Bird “Hands” Unlike Those Of Dinosaurs“, EurekAlert, 14-Aug-2002, http://www.eurekalert.org/pub_releases/2002-08/uonc-sso081402.php
7. David B. Kitts (School of Geology and Geophysics, University of Oklahoma), “Paleontology and Evolutionary Theory,” Evolution, Vol. 28, September 1974, sf. 467
8. Gerald T. Todd, “Evolution of the Lung and the Origin of Bony Fishes: A Casual Relationship”, American Zoologist, cilt 26, No. 4, 1980, s. 757
9. Roger Lewin, “Bones of Mammals, Ancestors Fleshed Out”, Science, cilt 212, 26 Haziran 1981, s. 1492.
10. George Gaylord Simpson, Life Before Man, New York: Time-Life Books, 1972, s. 42 

Ayrıca bakınız

99 Milyon Yıl Öncesine Ait Yavru Kuş Fosili, Kuşların Evrimi Masalını Bitirdi

2014 yılında Myanmar’da 99 milyon yıl öncesine ait bir Birmanya Amberi (ağaç reçinesi) fosili bulundu. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.