Nature dergisinin internet sitesinde, 7 Haziran 2004 tarihli sayısında “Bağışıklık Sistemleri Birden Fazla Kez Evrimleşmiş (Immune systems evolved more than once)” başlıklı bir haber yayınlandı. Laura Nelson imzasıyla yayınlanan yazıda, Lamprey isimli balık benzeri canlıların, memelilerden farklı bir savunma sistemine sahip olduklarının keşfedildiği anlatılıyordu. Bilim adamları daha önceden, Lamprey’lerin deri naklini reddeden metabolizmalarına bakarak bu canlıların bir savunma sistemine sahip olduklarını tahmin ediyorlardı ancak antikor ürettikleri yönünde bir bilgileri bulunmuyordu.
ABD’nin Seattle kentinde bulunan Benaroya Araştırma Enstitüsü’nden Chris Amemiya ve ekibi, Lamprey üzerinde yaptıkları deneylerde, bu canlıların da antikor ürettiklerini ancak bunları üreten genlerin, memelilerdeki karşılıklarından tamamen farklı olduğunu ortaya çıkardılar.
Nelson, söz konusu bulguları anlattığı yazısında, hayvanlarda savunma sisteminin birden fazla kez evrimleştiği, Lamprey’lerin kendi savunma sistemlerini evrimleştirdikleri gibi iddialara yer veriyordu. Ancak okurlara bu iddiaları destekleyebilecek hiçbir açıklama sunulmuyor, bilimsel tek bir delil bir ortaya konmuyor, sadece okuyucuların bunlara -yazarın yaptığı gibi- körükörüne inanmaları bekleniyordu. Kısacası anlatılanlar masaldan ibaretti.
Gerçekte savunma sistemi son derece kompleks bir sistemdir ve Darwinizm, bu sistemin kökenini hiçbir şekilde açıklayamamaktadır. Nitekim bu konuyla ilgili araştırmasında bilimsel literatürü detaylı bir taramadan geçirmiş olan biyokimyager Michael Behe, “Darwin’in Kara Kutusu” isimli kitabında şunları yazmıştır:
“Bilimsel literatür, savunma sisteminin kökeni hakkındaki soruya dair hiçbir cevap verememektedir…Nereye bakılsa, savunma sistemini kademeli gelişimle açıklama çabası, içiçe geçmiş çok sayıda gereklilikle engellenmektedir. Bilim adamları olarak bu harika mekanizmanın nasıl ortaya çıktığını anlamayı çok istiyoruz ama sistemin kompleksliği tüm Darwinci açıklamaları hüsrana sürüklüyor.” 1
Nature dergisi savunma sistemlerinin sözde evrimsel kökeni konusunda tamamen dogmatik bir bakış açısıyla hareket etmektedir. Behe’nin sözlerinin de açıkça ortaya koyduğu gibi, evrim teorisinin dayandığı tesadüfi mutasyonların böyle bir sistemi meydana getirme imkanı kesinlikle bulunmamaktadır. İnsan bedenindeki savunma sisteminin özelliklerinden bazılarını kısaca hatırlamak, bu gerçeği bir kere daha teyit edecektir.
Bir insanın savunma sistemi; fagositler(yiyici hücreler), makrofajlar(temizlikçi hücreler), lenfositler (B ve T hücreleri) gibi savaşçı hücrelerin, akıllara durgunluk veren ayarlamalarıyla koordine edilen, en ileri askeri teknolojilerin, komplekslikte yanına dahi yaklaşamadığı bir sistemdir. Mikroskobik boyuttaki sayısız düşmanla çevrilmiş olan insan bedeni, bu sistem sayesinde, düşmanlarına karşı her an uyanıktır. Her düşmanın tipine uygun olacak şekilde, özel olarak üretilmiş silahlar sayesinde saldırılara daima hazırlıklıdır. Hiçbir şuuru bulunmayan hücrelerin böyle kompleks ayarlamalara dayalı bir koordinasyon yürütmeleri, bu sistemin sonsuz bir güç, bilgi ve akıl sahibi bir Yaratıcı tarafından yaratıldığını gösterir. Hiç şüphesiz savunma sistemini, doğadaki diğer tüm sistemlerle birlikte varetmiş olan Yüce Allah’tır. (Bağışıklık sisteminin evrimi yalanlayan mucizeleri hakkında bakınız: SAVUNMA SİSTEMİ MUCİZESİ)
Nature editörlerini modern bilimin savunma sistemi konusunda bilinçli tasarıma işaret ettiğini ve bu sistemi Allah’ın yarattığı gerçeğini kabullenmeye davet ediyoruz.
1. Michael J. Behe, Darwin’s Black Box: The Biochemical Challenge to Evolution, New York: Touchstone Books, 1998, ss. 138, 139