Science Daily haber portalında yer alan 2 Kasım 2007 tarihli bir yazıda, denizanalarının bilinen fosil kaydını 200 milyon yıl geriye atan bir fosil bulgusu duyuruldu [“Fossil Record Reveals Elusive Jellyfish More Than 500 Million Years Old” (Fosil kaydı, 500 milyon yıldan daha yaşlı, nadir bulunan bir denizanası verdi)]. Günümüzden 505 milyon yıl kadar önce yaşadığı hesaplanan denizanası, gerek günümüzdeki denizanasıyla aynı komplekslik seviyesine sahip olması gerekse kompleks beden yapılarının hiçbir evrimsel öncülü bulunmaksızın aniden ve tam oluşmuş şekilde ortaya çıktığı Kambriyen dönemine uzanmasıyla evrim teorisine son bir darbe oluşturdu.
ABD”deki Kansas Üniversitesi”nden araştırmacılarca gerçekleştirilen ve Science Daily yazısında detayları aktarılan çalışmada, bilim adamları modern deniz anası aile ve takımlarıyla bağdaştırdıkları dört tip Nayderyan (cnidarian) fosili elde ettiler. Elde edilen denizanası fosillerinin yaşı, daha önceden bilinen en eski örneklerden yaklaşık 200 milyon daha eski bir tarihi vermekteydi. Fosiller, denizanası gibi hassas yapıda bir canlıya ait olmalarına karşın iyi korunmuş durumda bulundular. Kansas Üniversitesi ekoloji ve evrimsel biyoloji profesörü Paulyn Cartright, bu durumu şu sözlerle ifade etmektedir:
Cartright”ın evrim yanlısı yanıltıcı yorumu
Cartright, fosil bulgusuyla ilgili yorumlarında aldatıcı bir evrim hikayesine yer vermekte ve şunları söylemektedir:
Denizanasının evrimcileri çaresiz bırakan kökenleri
Denizanası, dünyanın tüm okyanuslarında görülen ve omurgasızların Scyphozoa sınıfına ait olan, jölemsi yapıda canlılardır. Beyinleri olmamasına rağmen, ışık ve kokuyu algılamalarını sağlayan sinir sistemleri vardır. Erişkin bir denizanasının bedeni yaklaşık %95 oranında sudan meydana gelir. Çan şekilli baş kısımları, alt tarafın merkezinde mideyi barındırır. Çanın alt tarafından sarkan dokunaçlar ve dokunaçların üzerinde de düşmanlarına dokunduğu zaman onları zehirleyen özel tipte hücreler bulunur.
Söz konusu denizanası fosilinin yaşadığı ve günümüzden 505 milyon yıl öncesine tarihlendirilen dönem ise Kambriyen Dönemi içinde yer almaktadır. Kambriyen Dönemi, Galler”in ortaçağ”daki ismi olan Cambria”dan almaktadır. İlk olarak Galler”in kayalıklarında tanımlanmış olan Kambriyen Dönemi, günümüzden 543 ila 490 milyon yıl öncesi arasında yaşanmıştır. Kambriyen Dönemi”ni, doğa tarihi açısından eşsiz kılan özelliği, kompleks yaşam formlarının aniden ve kusursuz yapıda ortaya çıkışına şahit olmasıdır. Bu dönem içinde yer alan ve günümüzden 530 milyon yıl önceye karşılık gelen 5-10 milyon yıllık bir zaman aralığında, yeryüzünün okyanuslarında birden bire dokunaçlara, kol ve bacak uzantılarına, kıskaçlara, antenlere, gözlere ve kan ve dolaşım sistemi gibi birçok karmaşık sisteme sahip farklı türlerde hayvanlar hasıl olmuştur. Komplekslik seviyesi açısından, Kambriyen öncesi (Prekambriyen) ve Kambriyen Dönemleri, açık bir tezat oluşturmaktadır. Çünkü Kambriyen Öncesi dönemde fosil tabakalarında sadece tek hücreli (veya çok hücreli ama özelleşmiş hücre içermeyen yapıda) organizmalar bulunduğu halde, doğa tarihinde açılan yeni bir perde ile bu organizmalarla kıyaslanamayacak şekilde, defalarca daha kompleks yapıda organizmalar dünyanın çeşitli bölgelerinde aniden ortaya çıkmışlardır. Geçiş son derece hızlıdır ve tek hücreliler ile Kambriyen canlıları arasında bulunması gereken çok sayıda aşamadan hiçbirini içermemektedir. Bu geçiş öylesine ani bir komplekslik artışı meydana getirmiştir ki, bu olay biyologlarca Biyoloji”nin Big Bang”i olarak isimlendirilmiştir (Kambriyen Patlaması).
Denizanaları da Kambriyen Dönemi”nde ani yayılım gösteren ve daha önceki dönemlerde evrimsel atası olarak öne sürülebilecek hiçbir öncül canlıyı ata kabul etmeyen organizmalardır. Evrimciler için Kambriyen Dönemi canlılarının kökeni, denizanaları da dahil olmak üzere tamamen karanlıktadır. California Üniversitesi”nin internet sitesinde denizanalarının evrimsel kökenlerinin bilinmediği şu sözlerle itiraf edilmektedir:
Denizanalarının evrimsel kökenleri ve diğer organizmalarla olan sözde evrimsel kökenleri oldukça gizemlidir ve biyolojinin en ilginç bilmecelerinden birini oluşturmaktadır. (FAQ—Where do the jellyfish come from? http://www.odc.ucla.edu/html/body_faq.html, 2 Temmuz 2003.)
Cartright”ın sözlerine dönecek olursak, bu bilimadamı bulunan fosille ilgili yorumlarında “yumuşak bedenli organizmaların evrimsel gelişimini çözmek için hala çalışıyoruz” demektedir. Ancak California Üniversitesi sitesindeki itiraftan da anlaşıldığı üzere, Cartright”ın “çözmek için çalışıyoruz” dediği evrimsel bağlantılar, fosil kayıtlarında hiçbir gerçek karşılığı bulunmayan, sadece Cartright gibi evrimcilerin hayallerinde var olan bağlantılardır.
Denizanası Davranışındaki Yaratılış Delili
Bu açıdan oldukça ilginç olan bir özellik, denizanasının dokunaçlarındaki zehirleyici hücrelerle ilgili olanıdır. Erişkin denizanalarının çanları, küçük ebatlı denizanaları için güvenli bir sığınak da sağlar. Oldukça şaşırtıcı bir şekilde, diğer tüm canlılar için zehirleyici tepkiler veren bu hücreler, küçük denizanalarına defalarca temas ettikleri halde onlara hiçbir zarar vermemektedirler!
Dışarıdan bakıldığında beyni bile olmayan, basit etki-tepki kurallarına göre davrandığı düşünülen böyle bir canlının, türdeşlerini ayırt eder ve onları gözetircesine zehirli hücrelerini ateşlememesi, akılcı ve şefkatli bir davranış biçimi oluşturmaktadır. Şüphesiz bu davranış şekili aynı zamanda, doğanın Darwinist dünya görüşüyle açıkça çelişen bir gerçeğini oluşturmaktadır. Bilindiği gibi Darwinist dünya görüşü, doğanın hiçbir plan ve amaç içermeyen, hayatta kalmadan başka bir şey gözetmeyen, zayıfları öldürmeye programlanmış hayvanlarla dolu olduğunu anlatagelmektedir. Oysa denizanası, diğer canlılar dokunduğunda biyolojik alemin en hızlı tepkimelerinden biriyle karşılık verip onları felç ettiği halde, kendi türdeşlerine hiçbir zarar vermemektedirler. Öyle ki, başka canlılar için ölümcül silahlar oluşturan dokunaçlar, küçük denizanaları için güvenli bir sığınağa dönüşmektedir. Kuşkusuz denizanasının, dokunaçlarının ucundaki canlının kendi türdeşi olduğunu algılaması, bu bilgiyi yorumlaması ve onu koruyacak şekilde ayırımcı bir tavır sergileyerek zehirli hücrelerini ateşlememesi, üstelik tüm bunların ağırlıkça %95″i “su” olan, gelişmiş gözleri ve bir beyni dahi olmayan bir canlı tarafından yapılması bir mucizenin tecellisinden başka birşey değildir. Kuşkusuz denizanasına bu şekilde davranmayı ilham eden, onun ve diğer tüm canlıların Yaratıcı”sı olan Yüce Allah”tır. Allah, her şeyi her an kontrolü altında bulundurduğunu bir Kuran ayetinde şöyle bildirmektedir:
“Hamd, göklerde ve yerde olanların tümü kendisine ait olan Allah”ındır; ahirette de hamd O”nundur. O, hüküm ve hikmet sahibidir, haber alandır.” (Sebe Suresi, 1)
Sonuç
Görüldüğü gibi, denizanasının evrimi masalı bulunan bu son fosiller karşısında bilimsel olduğu öne sürülebilecek hiçbir dayanağa sahip değildir. Bu duruma rağmen, Cartright”ın hayalinde yaşattığı evrimsel bağlantıların bilimsel bir zemini varmış gibi yorumlarda bulunması, evrimcilerin tamamen dogmatik bir zihin yapısında olduğu göstermektedir. Bütün bunlar sonucunda açıktır ki, Darwinistler yaratılışı açıkça delillendiren gelişmeleri her ne pahasına olursa olsun görmezden gelmeyi esas almış bir bağnazlıkta hareket etmektedirler. Denizanaları daha önceki canlılardan tesadüfen ortaya çıkmış bilinçsiz biyolojik ürünler değil, Yüce Allah”ın kusursuz yaratması dahilinde ve “OL” emriyle ortaya çıkmış harikalardır. Modern bilim, Allah”ın varlığının delillerini bir bir ortaya koymaya devam etmektedir. Evrimcilere düşen ise önyargılarını bir kenara bırakıp sağduyuya kulak vererek bu büyük ve önemli gerçeği görmeye çalışmaktır.