Evrim teorisinin kendisi mantıksız ve tutarsız bir iddiadır. Teorinin mantıksızlığı, içiçe geçmiş sayısız biyolojik sistemi barındıran canlılar aleminin tamamen kör tesadüflerle ortaya çıktığını öne sürmesinde yatar. Milyonlarca türün uyum içinde bir arada yaşadığı, son derece kompleks organ ve yapılar içeren canlılar aleminin; hastaneler, kütüphaneler, üniversiteler, tiyatrolar, devletler kuran insanla birlikte kör tesadüflerle ve amaçsız bir süreçte“kendiliğinden” ortaya çıktığını öne süren bu teori, aslında Darwinistlerin çaresizliklerinin bir ifadesidir.
Teorinin kendisi mantıksız olduğu için, Darwinistlerin teori lehinde geliştirdikleri yorumlar da saçma olmaktan öte geçememektedir. Bu yönüyle evrim propagandası, ortaya hiçbir bilimsel değeri olmayan mantık hezeyanları sunup durmaktadır.
Bunlardan bir tanesini son günlerde Radikal gazetesinde 14 Temmuz 2007 günü yayımlanan haber oluşturdu. “Dünyanın en hızlı evrimi” başlığını taşıyan yazı gerçekten de dünyanın en saçma evrimci iddiası olmaya adaydı.
Sözkonusu evrimci iddia, Güney Pasifik’teki iki adada yaşayan kelebekler üzerinde yapılan gözlemlerle ilgiliydi. Saçmalığı ise erkek kelebeklerin sayısındaki artışın “evrim” olarak nitelenmesiydi.
Bilim adamları sözkonusu adalarda “Hypolimnas bolina” türüne ait kelebeklerin erkek bireylerinin yıllar içinde gösterdiği seyri kaydetmişti. Buna göre erkeklerin popülasyon içindeki oranı bir yıllık süre içinde %1’den %39’a çıkmıştı.
Yazıda yorumlarına yer verilen ve ABD”nin California Üniversitesi”nde görevli biyolog olan Sylvain Charlat, “Bildiğim kadarıyla bu, şimdiye kadar görülen en hızlı evrim” diyerek, bu tutarsız iddia ile uzun yıllardır süregelen mantık dışı evrim propagandasına katılıyordu.
Oysa burada çok belirgin aldatmaca vardır. Erkek kelebek popülasyonunun sözkonusu artışı hiçbir şekilde “evrim” örneği oluşturmamaktadır.
Erkek kelebeklerin sayısındaki artışın evrim olarak nitelenmesi saçmadır
Sözgelimi, bir ülkenin erkek bebeklerini etkileyen ve yıllarca sürdüğü varsayılan ölümcül bir hastalık, o ülkenin kadın popülasyonunda ciddi bir artış meydana getirebilir. Ancak kadınların erkeklere oranında artış yaşayan bu insan topluluğu yeni olduğu savunulabilecek hiçbir biyolojik özellik kazanmış değildir. İnsanlar, kadınların erkeklere oranı ne olursa olsun insan olarak kalmaya devam edecek, başka bir canlıya dönüşmeyeceklerdir.
Kelebeklerde de durum aynıdır. Bu canlıların, kendi popülasyonlarında erkeklerin sayılarının artmış olması, hiçbir şekilde evrime bir delil değildir, bir evrimleşme değildir. Erkek kelebekler önceden sahip olmadıkları herhangi bir biyolojik özellik kazanmamışlardır, bir değişim geçirmemişlerdir. Dolayısıyla iddia, son derece mantıksızdır.
Radikal’in bilimdışı iddiası
Radikal haberinde konuyla ilgili olarak şu sözde bilimsel gerekçe ortaya konmaktadır:
“Erkek kelebeklerin sayısındaki bu “şaşırtıcı patlama”, anneden bulaşan ve erkek kelebeklerin yumurtadan çıkmadan ölmelerine neden olan Wolbachia bakterisini yok ederek, erkeklerin hayatta kalmasını ve hızla çoğalmasını sağlayan yeni bir gene bağlandı”.
Bu satırlarda, bilim adamlarının izlediği süreçte “yeni bir gen” evrimleştiği iddia edilmektedir. Oysa tamamen bir Darwinist masaldan ibaret olan bu iddianın bilimsel literatürde hiçbir karşılığı bulunmamaktadır.
Genler son derece kompleks organizasyona sahip, yüksek miktarda bilgi içeren molekül zincirleridir. Biyomatematik alanındaki hesaplamalar, son derece hassas bir dizilime dayalı genlerin kodladığı protein ve enzimlerin tesadüfen ortaya çıkma ihtimalinin olmadığını ortaya koymuştur.
Evrimci bir biyolog olan Frank Salisbury bu imkansızlıkla ilgili olarak şunları söylemiştir:
“Orta büyüklükteki bir protein molekülü, yaklaşık 300 amino asit içerir. Bunu kontrol eden DNA zincirinde ise, yaklaşık 1000 nükleotid bulunacaktır. Bir DNA zincirinde dört çeşit nükleotid bulunduğu hatırlanırsa, 1000 nükleotidlik bir dizi, 41000 farklı şekilde olabilecektir. Küçük bir logaritma hesabıyla bu rakamın 41000 = 10600 olduğunu görürüz. 10″un 600 kere kendisiyle çarpımı ise 1″in yanında 600 sıfır geldiğinde elde edilen sayıdır! ” [Frank B. Salisbury, “Doubts about the Modern Synthetic Theory of Evolution”, American Biology Teacher, Eylül 1971, s. 336]
BBC’nin bilim eski editörü olan Gordon R. Taylor da tek bir yeni enzimin dahi ortaya çıktığının gözlemlenmediğini şu sözlerle itiraf etmiştir:
“Bu çok çarpıcı, ama bir o kadar da gözden kaçırılan bir gerçektir: Altmış yıldır dünyanın dört bir yanındaki genetikçiler evrimi kanıtlamak için meyve sinekleri yetiştiriyorlar. Ama hala bir türün, hatta tek bir enzimin bile ortaya çıkışını gözlemlemiş değiller.”
[Gordon R. Taylor, The Great Evolution Mystery, New York, Harper & Row, 1983, s. 48]
Görüldüğü gibi, Radikal’in “yeni bir genin” ortaya çıktığı iddiası tamamen bilimdışı bir Darwinist masaldan ibarettir.
Sonuç: Evrimciler bilimi köhne Darwinist masallara köle etmek yerine, objektif gerçekleri ortaya çıkarmaya çalışmalıdırlar
Bilim adamları kelebeklerin artışına dair sebepleri araştırırken bunları gerçekçi bir şekilde araştırmalıdırlar. Eğer bunu bir evrimleşme olarak lanse edeceklerse, bunun moleküler mekanizmalarını ortaya koymalı, elde ettikleri delilleri kamuoyuna tanıtmalı ve yorumlarını buna göre yapmalıdırlar. Açıktır ki, sözkonusu çalışmada bu sebepler ve deliller kesin olarak ortaya konmuş değildir. Durum böyleyken bunları Darwinist masallara bağlamak, yeni genlerin evrimleştiğini öne sürmek ise tamamen bilimdışı bir tutumdur. Detaylı bir moleküler araştırma, sözkonusu kelebeklerin kromozomunda çekinik halde olsa da böyle bir genin zaten var olduğunu, yoktan meydana gelmediğini açık şekilde gösterecektir.
Radikal gazetesini, tesadüflere dayalı evrim teorisinin mantık dışı iddialarını terk etmeye, halkı bilimdışı Darwinist masallarla aldatmaya son vermeye davet ediyoruz.