Bu özellikleri düşünüldüğünde canlılar arasındaki rekabet ile askeri alandaki silahlanma arasında benzer bir durum olduğu görülmektedir. Bu benzerlik, hayvanlardaki tasarımın üstünlüğünün açık bir delilidir. Doğada bir tasarım bulunduğu gerçeğini inkar eden evrimciler ise, canlılardaki silah donanımını “evrimsel silahlanma yarışı” başlığı altında yorumlamaktadırlar. Böylelikle canlılardaki bu mükemmel tasarımların evrimsel bir süreçte ortaya çıktığı izlenimini vermeye çalışmaktadırlar. Halbuki bu, hiçbir bilimsel dayanağı olmayan, yanıltıcı bir kelime oyunundan ibarettir.
Hatta 1999 yılında Nature dergisinde yayınlanan bir çalışma, bu yöndeki evrimci iddianın tam aksi yönde bulgular ortaya koymuştur. Bu çalışmayı gerçekleştiren araştırmacılar, vardıkları sonucu “silahlanma yarışı varsayımını reddediyoruz” şeklinde ilan etmişlerdir. 1
Söz konusu çalışmada, ABD�deki Chicago Üniversitesi�nden Eli A. Stahl ve ekibi, Arabidopsis thaliana isimli bitki türünün, bakterilerin meydana getirdiği çürümeye karşı direnç genlerini incelemiş, ancak hiçbir “yarış” izine rastlamamışlardır. A. thaliana�nın, Hindistan�dan Kazakistan�a kadar 26 ayrı bölgeden toplanmış örneklerini, Pseudomonas bakteriyel çürümesine karşı başlattığı fizyolojik tepkiyi kontrol eden genler açısından inceleyen bilim adamları, sadece 12 popülasyonda rpm1 ismi verilen direnç genine rastlamışlardır. Direnç geninin popülasyon içinde oldukça az bir oranda bulunması, evrimsel silahlanma yarışı tezinin bir hayalden ibaret olduğunu ortaya koymuştur.
Ulusal Okyanus ve Atmosfer İşletmesi�nden çevrebilimci Peter M. Kareiva ise söz konusu bulgular üzerindeki yorumunda “Tırmanan silahlanma yarışının herhangi bir çeşidine dair yeterli deneysel kanıt bulunduğunu düşünmüyorum. Bu fikrin etkisi büyük ölçüde benzetmenin kuvvetinden meydana geliyor olmalı” sözlerine yer vermiştir. 2
Görüldüğü gibi, evrimcilerin, canlılardaki silahlanma örneklerine bakarak anlattıkları evrim masallarının doğada bir karşılığı bulunmamaktadır. Evrimsel silahlanma yarışı doğanın gerçeklerinde değil, evrimcilerin hayallerinde yaşamaktadır.
Diğer yandan, doğada evrim teorisini “kalbinden vuran” silahlanma örnekleri mevcuttur.
Hydra |
Bunlardan biri, Microstomum isimli su kurdunun bir tatlı su polipi olan Hydra�dan adapte ettiği hayret verici bir sisteme dayanmaktadır. BBC�nin eski editörü Gordon Rattray Taylor, “evrim teorisini kalbinden vuran ve bilim tarafından açıklanamamış bir taktik” olarak tanımladığı bu sistemi Büyük Evrim Gizemi başlıklı kitabında ele alır ve Darwinist dogmanın çöküşünün çarpıcı bir örneği olarak anlatır.
Hydra, boyu yaklaşık 1.2 cm�ye kadar uzayabilen ve sualtı bitkilerine tutunarak yaşayan bir canlıdır. Bu canlı, etrafında yiyecekleri ağzına doğru yönlendiren kolların bulunduğu bir tüp ve bitkilere tutunmasını sağlayan bir ayaktan oluşmaktadır. İlginç bir özelliği, takla (parende) atarak ilerlemesidir. Önce başını tutunmuş olduğu yüzeye doğru eğer ve sonra ayağını atarak yer değiştirir.
Hydra“nın bazı türleri nematokist olarak bilinen ısıran hücrelere sahiptirler. Bu hücrelerin her birinde patlayıcı güç ile fırlatılabilen kıvrımlı, zehirli tüycükler bulunmaktadır. Bir başka duyusal tüycük ise hücrenin dışına doğru büyür ve herhangi bir şeye dokundukları anda nematokistlerin deşarjını sağlayan tetikleyici mekanizma olarak görev yapar. Bu tip hücreler Hydra“ların yüzeyinde gruplar halinde bulunmaktadır.
Hydra“nın bu savunma sistemi başlı başına ilgi çekicidir ama daha da dikkat çekici olan, Hydra”ları yiyerek beslenmelerini çeşitlendiren Microstomum denilen su kurtlarının bundan faydalanma şeklidir. Bu su kurdu Hydra“ları yediğinde nematokistleri ya da geliştiklerinde bunları oluşturacak olan genç hücreleri sindirmez. Ancak bir şekilde bu hücreleri vücudundan geçirir ve ısıran noktaları dışarı gelecek şekilde yüzeyine -yani derisine- yerleştirir. Sonra bir düşman yaklaştığında bu nematokistleri deşarj eder: Microstomum“un bir başka çeşidi ise, düşmanın yaklaşıp dokunmasını bile beklemeden zehirli küçük oklarını bir mermi veya roket gibi firlatır.
MicrostomumMicrostomum, silahlarıyla tamamen donandıktan sonra, Hydra“larla beslenmeyi keser ve normal beslenmesine döner. Ancak bütün cephanesini kullandıktan sonra yeniden silahlanmak için tekrar Hydra�larla beslenir. Bu olağanüstü programı uygulayabilmek için Microstomum“un üç değişik dokusunun işbirliği yapması gerekmektedir: Endoderm, parankim ve epiderm. Peki ama Microstomum bu kompleks yapıyı nasıl edinmiştir? Beslenmesini bu şekilde ayarlamayı nasıl öğrenmiştir?
En çarpıcı nokta, bunların hepsinin beyni ya da sinir sistemi olmayan küçücük bir canlıda meydana gelmesidir. Buna rağmen bu canlı bir hafıza ortaya koyabilmektedir. 3
Tesadüflerin nematokist hücresi üretmesi, bir kısım tesadüflerin bunları bazı canlılar için zararlı kılması, bir başka kısım tesadüflerin Microstomum�un zarar görmemesini, diğer tesadüflerin de bunları sırtına yerleştirmeyi sağlaması kesinlikle imkansızdır ve buna inanmanın akıl dışı bir kabul olacağı da açıktır.
Canlılardaki silahların bir “amaç” ortaya koyduğu, tesadüfleri ve şuursuz doğa olaylarını dayanak alan evrimcileri açıklamasız bıraktığı bir gerçektir. Nitekim Gordon Rattray Taylor kitabında, evrim teorisinin, doğal seçilim ve rastlantısal varyasyonların, bu kadar koordinasyon gerektiren bir programı nasıl meydana getirebildiğini açıklamakta tamamen yetersiz kaldığını belirttikten sonra şunları yazmaktadır:
Fizyologlar da Hydra“dan alınan hücrelerin Microstomum�un vücudunda nasıl göç ettiğini açıklayamamaktadırlar. Normalde, memelilerin fertilize olmuş [döllenmiş] yumurtası embriyo haline gelirken çok benzer bir şekilde göç eder. Örneğin embriyoda hücre kümesinin çeşitli yerlerinden gelen hücreler, kalbi oluşturmak üzere bulunmaları gereken yerde bir araya toplanırlar, sanki kaderlerinin “kalp”ten başka bir şey olmamak olduğunu biliyorlarmış gibidirler. Burada Darwinistlerin inanmayı reddettikleri türden bir amaçlılığın bir başka örneğini görmekteyiz.4
Elbette ne Hydra ne Microstomum ne de diğer canlılar, bedenlerindeki silah sistemlerini kendileri akledip tasarlamış ve bu sistemleri bedenlerinde üretmeyi amaçlamışlardır. Bütün bunları, bu canlılara veren üstün bir Yaratıcı vardır. Kuşkusuz bu Yaratıcı, tüm canlıların Rabbi olan Allah”tır.
1.Eli A. Stahl, et al, Dynamics of disease resistance polymorphism at the Rpm1 locus of Arabidopsis, Nature 400, 667 – 671, 12 Ağustos 1999
2. S. Milius, The mustard war wasn”t so racy after all, Science News, 14 Ağustos 1999
3. Gordon Rattray Taylor, The Great Evolution Mystery, Secker & Warburg, London, 1983, sf. 14-15
4. Gordon Rattray Taylor, The Great Evolution Mystery, Secker & Warburg, London, 1983, sf. 14-15