Focus Dergisi’nin Mayıs 2000 tarihli sayısında “Geleceğin Hayvanları” isimli bir yazıya yer verilmiştir. Derginin “Zooloji” sayfasında yer alan yazıda, İskoçyalı bir paleontolog Dougal Dixon’un “Geleceğin Zoolojisi” isimli kitabından örnekler verilmektedir. Focus Dergisi”ndeki yazıdan anlaşıldığına göre, söz konusu kitapta, günümüzden 50 milyon yıl sonra hayvanların ne tür değişimlere uğrayacakları, görünümlerinin, beslenme ve avlanma alışkanlıklarının nasıl olacağı, nasıl bir davranışa sahip olacakları gibi detaylı bilgiler verilerek, adeta “kehanette” bulunulmuştur. Ayrıca 50 milyon yıl sonra var olacağı iddia edilen bu yaratıklar, tüm detaylarıyla resmedilerek konuya ikna edici bir görünüm sağlanmaya çalışılmıştır.
Bilimsel nitelikli bir derginin yine “zooloji” gibi bir bilim dalı ile ilgili sayfasında yer alan, ancak bilimle uzaktan yakından bir ilgisi olmayan bu yazının ve yazıya konu olan kitabın asıl amacı kuşkusuz “evrim propogandası”dır. Bu ve benzeri çalışmalarla ilgili bazı noktaların kamuoyunca bilinmesi gerektiği düşüncesindeyiz.
1- Dougal Dixon’un geleceğin hayvanları ile ilgili olarak verdiği bilgiler tamamen hayal ürünüdür ve yazar, bilimsel yöntemler kullanmadan gelecekle ilgili kehanetlerde bulunmuştur.
Focus Dergisi’nde belirtildiğine göre Dougal Dixon “Geleceğin Zoolojisi” isimli çalışmasında günümüzden 50 milyon yıl sonra hayvanların evrimleşerek büyük farklılıklar göstereceklerini anlatmaktadır. Dixon”ın iddiasına göre yarasalar kanatlarını yitirerek yere inecekler, ve yerde yiyecek bulamayınca su altında şanslarını deneyecekler, timsahlar evrimleşerek Dixon”ın bir de isim verdiği “desert shark” (çöl köpekbalığı)”a dönüşecekler, ağaçlarda yaşayan maymunlar yere inerek vahşileşecekler ve aslanların yerini alarak onlara benzer bir görünüm elde edecekler… Bunlar Dixon”un hayali hayvan listesinden sadece bir kaçı.
Dixon, gelecekte yaşayacağını varsaydığı hayvanlar ile ilgili oldukça detaylı bilgiler vermiş, hangi hayvanın hangi organının neye dönüşeceğini anlatmış, davranışlarının nasıl etkileneceğini, neyle beslenip, nerelerde yaşayacağını belirtmiş, hatta herbirine bir de isim takmış; ancak bu değişimlerin nasıl meydana geleceğine dair tek bir bilimsel açıklamada bulunmamış, bunu denemeye dahi çalışmamıştır.
Oysa, bir bilim adamı, gelecekle ilgili bir tahminde bulunurken bunu mutlaka güçlü ve kesin bilimsel verilere dayandırmalı, tahminlerini tamamen bilimsel yöntemler kullanarak ortaya koymalıdır. Aksi takdirde hurafelerle uğraşan “kahin”lerden veya “falcı”lardan hiçbir farkı kalmaz.
Sözgelimi bir jeolog, bir kara parçasının milyonlarca yıldır ne kadar hızla yer değiştirdiği ile ilgili tüm verileri gözönünde bulundurarak bu kara parçasının 50 milyon yıl sonra nerede bulunacağı ile ilgili bir tahminde bulunabilir. Veya, bir genetik bilimci, genler üzerine yapılan tüm araştırmaları gözönünde bulundurarak, yakın bir gelecekte, genetik kökenli hangi hastalıkların yeryüzünden tamamen silinebileceğine dair bir tahminde ve açıklamada bulunabilir.
Dixon”ın varsayımları ise hiçbir bilimsel veri ile desteklenmediği gibi, tamamen kendisinin hayalgücüne dayalıdır. Nitekim Focus dergisi de bu gerçeği itiraf etmekte ve Dixon”ın bu çalışmayı, bilimde olması gerektiği gibi BİLİMSEL YÖNTEMLERLE DEĞİL, İNSANI BAZI ÖZELLİKLERİNE YENİLEREK HAYALGÜCÜNÜN ETKİSİ ALTINDA KALARAK HAZIRLADIĞINI belirtmektedir. Yazının girişindeki şu cümleler oldukça ilginçtir:
“Kuşkusuz bilim kendi yöntemleri olan, aynı deneylerin aynı koşullarda aynı sonuçlar verdiği bir alan… Bu bilimselliğin sınırları içinde çalışanlar, elbette bu katı kurallara uyuyorlar. Ama, zaman zaman insan olmanın dayanılmaz hafifliğini hissediyorlar. Bu nedenle HAYAL GÜÇLERİNİ ZORLAYABİLİYORLAR. İşte “Geleceğin Zoolojisi” isimli eserin yaratıcısı İskoçyalı paleontolog Dougal Dixon da bunlardan biri… Eserinde geleceğin hayvanlarını mutlaka bilimsel bir süreçten geçiriyor, kendisinden de çok şeyler katıyor…”
Sadece hayalgücüne dayanılarak yapılmış ve fantazi bir senaryodan öte herhangi bir anlam taşımayan bu çalışmanın, Focus gibi bilimsellik iddiası taşıyan derginin “zooloji” sayfasında yer alması ise son derece yanıltıcıdır. Okuyucular böyle bir haberi bir bilim kurgu sayfasında veya “fantazileriniz”, “hayalgücünün eserleri” gibi konulu sayfalarda okuduklarında herhangi bir sakınca olmayabilir. Ancak bir kişinin hayalgücünün ürünü olan bazı garip yaratıkların resimleri ve detaylı bilgileri bilim ile ilgili bir sayfada yer alıyor, ve kullanılan manşetlerde, bu hayali canlılarla ilgili fanteziler bilimsel bir sonuç gibi aktarılıyor. Kısacası evrim teorisine körü körüne inanan bazı bilim adamlarının “hayal güçlerini zorlayarak” uydurdukları masallar, bilimsellik görüntüsü altında kitlelere empoze ediliyor.
Bu yöntem, aslında son derece tanıdık bir yöntemdir. Teorilerini bilimsel bulgulara dayandıramayan evrimciler sık sık bu gibi , yanıltıcı haberler yapmakta, asla gerçekleşmemiş senaryoları konu ile ilgili bilgileri sınırlı kişilere gerçek olarak sunabilmektedirler. Kendi önyargılarını ve hayal güçlerini “bilim” diye göstererek insanları aldatmaya çalışmakktadır. Fransa”nın yetiştirdiği en büyük zoologlardan biri olan Pierre Paul Grassé, kendisi de bir evrimci olmasına rağmen, evrim teorisinin bu gibi iddiaları için şu yorumu yapmıştır:
“Hayal kurmaya karşı bir yasa yok ama bilim buna dahil edilmemelidir.” (Pierre Paul Grassé, Evolution of Living Organisms, Academic Press, New York, 1977, s.103)
2. Geçmişte evrim yaşanmamıştır ki, gelecekte yaşansın.
Gerek Dixon”ın çalışmasında gerekse Focus Dergisi”nin bu çalışmayı aktarışında, evrim teorisi, bilimsel olarak ispatlanmış bir gerçekmiş gibi sunulmakta, ve “geçmişte evrim yaşandığına göre gelecekte de evrim yaşanacaktır” gibi son derece yanlış bir düşünceyle yola çıkılmaktadır. Oysa geçmişte evrim yaşanmadığı gibi gelecekte de evrim yaşanmayacaktır. Bu, modern bilimin bulgularıyla ortaya konmuş bir gerçektir.
Evrimciler, onlarca yıldır geçmişle ilgili sayısız senaryo üretmişler ve kullandıkları telkin ve propoganda yöntemleri ile bu hayali senaryoları bilimsel gerçeklermiş gibi insanlara empoze etmişlerdir. Ancak 20. yüzyılın ikinci yarısında meydana gelen bilimsel ve teknolojik gelişmeler evrimcilerin tüm düzenlerini altüst ederek, evrimin asla gerçekleşmediğini açık ve kesin olarak ortaya koymuştur.
Evrimin en önemli açmazlarından biri evrimleşmenin hangi mekanizmalarla gerçekleştiğini açıklayamamasıdır. Sözgelimi, Dixon sözkonusu çalışmasında, yarasaların büyük bir değişim geçireceklerini, önce kanatlarını yitireceklerini ve ardından su altında yaşamaya başlayacaklarını iddia etmekte ve bu iddiasını da hayali bir çizimle desteklenmektedir. Bu çizimde görülen ise yarasaların kanatlarının yerini iki kolun aldığıdır. Dixon”ın bu iddiasının bilimsel bir nitelik kazanabilmesi için, yarasanın kanatlarının nasıl olup da bir kola dönüşeceğini, uçan bir memeli olan yarasanın nasıl olup da sualtında yaşayabilecek, nefes alabilecek, avlanabilecek nitelikler kazanacağını açıklaması gerekir.
Dixon”ın bu iddiasına göre yarasanın birçok organında önemli değişiklikler olacaktır ve bu değişiklikler son derece bilinçli ve amaca yönelik bir sıra izleyecektir. Tamamen ihtiyaçtan kaynaklanan bu değişimlerin mutlaka bilinçli bir mekanizma tarafından gerçekleştirilmesi gerekir. Öyle bilinçli bir mekanizma olmalıdırki bu, havada yiyecek ihtiyacını karşılayamayan yarasanın önce kanatlarını kol haline getirip onun karada avlanmasını kolaylaştırmalıdır. Yarasanın karada da yeterli besin bulamadığını görünce ise yarasaya solungaçlar ve diğer donanımını da sağlamakta ve yarasayı suyun altında yaşatmalıdır.
Peki ama doğadaki bu bilinçli, akıllı, yetenekli mekanizma nedir? Evrimciler 150 yıldır doğadaki bu “olması gereken” mekanizmayı tartışmaktadırlar. Ancak doğada var olan hiçbir mekanizmanın böyle bir dönüşümü gerçekleştiremeyeceği son derece açık ve kesindir. Evrimcilerin evrimleştirici iki mekanizma olarak öne sürdükleri “doğal seleksiyon” ve “mutasyonlar”ın ise aslında böyle bir süreci gerçekleştiremeyecekleri ortadadır ve bunu evrimciler dahi kabul etmektedirler. Doğal seleksiyon ve mutasyonların “yeni yaratıklar” oluşturamayacakları bugün bilim çevreleri tarafından kabul görmüş bir gerçektir. (Ayrıntılı bilgi için bkz. Harun Yahya; Evrim Aldatmacası, Hayatın Gerçek Kökeni)
3. Dixon”ın çalışmasının ve Focus”taki haberin tek amacı “evrim propogandasıdır”.
Evrim Teorisi, bundan 2 yüzyıl önce -19. Yüzyılda- ortaya atılmış ve günümüzde bilimsel bulgularla geçersizliği ortaya çıkmış bir teoridir. Charles Darwin”den bu yana bilimin her alanında ve teknolojide muazzam gelişmeler meydana gelmiştir ve 19. yüzyılda inanılır gibi görünen birçok şeyin aslında imkansız olduğu anlaşılmıştır.
Ancak tüm bunlara rağmen evrim teorisi, diğer köhne teori ve fikirler gibi çöpe atılmamış, aksine büyük bir özenle muhafaza edilmeye çalışılmıştır. Çünkü evrim teorisi, yüzyıllardır, inançsızlıklarına, Allah”ı inkarlarına, başıboş ve sorumsuz insan anlayışlarına, maddeye verdikleri öneme bilimsel bir kılıf ve insanların gözünde bir meşruiyet arayan çevrelere sahte de olsa bir destek kazandırmıştır. Bu nedenle bilimsel yöntemlerle büyük umutlar bağladıkları teorilerini savunamayan evrimciler, telkin, göz boyama ve propaganda yöntemleri ile bunu sağlamaya çalışırlar. Konuyu detaylı incelemeyen insanlar ise “bilimsellik” maskesi altında gizlenen gazete ve dergiler, kitaplar vs. aracılığıyla evrimin gerçek olduğuna ikna edilirler.
İşte Dixon”ın gelecekte evrim sonucunda meydana geleceğini iddia ettiği bilim kurgu filmlerinden fırlamış hayali yaratıklar, bu propagandanın bir parçasıdır. Bu, evrimcilerin ilk kez kullandıkları bir yöntem de değildir. Sözgelimi geçen sene, yine ateşli bir evrim savunucusu olan Richard Dawkins, “geleceğin insanı”nı çizmişti. Etkileyici bir görüntü verilmek istenen bu sözde “geleceğin insanı” da aynı amaçla ortaya atılmıştı ve hiçbir bilimsel yöntem kullanılmadan tamamen hayal ürünü olarak üretilmişti.
Evrimcilerin bu denli bilim dışı yöntemlere, adeta “çocuk kandırma” metodlarına başvurmaları, gerçekte Darwinizm”in bilim karşısında uğradığı yenilginin bir sonucudur. Hiç bir laboratuvar deneyi veya bilimsel gözlem evrim teorisini desteklemediği için, evrimci biyologlar “hayal güçlerini zorlayarak” uydurma canlılar çizmekte ve bu sayede konu hakkında bilgisi olmayan insanları etkilemeye çalışmaktadırlar. Bunlar, Darwinizm”in son çabalarıdır. İnsanlık, bilim adına utanç verici bir safsata olan bu teoriden çok yakında tamamen kurtulacaktır.