Habertürk gazetesinin Yarın isimli ilavesinde 22 Ağustos 2003 günü “Akrabamız Solucan!” başlıklı bir haber yayınlandı. Haberde İsveç göllerinin dibinde yaşayan bir tür bataklık solucanı üzerinde yapılan genetik analizler haber veriliyor, bu çalışmalarda elde edilen sonuçlara göre insanla solucanın akraba oldukları ileri sürülüyordu. Habere göre araştırmacı Max Telford, Xenoturbella isimli solucanın insanla aynı DNA yapısını paylaştığı sonucuna varmıştı.
Habertürk gazetesi burada sözkonusu ortak DNA yapısının sözde evrimin bir göstergesi olduğunu ileri sürüyor ve Telford”un şu sözlerini aktarıyordu:
“Varolan canlılar arasında şu ana kadar bize en yakını bu solucan çıktı. Evrim işlemi sürerken insana ulaşan yolda, aradaki canlıların yok olup da sadece bu solucanın yaşaması bir mucize”
Gerçekte buradaki bulgular evrimle bağdaştırılsa da sözkonusu DNA benzerliği insanla bu solucanın evrimsel akraba olduğunu göstermez. Bu yönde yapılan yorumlar önyargıya dayalı, zorlama yorumlardır.
Bulgular objektif olarak değerlendirildiğinde karşımıza şu tablo çıkar: İnsanla solucan veya başka canlılar arasında ortak genler vardır. Bu genler iki canlının kökenlerinin bir şekilde ortak olduğuna bir işarettir.
Habertürk gazetesinin yaptığı şey, bu ortak kökeni doğrudan doğruya evrim olarak ilan etmektir. Halbuki bu hem aceleci hem de hatalı bir tutumdur. Örneğin bir uçak ile bir traktör benzer hidrolik sistemlere sahip olabiilir. Ama bu durum iki aracın doğal süreçlerle birbirlerinden evrimleştiğini göstermez. Aksine, ayrı ayrı tasarlandıklarını, ama aynı tasarım bilgisi ve mantığıyla yapıldıklarını gösterir.
Genetik veya anatomik ölçekte olsun, canlılar arasında da birçok yapı ortaktır. Bu durumu evrime dayandıran kişiler bu ortak yapıların doğal seleksiyon-mutasyon mekanizmalarıyla nasıl ortaya çıkmış olabileceğini açıklamak zorundadır. Örneğin solucan ile insanın paylaştığı DNA yapısının evrimle nasıl ortaya çıkmış olabileceğine dair bilimsel bulgulara dayalı, tutarlı bir açıklama getirilmesi gerekir. Oysa bu mümkün değildir. Ne araştırmacı Telford, ne de Habertürk gazetesi, böyle bir açıklama talep edildiğinde cevap verebilecek değildir. Çünkü genlerdeki genetik bilginin rastlantısal olarak birikme ihtimali bulunmamaktadır. Canlılığın çok sayıda proteine dayalı oluşu, tüm bunların birbirini destekleyen görevler yürütmesi, canlılığın devamı için genetik kodun mevcut bulunma şartı, tek bir özelliğin birden çok gen tarafından (polygeny) ya da bir genin birçok özelliği (pleiotropy) kontrol etmesi ve daha çok sayıda komplekslik yüzünden DNA”nın kökenine dair evrimsel bir açıklama getirilememektedir.
Rastlantı faktörünün devre dışı olması ve DNA”da belli görevlere göre özelleşmiş bilgiler bulunması bize hayatın tasarlandığını gösterir. İnsanla solucan -ve daha pek çok canlı- arasındaki benzerliklerin nedeni de, ortak bir tasarıma sahip olmalarıdır.
Kısacası Habertürk yanılmaktadır. Hem insanı hem de solucanı Allah yaratmıştır.