18 Şubat 2006 günü HaberTürk sitesinde “Timsah Yiyen Kurbağalar Avustralya”yı İşgal Etti…” başlıklı bir haber yayınlandı. Haberde, 1935 yılında zararlı böceklerle mücadele programı kapsamında Avustralya’ya salınan bir kurbağa türünün “hızlanarak ve büyüyerek” yayıldığı anlatılıyordu. Bufo marinus türüne ait kurbağaların yayılımlarını inceleyen bilim adamları, 5 gram ağırlığında vericiler yerleştirdikleri kurbağaların hız ve bacak uzunlukları arasındaki ilişkiyi incelemişlerdi.
Bilim adamları, şaşırtıcı olmayan bir şekilde, uzun bacaklı kurbağaların en hızlı yayıldıklarını, kısa bacaklıların ise bu yayılmayı geriden izlediklerini bulmuşlardı. HaberTurk.com, kurbağaların, Avustralya’ya ilk getirilen örneklerine göre 5 misli daha hızlı yayıldıklarını yazıyor, bunu bir evrimleşme olgusuymuş gibi çarpıtıyordu. Aşağıda kurbağaların sözkonusu hızlanışının neden bir “evrimleşme” anlamına gelmediği açıklanmakta, HaberTurk’ün asit kelime oyunlarıyla giriştiği gözboyayıcı evrim propagandası cevaplanmaktadır.
Kurbağalarda görülen hızlanma, hızlı varyasyonların oranının popülasyon içindeki oranının artışından kaynaklanmaktadır. Varyasyon, çeşitlenme anlamına gelmektedir ve belli bir özellik, örneğin bacak uzunluğu açısından farklılık gösteren bireyleri tarif etmektedir. Buna göre, bacak uzunluğunu kontrol eden genin belli varyasyonu yayılım hızı açısından organizmaya avantaj kazandırdığı için seçilmekte, daha hızlı yayılan bireyler daha çok üreyip çoğalma imkanı bulmaktadırlar. Bunun sonucunda kurbağalar, zaman içinde daha hızlı ilerleyen bireylerden meydana gelmektedir.
Burada karşımıza şu sorular çıkmaktadır: “Kurbağaların hızı zaman içinde arttığına göre bu değişimin bir sınırı var mıdır? Veya bu durum onları başka canlılara dönüştürür mü?”.
Yukarıdaki sorulara dair bilgiler, yapay seleksiyon yoluyla hayvan ıslahından ve de evrimci bilim adamlarıyla yapılan alan gözlemlerinden gelmektedir. Güvercin, inek, köpek gibi evcil hayvanların belli varyasyonlarını asırlar boyunca eşleştirip yavrular elde eden yetiştiriciler, elde etmek istedikleri özelliklerin gelişiminin daima sınırlı olduğunu, gözlemledikleri değişimin belli bir noktadan sonra durup gerilemeye başladığını bulmuşlardır. Böylece canlı türleri arasında aşılmaz duvarlar olduğu anlaşılmıştır. Darwin Retried adlı kitabın yazarı Norman Macbeth bu konuda şöyle demektedir:
Sorun canlıların gerçekten de sınırsız bir biçimde varyasyon gösterip göstermedikleridir… Türler her zaman için sabittirler. Yetiştiricilerin yetiştirdikleri değişik bitki ve hayvan cinslerinin belirli bir noktadan ileri gitmediğini, hatta hep orijinal formlarına geri döndüğünü biliriz. (Norman Macbeth, Darwin Retried: An Appeal to Reason, Harvard Common Press, New York: 1971, s. 33.)
Doğal popülasyonları yıllar boyu gözlemleyip bunların belli varyasyonlarının oranını kayıtlandıran bilimciler de aynı şekilde sınırlı değişim gözlemlemişler, daha önceden popülasyonda varolmayan, “yeni” bir özelliğin ortaya çıktığına asla şahit olmamışlardır. Ünlü bir evrimci olan İngiltere Doğa Tarihi Müzesi baş paleontoloğu Colin Patterson, bu gerçeği şöyle kabul etmektedir:
Hiç kimse doğal seleksiyon mekanizmalarıyla yeni bir tür üretememiştir. Hiç kimse böyle bir şeyin yakınına bile yaklaşamamıştır. Bugün neo-Darwinizm”in en çok tartışılan konusu da budur. (Colin Patterson, “Cladistics”, Brian Leek ile Röportaj, Peter Franz, 4 Mart 1982, BBC)
HaberTürk.com’un evrim propagandasının bilimsel olarak hiçbir gerçekliği bulunmadığı da bu noktada ortaya çıkmaktadır. Kurbağa popülasyonları, yeni özellikler kazanmış değillerdir. Uzun bacağı üreten gen varyasyonu, türün gen havuzunda, yani genlerinin toplamında, zaten en baştan beri mevcuttur. HaberTürk.com, kurbağaların yeni genetik bilgi kazanma yoluyla hızlandıklarına dair tek bir bilgi ortaya koymamaktadır. Dolayısıyla kurbağaların daha uzun bacaklı bireylerden meydana gelmesi ve zaman içinde hızlanmasını “evrimleşme” olarak lanse etme çabası tamamen asılsız bir propagandadan ibarettir. Bilimsel bilgi, kurbağalardaki bu değişimin sınırları olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla bu kısıtlı değişimi Darwin’in genel evrim teorisi, yani sürüngenlerin kuşlara dönüştüğü yönündeki köklü –ve tümüyle hayali- değişimler için kanıtmış gibi sunmak; bilimsel bilgi birikimi yok sayılarak, körükörüne evrim propagandası uğruna girişilen çaresiz bir çabadan ibarettir.
Şunu da eklemek gerekir ki, HaberTurk.com’un anlattığı kurbağaların evrimi masallarının fosil kayıtlarında hiçbir izi bulunmamaktadır. Kurbağalar amfibiyen grubuna ait canlılardır. Evrim teorisine göre amfibiyenlerin atası olan balıklarla amfibiyenleri birbirine bağlayacak hiçbir ara form yoktur. Vertebrate Paleontology and Evolution kitabının yazarı Robert L. Carroll, bu gerçeği “erken amfibiyenlerle balıklar arasında ara form fosillerine sahip değiliz” diyerek istemeden de olsa ifade etmektedir. (R. L. Carroll. Vertebrate Paleontology and Evolution, W. H. Freeman and Co., New York, 1988. s. 4)
HaberTurk.com sitesine, bundan böyle evrim haberlerini daha titizlikle incelemelerini, asılsız Darwinizm propagandasına son vermelerini tavsiye ediyoruz.