Hürriyet Bilim dergisinin 20 Aralık 2003 tarihli sayısında “Dağ Koyunu, Avcılık Yüzünden Küçülüyor” başlıklı bir yazı yayınlandı. Yazıda, Nature dergisinde yayınlanan bir araştırmaya dayanılarak, Kanada’da yaşayan, Ovis canadensis türüne ait dağ koyunlarının aşırı ve kural dışı avlanmaya bağlı olarak, bedence küçülmekte oldukları bildiriliyordu. Yazıya göre, avcılar sadece iri boynuzlu koçları öldürerek, hızlı büyüme ve gelişkin boynuzdan sorumlu genlerin eksilmesine neden oluyorlardı. Hürriyet Bilim ise bu küçülmeyi bir evrimsel gelişme olarak yorumluyordu.
Öncelikle Kanada”daki dağ koyunlarının popülasyonundaki söz konusu küçülmenin Hürriyet Bilim’de evrimsel bir gelişme olarak nitelendirilmesi “evrime delil” şeklinde algılanmamalıdır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, burada dağ koyunlarının bir geninin “eksilmesi” söz konusudur. Dolayısıyla bu, evrim teorisinin öngörülerinin tam aksi yönünde bir gelişmedir. Teoriye göre canlılar yeni genler ‘kazanabilmeli’, örneğin sürüngen gibi bir canlı yeni genler kazanarak kanat gibi bir organa sahip olmalı ve kuşlara dönüşmelidir. Açıktır ki, gen kaybının söz konusu olduğu bir durum, gen kazanımıyla ilgili bir teori için kanıt olarak kullanılamaz.
Peki bu gen eksilmesi sonucunda ne olmaktadır? Bu sorunun tek bir cevabı vardır: Sadece dağ koyunlarının ebatlarında bir küçülme görülmektedir.
Evrimciler, bir türün içindeki bu gibi çeşitlenmeleri (varyasyonları) teorilerine delil olarak kullanmaya çalışırlar. Oysa varyasyon evrime delil oluşturmaz; çünkü varyasyon, zaten var olan genetik bilginin farklı eşleşmelerinin ortaya çıkmasından ibarettir ve genetik bilgiye yeni bir özellik kazandırmamaktadır.
Varyasyon, aynı tür içinde sınırlı bir çeşitlilik sağlar. Sadece var olan bilgi kendi içinde değişir ve bu değişikliğin sınırları da belirlenmiştir. Genetik biliminde söz konusu sınıra “gen havuzu” denir. Bir canlı türünün gen havuzunda (bir popülasyonun kalıtsal yapısında) bulunan bütün özellikler, varyasyon sayesinde çeşitli biçimlerde ortaya çıkabilir.
Örneğin atlarda veya köpeklerde olduğu gibi, dağ koyunlarında da büyük ve küçük tipler bulunmaktadır. Nitekim Kanada”daki dağ koyunlarında da hızlı büyüme ve gelişkin boynuzdan sorumlu genlere sahip, büyük tipteki koyunların sayısının azalmasıyla birlikte, bu koyun tipinin gen havuzu içerisindeki etkileri de azalmıştır. Bunun sonucunda küçük tipteki koyunların sayısı, büyük koyunlara oranla artmış ve bu durum sonraki nesillerde küçük tipteki koyunlara daha yoğun rastlanmasına sebep olmuştur. Ancak burada yeni bir tür oluşmamış, dolayısıyla bir evrim gerçekleşmemiştir, sadece zaten mevcut olan küçük koyun tiplerinin, koyun popülasyonundaki oranları artmıştır.
Kısacası bu gibi küçülmeler türün gen havuzu içinde gerçekleşmekte olan dalgalanmalardan ibarettir.
Hürriyet Bilim”de evrim kanıtı gibi gösterilmeye çalışılan olayda da mevcut genler biraraya gelmekte ve bu koyun türünde yeni kombinasyonlar oluşmaktadır. Yani dağ koyunları yine koyun olarak kalmakta, iddia edildiği gibi bir evrimleşme gerçekleşmemektedir.