National Geographic dergisinin Ekim 2003 sayısında Darwinizm propagandasının yeni bir gözboyayıcı örneği sergilendi. Kapak konusu olarak verilen ve “Kediler: Doğanın Başyapıtı” başlığını taşıyan yazıda, soyu tükenmiş ve yaşamakta olan tüm kedi türlerinin yaklaşık 34 milyon yıl önce yaşamış bir atadan evrilmleştiği iddia ediliyordu. National Geographic sayfalarında, Darwinist propagandanın alışılmış iki taktiği göze çarpıyordu: Doğaya yaratıcılık atfetme ve hayali soyağacı resimlerine başvurma taktiği.
Bu yazıda National Geographic’in sözkonusu yöntemlerinin ardındaki Darwinist önyargılar gösterilecektir.
Doğaya Yaratıcılık Atfetme Taktiği
National Geographic dergisi kedileri üstün kılan estetik ve anatomik özelliklerini anlatırken, kedilerden “doğanın başyapıtı” olarak söz etmekte ve “doğanın kedilerde kıvamı kısa sürede tutturduğunu” iddia etmektedir. Bir diğer deyişle National Geographic dergisi okurlarına, doğanın “canlıların kıvamıyla oynayarak ortaya kediler gibi şaheserler çıkaran bir yaratıcı güç” olduğunu telkin etmektedir.
Oysa doğanın ne kedileri ne de başka canlıları yaratması mümkün değildir. “Başyapıt” kavramı sanatsal açıdan üstün nitelikleri olan ve son derece etkileyici özelliklerdeki eserler için kullanılan bir kavramdır. Başyapıtlarla ilgili çok önemli bir nokta, bunların daima kendilerini üreten bir sanatkarın varlığına işaret etmeleridir. Örneğin güzel bir tablo veya şaheser bir bina ile karşılaşan herkes bunların usta bir ressam ile mimarın eseri olduğunu kolayca anlar. Eserlerde saklı estetik ile düzenin kendiliğinden oluşamayacağı açıktır.
Sözgelimi bir kağıdın üzerine kaza eseri dökülen boyalar; burnu, kaşları ve gözbebeklerindeki ışıltı da dahil olmak üzere detaylı bir insan yüzü ortaya çıkaramazlar. Aynı şekilde deniz kıyısında esen rüzgar da detaylı bir kumdan şato ortaya çıkaramaz. Gerek tablo gerek kumdan şatodaki düzen şüphesiz rastlantısal doğa olaylarının değil, onları üreten bilinçli insanların zihnindeki planlama ve estetiği gösterir.
Kedilerde de benzer bir durum vardır. Bu canlılar çeşitli organların belli bir plana göre düzenlenmesiyle varolmuş, son derece kompleks vücut yapılarına sahip hayvanlardır. Açıktır ki tablo ve şatonun bilinçli şekilde tasarlanmış olduğu gibi kediler de bilinçli şekilde tasarlanmış, yani yaratılmışlardır. Kedilerdeki bu tasarımın ardında doğanın bulunduğunu iddia etmek tamamen mantık dışıdır. Çünkü doğa herhangi aklı ve planlama gücü olmayan; kendisi de yaratılmış olan, hava, toprak ve su gibi cansız maddelerin oluşturduğu bir bütündür. National Geographic”in inandığı “evrim süreci”nin bu cansız maddeleri canlandırabilmesi ve bunlardan kompleks canlılar üretebilmesi imkansızdır. Apaçık gerçek, kedilerin üstün akıl sahibi bir Yaratıcı olan Allah”ın eseri olduğudur.
Hayali Soyağacı Resimlerine Başvurma Taktiği
National Geographic’in kedilerin evrimi masalını anlatmada başvurduğu bir diğer taktik ise hayali soyağaçlarıyla okurların gözünü boyamaktır. Bilindiği gibi evrimciler çeşitli canlı gruplarını kendi zihinlerinde kurguladıkları evrim şemalarında birbirleriyle ilişkilendirir, böylece bu canlı grupları arasındaki sözde evrimsel akrabalıkları ortaya koyduklarını zannederler. Kuşkusuz bu hayali şemaların en çok propaganda konusu olanı hayali evrim ağacıdır. Hayali ilk hücreden çıkan ve dallarında balıklar, sürüngenler, memeliler ve kuşlar gibi grupların bulunduğu bu ağaçta, tüm canlılar alemi evrimsel bir şemaya oturtulmaya çalışılmıştır. Bu şemalar daha dar kapsamlı olarak, belli canlı ailelerine dahil türlerin sözde evrimsel ilişkilerini göstermede de kullanılır.
Ancak hayali soy ağacının dallanıp budaklanmış görüntüsü bilimsel gerçeklere tamamen aykırıdır. Çünkü doğa tarihinin doğrudan göstergesi olan fosil kayıtları, türler arasında geçişlerin olmadığını göstermektedir. Bütün paleontologlar bilmekte ve açıkça ifade etmektedirler ki türler başka türlere dönüşecek şekilde kademeli gelişim göstermemekte, tam aksine kusursuz beden yapılarıyla aniden ortaya çıkmaktadırlar. Dahası türlerin milyonlarca yıl boyunca hiçbir değişikliğe uğramadıkları da yine fosil kayıtlarıyla belgelendirilmiştir.
Buna rağmen evrim ağaçları çizerek canlıların hangi canlılardan sözde evrimleştiği sanki biliniyormuş gibi bir izlenim uyandırmak tamamen yanıltıcıdır. National Geographic dergisindeki Kedi Soyağacı resmi böyle bir yanıltmanın tipik bir örneği olarak göze batmaktadır.
Bu resme bakıldığında kedi ailesinin çeşitli mensupları arasında çizgiler çekildiği ve bunların zaman içinde birbirlerinden evrimleştiği gibi bir hava oluşturulmaya çalışıldığı göze çarpmaktadır. Bu tabloyu inceleyen ortalama bir okuyucu büyük ihtimalle National Geographic’de bilimsel isimlerle tanıtılan bu canlıların evrim geçirdikleri izlenimine kapılabilir. Ancak bu durumda okuyucu tamamen yanıltılmış olur. Çünkü resimdeki türler arasındaki çizgiler tamamen hayal ürünüdür. Yapılan şey fosil tabakalarında aniden ortaya çıkmış türler arasında evrimsel bağlantılar varsaymak ve bunu resme aktarmaktır. Halbuki bu varsayım körükörüne desteklenen bir dogmadan ibarettir. Çünkü canlıların kusursuz beden yapılarıyla aniden ortaya çıktığı fosil kayıtları kademeli evrime değil yaratılış gerçeğine delil oluşturmaktadır. Ancak National Geographic dergisi materyalist önyargıları nedeniyle canlıları Allah”ın var ettiği gerçeğini kabullenmemekte ve tüm tutarsızlığına karşın evrime tutunmaya çalışmaktadır.
National Geographic bu resmi yine tamamen hayalgücüne dayalı hikayelerle desteklemeye çalışmakta ve ormanların yerini geniş düzlüklerin alması sonucu kedigillerin avcılık oyununa başladıkları; bedenleri ve davranışlarının avı yakalama sürecini hızlandıracak şekilde geliştiği masalını anlatmaktadır. Ancak tüm bunların gerçekte bilimle ilgisi yoktur. Londra’daki Doğa Tarihi müzesi paleontoloji bölümü eski başkanı Colin Patterson bu durumu şöyle ifade etmiştir:
“Bir formun bir diğerine nasıl dönüştüğüne ve bunun aşamalarının doğal seleksiyon tarafından neden seçilmiş olabileceğine dair hikayeler oluşturmak kolaydır. Ancak bu tür hikayeler bilimin bir parçası değildir çünkü bunları test etmek mümkün değildir”.
Sonuç:
National Geographic dergisinin kedilerle ilgili evrim iddiası hiçbir bilimsel bulguya dayanmamaktadır. Söz konusun yazıdaki evrim hikayeleri ve resimleri sadece hayalgücüne dayanmaktadır. Bu durumun temelinde ise National Geographic’in, sıkı sıkıya bağlı olduğu Darwinizm’i kitlelere yayma çabası yatmaktadır. National Geographic’e süslü resimler ve yanıltıcı hikayelerle Darwinizm’e destek vermekten vazgeçmesini tavsiye ediyor, modern bilimin geçersiz kıldığı bu hurafenin propagandasının bundan böyle de takipçisi olacağımızı bildiriyoruz.