Cnnturk.com sitesinde 24 Şubat 2005 tarihli bir haber yayınlandı. “Milyonlarca yıllık fosiller” başlığını taşıyan haberde, Avustralyalı bilim adamlarınca gerçekleştirilen fosil bulguları haber veriliyordu. Paleontolog Ben Kear 110 milyon yıllık yaklaşık 10 deniz kaplumbağası fosiliyle 40 milyon yıllık timsah fosili bulduklarını açıklıyordu. Deniz kaplumbağası fosilleriyle ilgili çarpıcı bulgu, 100 milyon yılı aşkın yaşlarına karşın günümüzdeki örneklerinden farksız olmalarıydı. Timsah fosilleri ise günümüzde ortadan kalkmış bir timsah ailesine aitti. (Günümüz timsahları da deniz kaplumbağaları gibi “yaşayan fosiller”dir ve 80 milyon yıl önceki örneklerinden farksızdırlar).
Şimdi soralım: 110 milyon yıldır gerçekleşen iklim değişiklikleri gibi olaylara rağmen hiçbir değişim geçirmemiş bu fosiller ne yönde kanıt oluşturur? Bu canlıların hiçbir evrim geçirmediği yönünde elbette. Ve bunlar diğer çok sayıda türden bilinen başka yaşayan fosillerle birlikte ele alındığında, türlerin doğa tarihi boyunca başka türlere dönüşmediğine, soylarını devam ettirdikleri sürece karakteristik özelliklerini aynen koruyup milyonlarca yıl boyunca değişmeden kaldıklarına kanıt oluşturur.
Ancak buna rağmen CNNTurk haberinde evrimci bazı yorumlar yapılmakta ve deniz kaplumbağalarının iklim değişikliklerine rağmen neden değişmediğinin araştırılacağı belirtilmektedir. Sanki fosil kayıtları evrimi destekliyormuş da bu bulunan son fosiller bu tablo içinde bir anomali meydana getirmiş gibi bir hava oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bu yorum aldatıcı olmamalıdır. Bu sözler hiçbir bilimsel kanıta dayanmamaktadır. Bunlar, evrimi bir dogma olarak benimsemiş bir araştırmacının, evrimi çürüten kanıtlar karşısında dikkat dağıtmak için yaymak istediği bir sis perdesinden ibarettir.
Ben Kear, sanki kaplumbağa fosillerindeki durağanlığı ilk kez görmüş gibi konuşmaktadır. Oysa durağanlık, yani değişmezlik ilkesi fosil kayıtları hakkında her paleontoloğun fakültede öğrendiği en birinci ders, bildiği en çarpıcı bir gerçektir. Örneğin paleontoloji alanında önde gelen otoritelerden biri ve Harvard”lı evrimci olan Stephen Jay Gould, değişmezliği, fosil kayıtlarının kademeli evrimle çelişen iki maddesinden biri olarak öğretmiştir:
“Fosilleşmiş türlerin çoğunun tarihi, kademeli evrimle çelişen iki farklı özellik ortaya koymaktadır:1. Durağanlık: Çoğu tür, dünya üzerinde var olduğu süre boyunca hiçbir yönsel değişim göstermez. Fosil kayıtlarında ilk ortaya çıktıkları andaki yapıları ne ise, kayıtlardan yok oldukları andaki yapıları da aynıdır. Morfolojik (şekilsel) değişim genellikle sınırlıdır ve belirli bir yönü yoktur.2. Aniden ortaya çıkış: Herhangi bir lokal bölgede, bir tür, atalarından kademeli farklılaşmalara uğrayarak aşama aşama ortaya çıkmaz; bir anda ve “tamamen şekillenmiş” olarak belirir. (S. J. Gould, “Evolution”s Erratic Pace”, Natural History, vol. 86, Mayıs 1977)
Dünyaca ünlü Oxford Üniversitesi”nin Zoolojik Kolleksiyonlar yöneticisi Tom Kemp ise değişmezlik ilkesini şu sözlerle ifade etmiştir:
Çok iyi bilindiği gibi, pek çok tür fosil kayıtlarında aniden belirir, hiç değişime uğramadan birkaç milyon yıl kalır ve aniden kaybolurlar. (Tom S. Kemp, “A Fresh Look At The Fossil Record,” New Scientist, vol. 108 (5 Aralık 1985), s.66)
Ben Kear, diplomalı bir paleontolog olarak, bu gerçekleri gayet yakından bilmektedir. “Hayret, deniz kaplumbağaları neden değişmemiş acaba” şeklindeki sorusu yapmacık karşılanması gereken bir sorudur. Bu yapmacıklık ise evrim teorisinin akademik alanda bir dogma olarak benimsenmiş olması ve kariyerin devamı için her bulgunun bu dogmaya göre yorumlanmasının araştırmacılar için bir zorunluluk halini almasından kaynaklanmaktadır. Bir paleontolog, aleyhteki tüm kanıtlara karşın, Darwinizm”e göre düşünme ve yorumlama zorunluluğu duymakta ve böyle yaptığı zaman hiçbir eleştiri almayabilmektedir. Ünlü paleontologlar bilimsel gerçekleri bu sebeple görmezden geldiklerini açıkça dile getirmişlerdir. Bunlardan ikisi olan Niles Eldredge ve Ian Tattersall (Amerikan Doğa Tarihi Müzesi) bu konuda şunları yazmıştır:
Türlerin şaşırtıcı bir biçimde sabit oldukları ve uzun zaman dilimleri boyunca hep statik kaldıkları yönündeki gözlem, “Kral Çıplak” hikayesindeki tüm özellikleri barındırmaktadır: Herkes bunu görmüş, ama görmezlikten gelmeyi tercih etmiştir. Darwin”in öngördüğü tabloyu ısrarla reddeden hırçın bir fosil kaydı ile karşı karşıya kalan paleontologlar, bu gerçeğe açıkça yüz çevirmişlerdir. (N. Eldredge, and I. Tattersall, The Myths of Human Evolution, Columbia University Press, 1982, s.45-46)
Bu gibi itiraflar ancak 1980″li yıllarda gelmeye başlamış, yani paleontologlar Darwin”den beri 120 sene boyunca hiçbir kanıtını görmedikleri halde Darwinci evrim gerçekten varmış gibi davranmışlardır.
Şimdi Kear”ın sanki tüm bulgular evrimi kanıtlarmış da durağanlık şaşırtıcı birşeymiş izlenimi veren sözleri de bu bilim dışı tutumun bir uzantısıdır.
Ancak Eldredge ve Tattersall”ın benzetme yaptığı Kral Çıplak hikayesinin de gösterdiği gibi, her yalan, gerçekler karşısında eninde sonunda ortaya çıkacaktır.
Evrim teorisi için de bu kaçınılmaz sondan bir kurtuluş bulunmamaktadır. Evrim, modern bilimin çok çeşitli disiplinlerinden gelen kanıtlarla, çürütülmüş bir teoridir. Buna karşın fosil kayıtlarını evrim teorisine göre yorumlamak, “acaba neden değişmemiş” gibi yapmacık şaşkınlıklar yaratmak evrim teorisini geri getiremeyecektir. Eğer evrim teorisi bugün hala bilim dünyasında bazı çevreler tarafından ısrarla kabul görüyorsa, bu, sadece bazı zihinlerde “fosilleşmiş” bir düşünce olarak varlığını korumasındandır.
Evrim teorisini çürüten gerçekler, artık yaygın olarak bilinmektedir. Darwinizm”in dünya çapında hızla geriliyor oluşu da göstermektedir ki, evrim teorisi kısa bir süre sonra zihinlerdeki bu fosil varlığını da yitirecektir. Böylece Kral Çıplak hikayesindeki gibi her gözün gördüğü ama inkar ettiği gerçek ilan edilecektir: Yaratılış Gerçeği. Bu, Allah”ın bir vadidir. Allah bir Kuran ayetinde şöyle bildirmektedir:
“Hayır, Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah”a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size.” (Enbiya Suresi, 18)