İddialar, Robert Blumenschine liderliğinde bir ekip tarafından Tanzanya”nın Olduvai Gorge bölgesinde çıkarılan bir fosille ilgilidir. OH 65 olarak isimlendirilen bu fosil bir üst çene kemiğinden ve iyi korunmuş üst sıra dişlerden meydana gelmektedir. Fosilin yaşının 1.8 milyon yıl olduğu belirtilmektedir.
Blumencshine ve arkadaşları fosili Homo habilis türüne dahil etmektedirler. Homo habilis ilk olarak 1960 yılında tanımlanmış bir türdür ve yine Olduvai Gorge”da bulunmuş olan bir alt çene kemiğine dayanmaktadır. Bu örnek OH 7 olarak kodlandırılmıştır. Blumenschine, ele geçirilen üst çene kemiğinin Homo habilisle Homo rudolfensis arasında anatomik bir bağ olduğunu gösterdiğini ileri sürmektedir.
Homo rudolfensis 1972 yılında Kenya”nın Koobi Fora bölgesinde Richard Leakey tarafından ortaya çıkarılan bir kafatasıyla tanımlanmıştır. KNM-ER 1470 olarak kodlanan bu kafatası üst çeneye sahip olmasına rağmen dişlerden mahrumdur.
Blumenschine, H. rudolfensis kafatasının OH 7 isimli H. habilis alt çenesine uygun şekilde oturduğunu, OH 65 isimli H. habilis üst çenesinin ise, sahip olduğu dişler sayesinde ikisi arasında anatomik bir bağa işaret ettiğini ileri sürmektedirler. Bu analizden yola çıkan evrimciler Homo rudolfensis”in Homo habilis”e dahil edilmesi gerektiğini ileri sürmektedirler. Blumenschine, tüm bu kemikler üzerinde yaptığı incelemelere dayanarak Homo rudolfensis”in biyolojik açıdan bir tür kabul edilmesinin geçerli zemini kalmadığını ileri sürmektedir.
Akşam gazetesinde ise bu konuda şu ifadelere yer verilmektedir:
“Blumenschine, bu sayede soyağacında aralık kalan yerlerin kapandığını ifade etti.”
Bu son derece büyük bir yanılgıdır, çünkü eğer Blumenschine”in iddia ettiği gibi H. habilis ve H. rudolfensis arasında bir ilişki kurulsa bile, bu “soyağacında aralık kalan yerlerin kapandığı” gibi bir anlam taşımaz. “İnsanın soyağacı” denen evrimsel sıralama, aralarında bir türlü akrabalık bağlantısı kurulamayan bir takım soyu tükenmiş türlerden ve ırklardan ibarettir ve H. habilis ve H. rudolfensis arasında bir ilişki kurulup kurulamaması, bu gerçeği değiştirmeyecektir.
Kaldı ki Homo rudolfensis Blumenschine”in iddialarıyla literatürden kaldırılmış değildir. Bu sadece Blumenschine ve arkadaşlarının kendi yorumlarıdır. Gerçekte Homo rudolfensis evrimciler arasında çok daha geniş çaplı bir tartışmanın merkezindedir. Tümü evrimci olan J. E. Cronin , Tim Bromage ve C. Loring Brace gibi araştırmacılar yaptıkları incelemeler sonucunda Homo rudolfensis”in Australopithecus genusuna dahil edilmesi gerektiği sonucuna varmışlardır.
Görüldüğü gibi Blumenschine”in iddialarına tamamen zıt tezleri savunan evrimciler de vardır. Böylece hayali soy ağacında Homo rudolfensis”le ilgili tam bir uzlaşı olduğu bile söylenemez.
Nitekim başta da belirttiğimiz gibi bazı evrimciler Akşam gazetesinde yer verilen bu iddiayı tutarlı bulmadıklarını ifade etmektedirler. New York”taki Amerikan Doğa Tarihi Müzesi Antropoloji bölümünde başkanlık görevini yürüten Ian Tattersall bir evrimci olmasına karşın Blumenschine”in incelemelerinin “kanıt” olarak alınamayacağını belirtmektedir. Bu fosilin evrim ağacını yeniden düzenleyeceği iddiasının sağduyu içermediğini ifade ettikten sonra şunları belirtmektedir:
“Fosil kayıtları o kadar fazla ki tek bir fosilin tüm bu yorumlarda devrim meydana getirme ihtimali bulunmamaktadır”
Kısacası Akşam gazetesinin haber verdiği fosil bulgusu hayali evrim ağacını tamamlayarak evrime kanıt sağlayan bir bulgu değildir. Gazeteye bulunan her fosili evrim kanıtı zannetmemesi ve hayali soy ağacındaki boşlukların bir gün tamamlanacağı hayalinden vazgeçmesini tavsiye ediyoruz.
(*) Hem Homo habilis hem de Homo rudolfensis gerçekte bir maymun türüdür. Evrimci Science dergisinde 1999 yılında yayımlanan bir makalede Bernard Wood ve Mark Collard isimli araştırmacılar, bu türlerin Homo genusuna dahil edilmesinde temel alınan kriterlerin bilimsel bir geçerliliği kalmadığını belirttikten sonra şu öneriyi getirmişlerdir:
“Bir başka deyişle, H. habilis ve H. rudolfensis”e ait fosil bulguları eklendiğinde, Homo cinsi iyi bir cins değildir. Dolayısıyla, H. habilis ve H. rudolfensis, Homo cinsinden çıkarılmalıdır… Şu an için, hem H. habilis”in hem de H. rudolfensis”in Australopithecus cinsine geçirilmesini öneriyoruz.”
Homo habilis ve Homo rudolfensis”in gerçekte maymun türleri olduğunu kanıtlayan bilimsel araştırma ve anatomik değerlendirmeler için bkz “Hayatın Gerçek Kökeni“, Harun Yahya, İstanbul 2000)
1. “Late Pliocene Homo and Hominid Land Use from Western Olduvai Gorge, Tanzania” Science,Volume 299, Number 5610, Issue of 21 Subat 2003, s. 1217-1221
2. J. E. Cronin, N. T. Boaz, C. B. Stringer, Y. Rak, “Tempo and Mode in Hominid Evolution”, Nature, Cilt 292, 1981, s. 113-122
3. Tim Bromage, New Scientist, cilt133, 1992, s. 38-41
4. C. L. Brace, H. Nelson, N. Korn, M. L. Brace, Atlas of Human Evolution, 2.b. New York: Rinehart and Wilson, 1979
5. http://news.nationalgeographic.com/news/2003/02/0220_030220_olduvaijaw.html
6. Bernard Wood, Mark Collard, “The Human Genus”, Science, vol 284, No 5411, 2 Nisan 1999, s. 65-71.