Cumhuriyet Bilim Teknik (CBT) dergisinin 6 Mart 2004 tarihli sayısında “Aşk Acısının Evrimsel Yararları” başlıklı bir yazı yayınlandı. New Scientist dergisinin 14 Şubat 2004 tarihli sayısından tercüme edilen yazıda aşık olup ayrılmış insanlar üzerinde yapılan bazı deneylere yer veriliyor; deneklerden beyin taramalarıyla elde edilen verilerle aşk acısı çekenlerin hissettikleri öfke, nefret ve hayalkırıklığı gibi duygular evrimci bir bakış açısından yorumlanıyordu. Aşk acısı çeken insanların yaşadıkları depresyonları organizmaya fayda ve yarar açısından değerlendiren araştırmacıların hepsinin konuya yaklaşımı aynıydı. Evrimi dogma olarak benimsemişlerdi ve deney ve gözlemlerden elde ettikleri verileri bu dogmatik bakış açısına uyduracak şekilde evrim masalları üretiyorlardı.
Bu yazıda, CBT”nin bu önyargılı bakış açısı ortaya konacaktır. Bunun içinse yazının geneline hakim önyargıyı şu örnek cümlelerle incelemek yeterli olacaktır:
“Atalarımızın beyni, reddedilen aşkı öfkeye dönüştürme bağlantılarını niçin geliştirmiştir? Öfke sağlığımız açısından zararlıdır . Tansiyonu yükseltir, kalbin üzerinde stres yaratır ve bağışıklık sistemini baskılar. Dolayısıyla aşk-nefreti üreme ile ilgili önemli bir sorunu çözmek için evrim geçirmiş olabilir.” ( Vurgu bize ait)
Şimdi CBT”den alıntı yaptığımız bu ifadelerdeki bakış açısını inceleyelim. İlk cümledeki sorunun soruluş şekli, beynin aşkı öfkeye dönüştürme bağlantılarının evrim ürünü olduğunun tartışmasız olarak kabul edildiğini göstermektedir. Kısaca izah edecek olursak, “bu bağlantılar evrimle gelişmiş olabilir mi?” gibi bir soru ortaya atılmamakta, bir dogma olarak kabul edilen sözde evrimin “niçin” olmuş olabileceği yönünde ve sadece hayalgücüne dayalı bir spekülasyonla yetinilmektedir. Bu noktada ise bir zarara işaret edildiği (öfkenin sağlığa zararı), sonra da bu zararın ortaya çıkardığı sorunun evrimle çözülmüş olabileceği iddiası ortaya atılmaktadır. Gerçekte bu bilimsel bir açıklama değil, gerçekdışı bir hikayedir. Bu tarz gerçekdışı hikayeler bilimsel tezlerin test edilebilir ve tekrarlanabilir olma şartlarından mahrumdurlar; bu yüzden bilimsel açıdan herhangi bir çocuk masalından fazla bir değer taşımamaktadırlar.
Kolayca görülebileceği gibi bu tür hikayelerin üretilmesinin önünde pratikte bir engel bulunmamaktadır. Bir evrimci, herhangi bir organizmaya, herhangi bir fayda sağlayan herhangi bir biyolojik yapı veya davranış şekli hakkında kolayca bir evrim masalı uydurabilir. CBT”deki yazının başlığında görülen “Aşk Acısının Evrimsel Yararları” ifadesi de evrimcilerin bu zahmetsiz arayışının bir ürünüdür.
Bu incelememizin, okurlarımıza bu hikayelerin oluşturulmasındaki mantığı kolaylıkla tespit etmede yardımcı olmasını diliyoruz. Cumhuriyet Bilim Teknik yetkililerine ise materyalizme bağlılıklarını gözden geçirmelerini tavsiye ediyor, evrim teorisine verdikleri desteğin sonuçsuz olduğunu görmelerini diliyoruz.