Cumhuriyet Bilim Teknik dergisinin 12 Mart 2005 tarihli sayısında “Tarımdan toplayıcılığa geri döndüler” başlıklı bir haber yayınlandı. Haberde Tayland”da bulunan 300 üyeli dağ halkı Mlabri”nin, tarımcılıktan toplayıcılığa geri döndüğü haber veriliyordu. Max-Planck Evrim Antropolojisi Enstitüsü”nden Hiroki Oota, Mlabri topluluğunun ilk nüfusunun tarım yapamayacak kadar küçük olduğu ve hayatta kalabilmek için de yeniden avlanmak ve ormandaki yemişleri toplamak zorunda kalmış olabilecekleri tahmininde bulunuyordu. Buna göre topluluk nüfusun artmasından sonra da bu yaşam biçimini korumuş ve çiftçilerle yalnızca ticaret yapmakla yetinmiş olabilirdi.
CBT”de söz konusu insanların yaşam şeklindeki bu değişikliğin, evrimde bir geriye işleme olduğu ileri sürülüyordu.
Materyalistler, insanı akılsız hayvanlardan evrimleşmiş bir canlı olarak göstermeye ve felsefi olarak inandıkları bu masalı bilimde yerleştirmeye çalışmaktadırlar. Buna göre maymunsu bir canlının günün birinde alet yapmaya başladığı ve taş aletler yapıp ateşi kullanmayı öğrendiği sonra sanat anlayışı geliştirdiği ve nihayet medeniyeti kurduğu hikayesini anlatırlar. Antropoloji kitaplarının tamamında bu masallar bilimsel birer gerçek olarak anlatılır. CBT”de ortaya konan bakış açısı da buna paraleldir. CBT; insanın zihinsel kapasitesinin ilkelden gelişmişe doğru bir seyir izlediğini iddia etmekte, toplayıcılığı tarımdan daha ilkel bir evrimsel aşama olarak göstermektedir. Bu yüzden de Mlabri insanlarının tercihini evrimde bir geri işleme olarak yorumlamaktadır.
Burada önemli olan nokta, sadece teknolojik açıdan bir gerileme kastedilmemesidir. CBT, evrimde gerileyiş izahıyla, sadece tarım aletleri kullanan bir toplumun bunları terkederek yaşamını elle topladığı gıdalara adamasını belirtmemektedir. Söz konusu yazıda, evrim kelimesiyle kastedilen şey, tarihsel olarak milyonlarca yıl öncesine uzanan ve insanın zihinsel yeteneklerinin tesadüflerle geliştiği varsayılan bir cetveldir.
Başka bir deyişle tekrarlayacak olursak, sadece teknolojik gelişme söz konusu alındığında elbette Mlabri insanları adına bir gerilemeden sözedilebilir. Ancak CBT”de iddia edilen sözde evrimsel gerileyiş ile insanın düşünce yeteneği bulunmayan canlılardan evrimi kastedilmektedir ki,yanlış olan da budur.
Bir insan, teknolojik açıdan ilkel bir toplumda da, modern bir toplumda da yaşasa kenisini insan yapan zihin ve bilinçle ilgili değerler açısından daima insandır. Toplayıcılıkla geçinen bir toplum, tarıma geçtiği zaman daha başka bir canlıya evrimleşmez. Mlabri halkı da tarımdan toplayıcılığa geçiş yapmakla şempanzelere doğru gerilemiş değildir. Günümüzde de teknoloji açısından son derece geri kalmış insan toplulukları bulunmaktadır. Sözgelimi Kuzey Amerika dünyanın en gelişmiş teknolojisine sahipken, Güney Amerika”da çok daha farklı yaşam standartlarında yaşayan kabileler bulunmaktadır. Ancak yaşam şartları veya teknolojiyi kullanmıyor olmaları bu kabilelerdeki bireyleri daha az insan yapmamaktadır. Geçmişteki toplumlar için de aynı durum söz konusudur. Örneğin Mısır”da piramitleri inşa eden ileri bir medeniyet varken, dünyanın bir başka bir bölgesinde çok daha ilkel şartlarda yaşayan insanlar olabilir. Ancak bu durum, bu insanların daha az insan olduklarını kesinlikle göstermez. Aynı durum günümüzden yüzbin yıl önce yaşamış insan toplulukları için de geçerlidir.
Yaşam şekli açısından toplumlara evrimsel bir medeniyet tarihi çizmek bilimsel olmayan bir bakış açısıdır. Bu bakış açısı, arkeolojik kazılarda elde edilen buluntuların günümüzdekilere oranla daha az gelişmiş olmasına dayanmakta, taş aleti kullanan insanların homurtular çıkararak dizleri bükük ve kambur şekilde yürüyen, hayvansı davranışlarda bulunan maymun adamlar olduklarını varsaymaktadır. Halbuki insana ait kalıntılar, bunları kullananların zihin gücünün kapasitesine dair somut ipuçları vermez. Bu bir tasvir işidir; örneğin aşağıdaki resimleri ele alalım.
Farzedelim ki, yüzbin yıl sonraki bir gelecekte, çağımızdan kalan arkeolojik bulgular sadece bunlar ve benzerleriyle sınırlı olsun. Böyle bir durumda, dönemimize ait devasa kültürel birikim, bu son derece yetersiz ve belirsiz kalıntılarla temsil edilmiş olacaktır. Bu durum geleceğin bilim adamlarının, insanımızı algılayış şeklinde hayalgücü ve önyargıya geniş bir alan açacaktır. Böylece insanı evrimci önyargılarla değerlendirenler, bu tip arkeolojik kalıntılara bakarak insanımızın kompleks zihinsel kapasite gerektiren hiçbir işle uğraşmadığı zannına kapılabileceklerdir. Elbette bu ön yargılı bakış açısı, çağımıza ait bilimsel gerçekleri kesinlikle yansıtmayan, taraflı yorumlardan ibaret kalacaktır.
Bu nedenle, CBT”nin “evrimde gerileyiş” masalı son derece yanıltıcıdır. Bu masalın temeli, arkeolojik buluntulara göre insana maymunsu bir zihin yapısı çizen bakış açısıdır. Bu ise kesinlikle bilimsel değildir ve hiçbir somut delil olmaksızın yapılan spekülasyonlardan ibarettirHarvard Üniversitesi”nden evrimci antropolog William Howells, bu gerçeğe dair şu itirafı yapmıştır:
“Evrim teorisi bedenle ilgili değil ama davranışla ilgili başka sorular da gündeme getirmektedir. Bunlar felsfeyle ilgilidir, [bilimsel] gerçekleri bulmak çok daha güçtür. Davranış, kafatası gibi fosilleşmez veya taştan aletler gibi günümüze ulaşmaz ve bu durumda bizler [eski dönemlerde] neler olmuş olabileceğine dair çok küçük işaretlere sahibizdir; hipotezlerin test edilmesi neredeyse imkansızdır”. (William Howells, “Getting Here: The Story of Human Evolution”, Compass Press, Washington, DC.,1993, sf 229)
Sonuç:
Evrimciler, teknolojik aletlerdeki gelişmeyi kullanarak gözboyayıcı bir propaganda yapmakta ve bundan insanın maymunsu canlılardan biyolojik olarak evrimleştiği masalına pay çıkarmaya çalışmaktadırlar. Yukarıda açıklandığı gibi, bu propaganda hiçbir bilimsel kanıta dayanmamaktadır ve evrimcilerin kendi dünya görüşleriyle alakalı bir aldatmacadan ibarettir.
CBT”yi bu konudaki yanlışını görmeye ve materyalist felsefe yüzünden desteklediği masalları bilimsel görünümde propaganda malzemesi yapmamaya davet ediyoruz.