Cumhuriyet Bilim Teknik(CBT) dergisinin 22 Kasım 2003 tarihli sayısının soru-cevap kısmında, “İnsanlar ve Ağlamak” başlıklı kısa bir yazı yayınlandı. “Ağlayan tek primat insan mıdır?” sorusuna verilen yanıtta, duyguların sözde uzun bir evrimsel süreçten sonra oluşmuş derin bir beyin fonksiyonu olduğu iddia ediliyordu. Ancak bu iddia sadece sözkonusu soruyu cevaplayan kişinin önyargılarına dayanmaktadır. Gerçekte duyguların evrimle ortaya çıktığını gösteren hiçbir bilimsel kanıt bulunmamaktadır.
Bu konuda evrimci yayınlarda yapılan izahlara bakıldığında duyguların kökeniyle ilgili açıklamanın dayandığı önyargılar kolaylıkla görülebilir. Evrimci biyopsikolog Victor S. Johnston, “Neden Hissederiz: İnsan Duygularının Bilimi” isimli kitabında şöyle yazmıştır:
“Üreme yeteneğindeki nispi başarı olarak nitelenen kişisel uygunluk (fitness); üreyebilirlik yaşı, üreme, çocukların bakımı, komşular ve akraba yardımlaşmasından kaynaklanabilecek ilave katkılardan ortaya çıkan hayatta kalma durumunun bir ürünüdür. Bizim duygu repertuarımız uygunluğu artıran bu alanlardan bir veya daha fazlasını takip eder. Bu durumda duyguları kişisel uygunluğumuzun bazı özelliklerine gelmesi beklenebilecek tehlike veya faydaların doğası, büyüklüğü ve yönünü temsil edecek şekilde evrimleşmiş, niteliksel olarak farklı bilinçli haller olarak tanımlayabiliriz.”1 (vurgu bize aittir)
Görüldüğü gibi bu açıklamada duyguların nasıl ve hangi mekanizmayla evrimleştiğine dair hiçbir belirti sağlanmamaktadır. Yazar duygunun, insana gelebilecek fayda veya zararları izlemek üzere evrimleşmiş olduğunu belirtirken, sadece bir avantaj tarif etmekte, sonra hiçbir kanıt göstermeden duygunun evrimleştiği yargısını ortaya koymaktadır. Bunu söylemek, “Otomobillerde direksiyon, şoförün aracı farklı yönlere yöneltmesini sağlayacak şekilde evrimleşmiştir” demek gibidir.
Duyguların evrimle ortaya çıktığı yargısının bilimsel hiçbir dayanağı yoktur. Johnston’un kitabında ve CBT dergisinde durum aynıdır. Her ikisinde de körü körüne bir batıl inanç ifadesi ortaya konmaktadır. Bu gibi ifadelerin ise bilimsel bir yönü yoktur, bunları doğru kabul etmek kişinin seçimine bağlıdır. Kimileri inanır, kimileri inanmaz.
CBT yetkililerini evrime gerçekleri göz ardı ederek destek vermeyi bırakmaya, modern bilimin ortaya koyduğu gerçeği artık kabul etmeye çağırıyoruz. Modern bilim bulguları, yaşamın, materyalist felsefenin öğrettiği gibi rastlantılar ve doğa olaylarıyla değil, bilinçli tasarım yani yaratılışla ortaya çıktığını göstermektedir. Bu durumda CBT yetkililerinin kendi inançlarını okurlarına bilimsel gerçekler gibi gösterme çabasından vazgeçmeleri gerçekçi ve uygun bir davranış olacaktır.
1- Victor S. Johnston “Why We Feel: The Science of Human Emotions”, Perseus Books, Reading, MA, 1999, sf. 87