Evrimcilerin yeni fosil bulgularıyla ilgili propagandası büyük bir patırtıyla duyurulur. Halk, manşetlere taşınan kayıp halka iddialarıyla yoğun bir evrim propagandasına maruz kalır. Ancak bu sansasyon havası geçicidir. Sonraki bilimsel bulgular daima kayıp halka propagandasına konu olan fosili önemsizleştirir, onu evrimcilerin hayali soyağacından indirir. Fakat elbette fosil hakkındaki bu gerçekler evrimci yayınlarda pek yer almaz. Sonra yine yeni bulunan bir fosil büyük bir keşif ve evrim teorisine güçlü destek olarak tanıtılır. Ta ki bu fosili de çürüten bilimsel bulgular deşifre edilene kadar… Evrimci propagandanın bu aldatma döngüsü böyle işlemeye devam eder.
Geçtiğimiz günlerde Ntvmsnbc.com haber portalında yayımlanan yeni bir fosil haberi, bu döngünün kamuoyuna gösterilen yüzünde yeni bir aldatma oyunun sergilendiğini göstermektedir. Söz konusu haber, evrim teorisine çok önemli bir destek vadediyormuş izlenimi verir şekilde “Pekin Adamı”ndan sonraki en önemli fosil” başlığıyla duyurulmaktadır.
Çin”de ele geçirilen ve 16 parçadan meydana gelen neredeyse eksiksiz kafatası, arkeologlarca günümüzden 80.000 ila 100.000 yıl öncesine tarihlendirilmektedir. Kafatasının, iç zarının fosilleşmiş olması sebebiyle o dönemde yaşamış insanların sinir sistemi hakkında bilgiler sağlaması umulmaktadır.
Peki ama bu bulgunun “Pekin Adamı”ndan sonraki ikinci önemli fosil” olarak ilan edilmesi ne anlam ifade etmektedir? Bunun için öncelikle Pekin Adamı”nın ne olduğunu kısaca açıklamak gerekir. Pekin Adamı”nın evrim senaryolarındaki sahte yükselişine ve bunu izleyen çöküşüne bakıldığında, yeni bulunan fosilin aslında evrim teorisne destek oluşturmayan bir insan fosili olduğu ortaya çıkmaktadır.
Pekin Adamı keşfi ve evrimci teorilerdeki yükselişi
Pekin Adamı, 1920″li yıllarda Pekin kenti yakınlarında Zhoudoukian mağaralarında bulunan fosillere verilen isimdir. 1929″da ele geçirilen ve 500.000 yıllık olduğu hesaplanan kafatasına dayanılarak “Pekin Adamı” anlamına gelen Sinanthropus pekinensis olarak isimlendirilmiştir. Homo sapiens”ten ayrı bir kategori olarak ele alınmasının da gösterdiği gibi, başlangıçta maymunlarla insanlar arasında bir geçişi temsil ettiği öne sürülmüştür.
Kafatasında kalın, belirgin kaş kemerlerine sahip olması Pekin Adamı”nın “ilkel” olarak yorumlanmasına yol açmıştır. Oysa bu saptırılmış bir yorumdur, çünkü kalın kaş kemerleri bazı modern insan ırklarında da var olan bir özelliktir. Daha sonra evrimciler de kabul etmek zorunda kalmışlardır ki, gerekte Pekin Adamı”nın soyu tükenmiş bir insan ırkı olarak değerlendirilmemesi için hiçbir objektif anatomik farklılığı yoktur.
Dahası, orjinal fosiller 1941 yılında İkinci Dünya Savaşı ortamında kaybolmuştur ve günümüzde bilim adamları Pekin Adamı kemiklerinin sadece alçı kopyaları üzerinde çalışabilmektedirler.
Ele geçen tüm bu bilimsel gerçeklere rağmen evrimciler aslında gerçek bir insan olan Pekin Adamı”nı, insanın hayali soy ağacında uzun yıllar bir ara tür olarak tutmaya devam etmişlerdir. Vücudu kıllarla kaplı, kaba yüz hatlarına sahip Pekin Adamı resimleri, yarım asırdan fazla bir süre ders kitaplarında gerçek bir bilimsel buluş gibi sunulmuştur.
Pekin Adamı”nın düşüşü
Daha sonraki yıllarda Pekin Adamı, maymundan insana geçişe dair hayali senaryoda önemini yitirdi ve Homo erectus kategorisi altında yeniden isimlendirildi. Homo erectus ise dik yürüyen insan demektir ve kafatasındaki küçük ırksal farklılıklar haricinde günümüz insanıyla aynı anatomiye sahiptir. Birçok antropolog Homo erectusun (dolayısıyla Pekin Adamı”nın) günümüz insanından farkı olmadığını açıkça itiraf etmektedir. Almanya”da ünlü paleontolog ve antropologların katılımıyla gerçekleştirilen bir konferansta da bu görüş ağırlık kazanmıştır. American Scientist dergisinde konferanstaki gelişmeler şöyle aktarılmaktadır:
“Senckenberg konferansındaki katılımcıların çoğu, Michigan Üniversitesi”nden Milford Wolpoff, Canberra Üniversitesi”nden Alan Thorne ve meslektaşlarının başlattığı ve konusu Homo erectusun taksonomik konumu olan ateşli bir tartışmaya daldılar. Bu kişiler Homo erectusun bir tür olarak geçerliliğinin olmadığını ve bütünüyle elimine edilmesi gerektiğini ısrarlı bir şekilde ileri sürdüler. Homo türünün bütün üyeleri, doğal herhangi bir ara veya alt bölüm olmaksızın, yaklaşık iki milyon yıl öncesinden bugüne, çok fazla değişkenlik gösteren, geniş bir alana yayılmış tek bir türe, Homo sapiens”e aitti. Homo erectus”un bir tür olarak mevcut olmadığı, konferansın ana konusu oldu.” (Pat Shipman, Doubting Dmanisi, American Scientist, Kasım-Aralık 2000, s. 491)
Pekin Adamı”nın H. erectus altında sınıflanması, evrimciler arasında bile bir insan olduğuna şüphe bulunmadığının bir göstergesidir. Nitekim evrimci National Geographic TV kanalında Pekin Adamı”yla ilgili bir programda, New York”taki Amerikan Doğa Tarihi Müzesi”nden fiziksel antropolog Gary Sawyer”ın yorumlarına yer verilmiş, Sawyer kalın kaş kemerlerinden söz etmesine karşın, Pekin Adamı”nın gerçek bir insan olduğunu belirtmiştir.
Bir keşiften sansasyon meydana getirmek evrimcilere fayda sağlamamıştır
Ntvmsnbc.com haberinin başlığına bakıldığında evrim teorisine çok önemli bir katkı sağlayacak fosil ele geçirilmiş izlenimine kapılmak mümkündür. Ancak bu izlenim bir yanılgı olacaktır. Çünkü evrimciler, yazımızın başında belirttiğimiz taktikle bulguları sansasyonel şekilde tanıtsalar da hiçbir keşif evrimcilere fayda sağlamamış, bulunan fosillerle ilgili evrimci iddialar sonraki süreçte mutlaka önemini yitirmiştir. ABD”nin en önde gelen paleontologları arasında yer alan Harvard Üniversitesi”nden Niles Eldredge ve Amerikan Doğa Tarihi Müzesi”nden Ian Tattersall, tek bir keşifle bir kayıp halkanın bulunacağına ve evrim teorisinin bilinmedik yönlerinin açıklığa kavuşturulacağına dair beklentinin yanlışlığını şöyle ifade ederler:
“Canlıların evrimsel tarihlerinin bir keşif meselesi olduğu düşüncesi bir efsanedir. Eğer öyle olsaydı, ne kadar çok hominid fosili bulursak, insanın evrimi hikayesinin de o kadar açık hale gelmesi gerekirdi. Oysa eğer bir şey olduysa, bunun tam tersi olmuştur.” (Niles Eldredge, Ian Tattersall, The Myths of Human Evolution, ss.126-127)
California Üniversitesi paleoantropologlarından Tim White ise, Discovering Archaeology dergisinde yayınlanan bir makalede, yeni bulunan fosillerin, daha sonraki bulgular karşısında daima önemini yitirdiğini şöyle itiraf etmektedir:
“Belki de bilimin hiçbir alanı insanın kökenini bulma çabalarından daha fazla tartışmalı değildir. Seçkin paleontologlar insan soyağacının en temel hatları üzerinde bile anlaşmazlık içindeler. [Sözde] Yeni dallar büyük patırtı ile oluşturulur, ancak yeni fosil bulguları karşısında geçerliliğini kaybedip yok olurlar. (Robert Locke, “Family Fights” Discovering Archaeology, Temmuz/Ağustos 1999, s. 36)
Yeni fosil de evrim teorisine herhangi bir destek sağlamamaktadır.
Bulunan yeni fosil, Darwinistler tarafından, bir zamanlar evrim propagandasına konu olan Pekin Adamı”yla bağdaştırılıp ondan sonraki ikinici önemli fosil olarak nitelendirilmiştir. Ancak Pekin Adamı”nın evrimsel teorilerle ilgili olarak artık eski önemi bulunmamakta, dolayısıyla yeni fosilin de evrimsel bir dayanağı kalmamış olmaktadır.
Çinli bilim adamlarının bu fosili önemli kabul etmesinin sebebi, evrimsel değil ırksal düzeydeki sorularla ilgilidir. Günümüzde dünya nüfusunun beşte birini oluşturan Çinli”lerin varlığı, acaba Afrika”dan çıkış teorisiyle mi yoksa çok bölgeli teoriyle mi açıklanabilecektir? Acaba Çinliler, Afrika”dan 200.000 yıl kadar önce dünyaya yayılarak geldikleri yerdeki insanları ortadan kaldırarak günümüz insanlarını oluşturduğu varsayılan soydan mı gelmektedir; yoksa yerlerini Afrika”dan gelenlere bırakmaksızın Asya”nın çeşitli bölgelerinde daha önceden bulunan insan ırklarının bir karışımından mı ortaya çıkmışlardır?
Bu sorulara verilen cevap her ne olursa olsun, Afrika”dan çıkan insanlar da, Asya”da daha önceden beri bulunan insanlar da günümüz insanının eski ırklarıdır. Dolayısıyla bu tartışmaların ve yeni fosilin bunlarla bağdaştırılmasının, insanın maymundan geldiği şeklindeki evrimci teoriyle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır.
Pekin Adamı”nın bir zamanlar evrimcilerce kayıp halka olarak tanıtılması, bu yeni fosilin, maymun adam iddialarına katkı sağladığı yanılgısına yol açmamalıdır. Pekin Adamı da, yeni bulunan kafatasının sahibi olan insan da, anatomik çeşitlilik olarak günümüz insan ırklarının ortaya koyduğu çeşitlilikten fazlasını ortaya koymamaktadırlar. Kısacası her ikisi de yarı maymun yarı insan canlılar değil, kusursuz yaratılışa sahip, bizim gibi insanlardır.