Evrimci bir antropoloji profesörünün bazı önemli fosillerin yaşı hakkında otuz yıldan beri sahte bilgiler verdiği ortaya çıktı. Bu gelişme karşısında görevinden istifa etmek zorunda kalan profesörün yalanlarının, şu anda antropoloji ders kitaplarında bir “gerçek” olarak anlatıldığı ve bunların düzeltilmesi için köklü değişikliklere gidilmesi gerektiği yetkililer tarafından ifade edildi.
Araştırma komisyonunun bulgularına göre, Almanya”daki Frankfurt Üniversitesi”nde görevli profesör Reiner Protsch von Zieten, Avrupa”da ele geçirilmiş olan bir dizi insan fosilinin yaşlarını sistemli olarak çarpıtıp binlerce yıl daha fazla gösterdi. Evrimci profesörle ilgili skandalın boyutları bununla sınırlı değil. Almanya”nın saygın medya kuruluşu Deutsche Welle“nin konuyla ilgili haberine göre, profesör kendisine ait olmayan kafataslarını satarak haksız kazanç sağlamak ve diğer bilim adamlarının çalışmalarını kendi çalışmasıymış gibi kopyalamakla da suçlanıyor. İngiltere”nin The Guardian gazetesi, yukarıdakilere ek olarak, Protsch”un sahte fosiller ürettiğini, ayrıca Fransa’da ele geçirilen bir fosilin ortaya çıkarıldığı ülkeyi İsviçre olarak çarpıttığını yazdı. 1
Üniversitenin konuyla ilgili açıklamasında, “Komisyon, Prof. Protsch’un bilimsel gerçekleri geçtiğimiz otuz sene boyunca çarpıttığı sonucuna varmıştır”, ifadesine yer verildi.
Skandalın Ortaya Çıkışı
Protsch’un tarihlendirme sahtekarlığı, Frankfurt Üniversitesi bünyesinde bulundurulan şempanze kafataslarının tümünü satmaya çalıştığının ortaya çıkmasıyla başlayan bir süreçte ispatlandı. Üniversite yönetimi, 280 adet şempanze kafatasını Amerikalı bir alıcıya 70.000 dolar karşılığında pazarlamaya çalıştığı anlaşılan Protsch”u, geçen senenin Nisan ayında görevinden uzaklaştırdı. Hem Protsch hem de Üniversite yönetimi kafatasları üzerinde hak iddia ediyor ve konu yargıya intikal etmiş durumda.
Protsch”un antropoloji çevrelerini şok eden aldatmacalarının duyulması asıl olarak Alman Der Spiegel dergisinin 16 Ağustos 2004 tarihli sayısında yayınlanan bir makaleyle gerçekleşti. 2 Yazıda, 1973 yılından beri Frankfurt Üniversitesi karbon tarihlendirme laboratuvarının başında bulunan bilim adamının, yüzlerce fosilin yaşını ölçtüğü ve bazı önemli örneklerin yaşlarını kasıtlı olarak çarpıtarak yaptığı sahtekarlıklar anlatıldı.
Fosillerin tarihlendirilmesi konusunda bir uzman olarak tanınan bilim adamı üzerindeki şüpheler, geçtiğimiz sene diğer iki arkeoloğun Almanya’da ele geçirilmiş ve tarih öncesine ait olan fosil kalıntılar üzerindeki incelemesiyle başladı. Greifswald Üniversitesi”nden Thomas Terberger, fosillerin yaşının doğru olup olmadığını modern tarihlendirme teknikleriyle ölçmek istedi. Avrupa”da ele geçirilen ve Protsch”un, Taş Devrine ait olduğunu iddia ettiği fosil örnekleri bu amaçla ünlü Oxford Üniversitesi”ne test için gönderildi. Üniversitenin radyokarbon tarihlendirme birimince elde edilen sonuçlar, bilim adamlarının ifadesiyle bir “facia”yı ortaya çıkardı.
Buna göre Protsch”un, yaşını 21.300 yılla tarihlendirdiği kadın iskeletinin sadece 3.300 yıl yaşında olduğu anlaşıldı. Bir diğer skandal tarihlendirme, Almanya”daki Paderborn-Sande yakınlarında ele geçirilen fosil kafatasıyla ilgiliydi. Protsch”un 27.400 yıl olarak tarihlendirdiği fosil gerçekte sadece 250 yıl kadar önce (M.S 1750 yılında) ölmüş yaşlı bir adama aitti. Ayrıca Hahnhöfersand Adamı olarak bilinen fosilleşmiş kafatası parçası da Protsch’un iddia ettiği gibi 36.000 yıllık değil sadece 7.500 yıllıktı.
Terberger, Neuwied”deki Erken Taş Devri Araştırma Merkezi”nde görevli İngiliz arkeolog Martin Street ile birlikte bilimsel bir makale kaleme aldı 3. Bilim adamları bu makalede, fosillerin Protsch’un iddia ettiğinden çok daha genç olduklarını yazdılar. Konuyu araştıran Üniversite Komisyonu birkaç gün önce raporunu yayınladı ve Protsch”un “bilimsel gerçekleri geçtiğimiz otuz sene boyunca çarpıttığına” karar verdi. Komisyon başkanı Ulrich Brandt’ın bildirdiğine göre Protsch, yapılan görüşme tekliflerini reddetmiş, komisyon üyeleriyle yüzleşmekten kaçınmıştı.
Aldatılan Bilim Dünyası
Evrimci profesörün sahte tarihlendirmelerinin antropoloji alanında kabul görmüş bazı temel düşünceler üzerinde doğrudan etkili oluşu, bilim dünyasındaki aldatmacanın tahribatını da artırır nitelikte. Protsch bu gerçek dışı verilerle, bilim dünyasını Avrupa’daki insan popülasyonlarının yayılımı hakkında derin yanılgılara sürükledi. Evrimci profesörün otuz yıl gibi uzun bir süre boyunca sistemli olarak yaptığı sahtekarlıklar yüzünden, Neandertal insanının Avrupa’daki yayılımı ve tarih öncesi Almanyası hakkındaki gerçekdışı yorumlar, antropoloji kitaplarına “bilimsel gerçek”ler olarak girdi.
Londra’daki Doğa Tarihi Müzesi’nde görevli bir antropolog olan Chris Stringer, sahtekarlığın ortaya çıkarılması karşısında şu yorumu yaptı:
“Neandertallerin Kuzey Avrupa’da yaşadığını gösterdiği düşünülen en önemli kanıt, artık devrilmiş durumda. Tarih öncesini yeniden yazmamız gerekiyor.” 4
Terberger ise Protsch’un sahtekarlığının antropolojiye zararını şu sözlerle ifade etti:
“Antropolojinin, 40.000 ila 10.000 yıl öncesinin insanını algılayış şeklini tamamen değiştirmesi gerekiyor.” 5
Protsch’un, yaşını çarpıttığı fosillerden biri hakkında oluşturduğu yanlış anlama, fosilin evrimcilerce “kayıp halka” propagandasında kullanılmasında da etkili oldu.
Yine Bir ‘Evrimci’ Sahtekarlığı
Acaba Homo sapiens, Neandertal ırkıyla mücadeleye girmiş ve onları ortadan kaldırmış mıydı; yoksa bu ikisi eşleşip birleşmiş miydi?
Bu soruya cevap arayanlardan, birleşim tezini savunan bazı araştırmacılar, Hahnhöfersand Adamı fosilinde her ikisinin anatomik yapısından izler gördüklerini belirterek bunu tezlerine dayanak gösteriyorlardı. Bu araştırmacılara göre fosil, Neandertaller ve Homo sapiens’in eşleşip çocuk sahibi olduğunu gösteriyordu.
Ancak fosili dayanak gösterenler, Protsch’un fosile verdiği gerçek dışı tarihi bilinçsizce baz alıyorlardı. Protsch’un Hahnhöfersand Adamı’na atadığı sahte yaş, 36.000 yıldı. Neandertaller 30.000 yıl önce ortadan kalktığı için Protsch’un verdiği tarih, fosilin birleşim senaryosu lehinde kullanılmasına elverişli bir durum ortaya çıkarıyordu.
Protsch, bu tarihlendirmeyle fosilin önemini bir anda artırdı ve bunun modern insanla Neandertal insanı arasında hayati önemde bir “kayıp halka“ya ait olduğunu iddia etti . 6
Neandertal ve Homo sapiens hakkındaki tartışma devam etmekteyken bu fosil, Alman toplumu nezdinde ayrı bir önem de kazanıyordu. Çünkü Almanya’nın kuzeyinde ele geçirilen fosil, bölgede ele geçmiş en yaşlı fosildi ve “En eski Alman” unvanıyla isimlendirilmişti.
Protsch’un sahte tarih ve göz boyayıcı “kayıp halka” nitelemesi, “En eski Alman’a” hiç sahip olmadığı hayali özellikler yüklemiş oldu. Bunun sonucunda da fosili Alman toplumuna tanıtma faaliyetlerine de evrim propagandası unsuru eklenmiş oluyordu. Alman toplumu, atalarının sözde evrimsel bir sürecin ürünü, bir kayıp halka olduğu propagandasına maruz kaldı.
Bir evrim propagandası olarak sürdürülen bu tanıtımda ön plana çıkan bir kuruluş, Hamburg’da kurulu olan Helms Müzesi oldu. Fosili halka tanıtmak için bir sergi düzenleyen müze yetkilileri, tanıtım afişini kesinlikle bilimsel olmayan bir bakış açısıyla hazırladılar. Hahnhöfersand Adamı’nın kemikleri; dudak, burun, deri rengi ve bakışlar gibi detaylar hakkında hiçbir şey bulgu vermediği halde, düzmece bir rekonstrüksiyon resimle, bu kemikleri maymunsu karakterlerle donattılar. Müzenin yanda görülen afiş ilanı böyle ortaya çıktı.[*]
Fosili görmek için müzeye akın eden on binlerce ziyaretçiye, insanın evrimle ortaya çıkmış bir canlı olduğu masalı ve Almanların sözde evrimsel tarihinde Hahnhöfersand Adamı’nın bir “kayıp halka”yı temsil ettiği anlatıldı. Oysa ziyaretçilerin baktıkları kemik, gerçekte evrim teorisi için değil, evrimcilerin sahtekarlığı için bir kanıttı. Potsch’un sahte delillere dayalı tarihlendirme ve yorumu, Hahnhöfersand Adamı’na bir kayıp halka unvanı yakıştırılmasına yol açmış, müze yetkilileri de fosili körükörüne inandıkları evrim efsanesine göre resmetmişlerdi.
Oysa ortada büyük bir aldatmaca söz konusuydu. Oxford’daki son testler, evrimcilerin maymun adam görüntüsünde tanıttıkları fosilin aslında sadece 7.500 yıllık olduğunu gösterince gerçekler ortaya çıktı. Hahnhöfersand Adamı, Sümer ve Eski Mısır gibi uygarlıklardan sadece iki bin yıl kadar önce yaşamış sıradan bir insandı ve afişteki hayali maymun adam görüntüsüyle hiçbir ilgisi bulunmuyordu. Kesinlikle Neandertal ve Homo sapiens arasında bir “kayıp halka”nın temsilcisi değildi. Protsch, bu iddia ile çalışma arkadaşlarını ve toplumu aldatmıştı.
Arkeolog Thomas Terberger, sahtekarlık ortaya çıktığında şu yorumu yaptı:
“Prof. Protsch’un çalışmaları, H. sapiens ile Neandertallerin birlikte yaşadığını ve hatta belki de çocuk sahibi olduklarını gösterir gibiydi. Ancak şu anda bunun bir saçmalıktan ibaret olduğu anlaşılıyor”. 7
Evrimciler, “yepyeni” denebilecek bir insan fosilinden bir maymun adam “üretmişler” ve adı açıkça sahtekarlık olan bu yöntemi topluma “bilim” olarak lanse etmişlerdi.
Kollektif Bir Evrim Aldatmacası
Aslında evrimci profesörün yaptığı sahtekarlıklar bilinmiyor değildi. Sahtekarlık göz göre göre gerçekleştirildi. Skandalda, bilimsel araştırmayla ilgili bazı genel ilke ve uygulamalar ihmal edildi ve sahtekarlığa açıkça göz yumulmuş oldu.
Protsch, daha önce hiçbir bilimsel güvenilirliği bulunmadığını son derece açık bir şekilde ortaya koymuştu. Stern dergisinin konuyla ilgili haberine göre, 2000 yılında görülen bir davada, mahkeme heyeti Alman antropoloğu yasa dışı yollardan ikinci bir doktora derecesi elde etmeye teşebbüs ettiği için suçlu bulmuş ve para cezasına çarptırmıştı. 8
Yine Stern haberine göre Oxford Üniversitesi’nce 2000 yılında yapılan daha önceki bazı testlerde tarihlendirmelerin yanlışlığı ortaya çıkmıştı ve Paderborn-Sande olarak isimlendirilen kafatası fosilinin sadece birkaç yüz yıl yaşında olduğu uzun süredir biliniyordu. Hatta Üniversite yönetimi, profesör iş için ilk kabul edildiğinde uzmanlarca uyarılmış ve profesörün iş için yetersiz olduğu, o dönemde yönetime bildirilmişti . 9
Tüm bunlar Frankfurt Üniversitesi idarecilerinin gözleri önünde oluyor ama onlar hiçbir müdahalede bulunmuyorlardı. Sahtekarlıklar ancak medyaya yansıdıktan sonra, rektör Rudolf Steinberg “Üniversite yönetiminin profesörün yanlış davranışları hakkında kanıtların mevcut olmasına karşın, on yıllardır bunu ihmal ettiklerini” kabul etti . 10
Sahtekarlığı planlı ve sistemli bir şekilde yürüten isim olan kişi Protsch oldu ancak hem üniversite yönetimi sahtekarlığın delillerini göz ardı etti, hem de çalışma arkadaşları, birtakım bilimsel standartları gereği gibi yerine getirmediler.
Bilim adamları arasında genel bir ilke olarak, bir disiplinin bütünlüğü için (örneğin antropoloji), o disiplinin belli bir alandaki (örneğin tarihlendirme) analizlerini tek bir ele bırakmamak gibi kritik bir tedbir vardır. Bilim adamları birbirlerinin vardıkları çalışmaları farklı deneylerde tekrar etmek, aynı sonuçlara ulaşabildiklerini görmek isterler. Bu ilke ne kadar etkili bir şekilde hayata geçirilirse, o analizler, ve dolayısıyla o disiplinin ortaya koyduğu bilgiler de, o kadar güvenilir olur.
Ancak Protsch’un tarihlendirmesi on yıllar boyunca kontrol edilmedi, sahtekarlığın delilleri açıkça gözardı edildi ve Hahnhöfersand Adamı’nın yaşı üzerindeki yorumuyla ortaya attığı gerçek dışı evrimci iddia, müzede on binlerce kişiye bilimsel gerçek olarak anlatıldı. Böylece ortaya, müze yetkilileri, üniversite yönetimi ve Potsch’un çalışma arkadaşlarının dahil olduğu “kollektif bir evrim aldatmacası” çıkmış oldu.
Potsch’un öncülüğündeki bu kollektif evrim aldatmacasının bir sahtekarlığa dayalı olması bir “ilk” değildir. Aksine, aldatmaca, evrimciler için “yaşayan bir gelenek”tir.
Geçmişteki Bazı Evrimci Sahtekarlıkları
Evrim teorisinin tarihi boyunca çeşitli evrim sahtekarlıkları düzenlenmiş, evrimciler adına skandallar yaşanmıştır. Bunların başta gelenleri şunlardır:
Piltdown Adamı Sahtekarlığı: 1912 yılında amatör bir paleontolog olan Charles Dawson, İngiltere’nin Sussex eyaletindeki Piltdown kasabası yakınlarında bir maymun adam fosili bulduğu iddiasıyla ortaya çıktı. Bir kafatasından meydana gelen ve çene kısmında maymunsu, kafatasında insansı özellikler gösteren bu fosil, Darwin’in teorisinin kanıtı olarak karşılandı ve British Museum’da (şimdiki adıyla Doğa Tarihi Müzesi) 40 yıl boyunca sergilendi. Ancak yeni bir tarihlendirme yöntemini fosile uygulamak isteyen bilim adamlarınca yapılan bir dizi testin 1953 yılında ilan edilen sonuçları, bunun bir sahtekarlık ürünü olduğunu ortaya çıkardı. Kafatası gerçekte 500 yıl yaşında bir insana, çene kemiği de yeni ölmüş bir orangutana aitti! Kemikler de çelik bıçaklarla yontulup iptidai bir yöntemle birbirlerine monte edilmişti. Yani bu sözde kanıt, halkı evrim teorisinin doğru olduğuna inandırmak için özel olarak oluşturulmuştu.
Oysa iskeletin diğer parçalarının bulunduğu 1927 yılında ortaya çıkan gerçek tamamen farklıydı: Bu diş, bir maymun ya da insana değil; soyu tükenmiş bir Amerikan domuzuna aitti! Nebraska Adamı, evrimcilerin sahtekarlık ve skandal zincirine yeni bir halka olarak eklendi.
Ernst Haeckel’in sahte çizimleri: Darwin’in çağdaşı olan Alman biyolog Ernst Haeckel, 19. yüzyılın sonlarına doğru, canlıların embriyolojik gelişmelerinde izlenen aşamaların, yaşamın sözde evrimsel tarihini tekrarladığı iddiasını ortaya attı. Haeckel’in iddiasına göre, insan embriyosu, ana rahminde geliştiği süreçte, sırasıyla balık, sürüngen ve insan özellikleri gösteren aşamalardan geçiyordu. Bu iddiasını çeşitli canlıların embriyo gelişimlerini gösterdiği ve çizimi bizzat kendisine ait olan şemalarla desteklemeye çalıştı. Oysa dönemin bilgileri ışığında dahi bu iddianın geçersizliği açıktı. Üstelik Haeckel, şemaları kendi iddiasına uymaları için kasıtlı olarak çarpıtmıştı.
Evrimciler bu sahtekarlığı deşifre edip, ölü bir iddia olarak gömecekleri yerde, bilimsel bir gerçekmiş gibi kabullendiler. Üstelik Haeckel’in sahte çizimlerini aynen ders kitaplarında çoğaltıp tam yüzyılı aşkın süre bunu üniversitelerde bir gerçek olarak anlattılar. İdeolojik olarak hareket eden evrimciler, Haeckel’in bireysel sahtekarlığının ortaya çıkarmak yerine onu, bilim dışı bir tutumla sahiplenip kitlesel bir sahtekarlığa dönüştürdüler.
Öyle ki, sahtekarlığın gerçek anlamda deşifre edilmesi ancak 1990’lı yılların ikinci yarısında mümkün oldu. Londra”daki St. George”s Hospital Medical School”dan embriyolog Michael Richardson, ve arkadaşları Haeckel”in çizdiği türdeki ve yaştaki canlıların embriyolarını yeniden inceleyerek ve fotoğraflayarak kendi karşılaştırmalarını yaptılar. Anatomy and Embryology dergisinde yayınlanan çalışmada, sahtekarlığın detayları gün ışığına çıkarıldı. Haeckel, sadece organlar eklemek ya da çıkarmakla kalmamış, aynı zamanda farklı türleri birbirlerine benzer gösterebilmek için embriyoların büyüklükleri ile oynamış, hatta bazen gerçek boyutlarından on kat farklı göstermişti. Dahası Haeckel farklılıkları gizleyebilmek için, türleri isimlendirmekten kaçınmış ve tek bir türü sanki bütün bir hayvan grubunun temsilcisi gibi göstermişti. Richardson ve ekibinin ifadesiyle, Haeckel”in çizimleri “biyolojideki en büyük sahtekarlıklardan biri haline gelmişti”. 11
Evrimciler ancak bu gelişmeden sonra sahte çizimleri sistemli olarak kullandıklarının yanlışlığını dile getirir oldular. Harvard profesörü evrimci paleontology Stephen Jay Gould, 2000 yılında yayınladığı bir makalede şunları söyledi:
“Sanırım bu çizimlerin, modern ders kitaplarının çoğunda olmasa bile önemli kısmında sürekli kullanımına yol açan düşüncesiz dolaşımın, bir yüzyıl boyunca sürmüş olması karşısında hem hayrete kapılma hem de utanma hakkına sahibiz.” 12
Haeckel’in sahte çizimleri ders kitaplarından hala tam anlamıyla temizlenmiş değildir ve bu süreç devam etmektedir.
Archeoraptor skandalı: National Geographic dergisi, 1999 yılında yayınladığı bir makalede, Çin’de ele geçirilen ve Archaeoraptor olarak isimlendirilen bir fosili, kuşların dinozorlardan evrimleştiği iddiasının kesin kanıtı olarak dünyaya duyurdu. Göz boyayıcı rekonstrüksiyon resimlerde tüylerle kaplanmış dinozorlar havaya sıçramış şekilde tasvir ediliyorlar, sözde kanatlanıp uçmaya başladıkları hayali evrimsel aşamada resmediliyorlardı. Ancak National Geographic’in büyük bir sansasyon eşliğinde duyurduğu bu fosilin, Darwinizm’e verdiği destekle tanınan dergi adına büyük bir utanç sertifikasına dönüşmesi uzun sürmedi. Gerçekte fosil, National Geographic’in iddia ettiği şekilde kuş ve dinozor özellikleri ortaya koyan bir fosile ait değildi. Fosil açık bir sahtekarlık ürünüydü. Birden fazla fosil, bir ara form görünümü verecek şekilde özel olarak bir araya getirilmiş, birbirine tutkallanarak bir evrim kanıtı gibi kullanılmıştı! Evrimciler orangutan ve insan kemiklerinin birbirine monte edilerek kanıt olarak sunulduğu Piltdown olayından ders çıkarmamış, bu defa dinozor ve kuş fosillerinin birbirine monte edilmesiyle üretilen sahte bir fosili evrim kanıtı olarak sahiplenmişlerdi.
Sonuç: Doğru olan davranış, yalanı başka yalanlarla ayakta tutmak değil, doğruyu itiraf etmektir.
Bilim adamları evrim teorisini ayakta tutma çabalarına devam ettikleri sürece yeni evrim sahtekarlığı hadiselerinin yaşanması kaçınılmazdır. Çünkü paleontoloji, mikrobiyoloji, moleküler biyoloji, biyokimya ve genetik gibi alanlarda on yıllar boyu biriken kanıtlar, evrim teorisini kesin olarak çürütmüş, teorinin bir efsaneden ibaret olduğunu kanıtlamıştır. Yaşamın tesadüfen evrimleşmesinin matematiksel olarak imkansız olduğu, fosil kayıtlarında ara formlardan eser bulunmadığı ve Darwinizm’in tesadüfler ve mutasyon gibi hayali mekanizmalarının hiçbir evrimleştirici gücü bulunmadığı çok güçlü ve net bir şekilde ortaya konmuştur. (Detaylı bilgi için bkz. Harun Yahya, Hayatın Gerçek Kökeni, Global Yayıncılık, İstanbul, 2000)
Modern bilim, doğadaki tasarımın, sonsuz bilgi, güç ve akıl sahibi bir Yaratıcı’nın eseri olduğunu kanıtlamıştır. Kısacası bilim, canlıları Yüce Allah’ın yarattığı gerçeğini doğrulamıştır. Evrimciler bu durumdan ötürü tam bir çaresizlik yaşamaktadırlar.
Nitekim evrim sahtekarlıklarını hazırlayan faktörlerin başında, bilimsel bulguların evrim teorisini reddediyor oluşu yatmaktadır. Bilim, evrimcilere teorileri lehinde kanıt vermediği için, çaresiz kalan evrimciler bu kanıtları bilim dışı yollardan “üretmeye” çalışmaktadırlar. Bu yüzden tarihin en büyük bilim sahtekarlığı olan evrim teorisini, başka sahtekarlıklarla ayakta tutmaya çalışmaktadırlar.
Gerçeklere karşı mücadele etmenin, üstelik bu mücadelede aldatmaca ve diğer bilim dışı yöntemlere sarılmanın ise sonuç vermeyecek boş bir çaba olduğu açıktır.
[*] “Ben bir Hamburgluyum” yazılı olan bu afiş, tamamen ön yargı ve hayalgücüyle üretilmiş, bilim dışı bir afiştir. Evrime inanmış bir kimse, biraz hayalgücü ve sahte deliller kullanarak ortaya kolaylıkla bunun gibi hayali bir maymun adam çıkarabilir. Neandertal fosilleri, evrim teorisine hiçbir kanıt sağlamadıkları halde bu gibi ön yargılı uygulamalara sık sık maruz kalmış, toplum bunlarla, Neandertal’in ilkel bir maymun adam olduğuna inandırılmaya çalışılmıştır. Harvard Üniversitesi”nden Earnst A. Hooten evrimcilerin bu hayali çizimlerinin bilimsel güvenilirliği olmadığını şöyle açıklamıştır:
“Yumuşak kısımların tekrar inşası çok riskli bir girişimdir. Dudaklar, gözler, kulaklar ve burun gibi organların altlarındaki kemikle hiçbir bağlantıları yoktur. Örneğin bir Neandertal kafatasını aynı yorumla bir maymuna veya bir filozofa benzetebilirsiniz. Eski insanların kalıntılarına dayanarak yapılan canlandırmalar hemen hiçbir bilimsel değere sahip değillerdir ve toplumu yönlendirmek amacıyla kullanılır… Bu sebeple rekonstrüksiyonlara fazla güvenilmemelidir.” (Earnst A. Hooten, Up From the Ape, New York, McMillan, 1931, s.332)
1- Luke Harding, “History of modern man unravels as German scholar is exposed as fraud”, The Guardian, 19 Şubat 2005
2- Matthıas Schulz, “Die Regeln Mache İch”, Der Spiegel, 16 Ağustos 2004
3- “On Campus”, Science, Vol 305, Issue 5688, 1237 , 27 Ağustos 2004, sf. 1237
4- Tony Paterson, “Neanderthal Man “never walked in northern Europe”, www.Telegraph.co.uk , 22 Ağustos 2004
5- Luke Harding, ibid
6- Luke Harding, ibid
7- Luke Harding, ibid
8- “Schmu bei Steinzeit-Schädeln”, www.stern.de, 17 Ağustos 2004,
9- Professor Resigns Over Misconduct Scandal, Deutsche Welle, 18 Şubat 2005,
http://www.dw-world.de/dw/article/0,1564,1493421,00.html
10- Professor Resigns Over Misconduct Scandal, Deutsche Welle, 18 Şubat 2005,
11- Bkz. Elizabeth Pennisi, “Haeckel”s Embryos: Fraud Rediscovered”, Science, 5 Eylül 1997
12- Stephen Jay Gould, “Abscheulich! – Atrocious! – the precursor to the theory of natural selection”, Natural History, Mart 2000, sf. 45