New Scientist dergisinin 1 Temmuz 2006 tarihli sayısında, Marek Kohn tarafından hazırlanan bir yazı yayınlandı. “Made in Savannahstan- Savannahstan”da Çıktı” başlığını taşıyan yazıda, insanın kökeni araştırmacıları Robin Dennell (University of Sheffield, İngiltere) ve Wil Roebroeks”in (Leiden University, Hollanda) “Afrika”dan Çıkış” teorisine getirdikleri bazı itirazlar değerlendiriliyordu. Söz konusu araştırmacılar, insanın sözde evrimsel atalarının H. erectus henüz Afrika”da sözde evrimleşmemişken bu kıtadan bir göç hareketi başlattıklarını iddia ediyorlardı. Evrimcilerin sadece hayali varsayımlara dayalı tezlerinde ne denli bölünmüş olduklarının son bir kanıtını oluşturan yazıda, H. erectus“la ilgili hayali atasal boşluk probleminin boyutları da çarpıcı itiraflarla ortaya çıkıyordu. Bu itiraflar vesilesiyle H. erectus”un kökeninin evrimciler için oluşturduğu açmazı bir kez daha gözler önüne sermekte fayda buluyoruz.
H. erectus kimdir?
En eski örnekleri günümüzden 1.8 milyon yıl öncesine uzanan Homo erectus fosilleri, günümüz insanıyla aynı iskelet yapısına sahiptir. Nitekim Homo erectus kelimeleri “dik yürüyen insan” anlamına gelir. Bu insanlar günümüz insanlarından farksız iskelete sahiptirler ve bizim gibi dik yürüyebilmektedirler. Kafatası hacimlerinin (900-1100 cc.) günümüz insanının ortalamasından (1400 cc) küçük olmasının yanı sıra kalın kaş kemerlerine sahiplerdir. Ancak bu özellikleri ırksal seviyede varyasyonlarla açıklanabilir özelliklerdir. Bunun en açık kanıtını ise günümüzde yaşamakta olan bazı insan ırkları oluşturur. Çünkü bugün de dünyada Homo erectus”la aynı kafatası ortalamasında pek çok insan yaşamaktadır (örneğin pigmeler) ve bugün de çeşitli ırklarda kaş çıkıntıları vardır (Avusturalya yerlileri Aborijinler”de olduğu gibi).
Ancak elbette evrimcilerin her canlı için bir ata benimseme zorunluluğu H. erectus konusunda da kendini göstermektedir. Buna göre Homo erectus”un atasının Afrika”da yaşamış olan Australopithecus maymunları olduğu öne sürülür (Bazı yayınlarda bu hayali ata, H. habilis olarak belirtilse de, evrimcilerin H. habilis olarak isimlendirdikleri canlı türü ile Australopithecus gerçekte son derece benzer anatomiye sahiptir ve birçok evrimci uzman dahi H. habilis”i Australopithecus habilis olarak isimlendirmektedir). Oysa Australopithecus”lar ile H. erectus arasındaki anatomik farklılıklar, bir şempanze ile bir insan arasındaki farklılıklar kadar derindir. Bu hayali bağlantının hiçbir bilimsel kanıta dayalı olmaması, evrimcilerin H. erectus“la ilgili senaryosunu tamamen karanlıkta bırakmaktadır.
Australopithecus türleri, kafataslarının yanı sıra iskelet yapıları yönünden de günümüz maymunlarına büyük benzerlik gösterirler. Yukarıdaki çizimdeki bedenin sol tarafı şempanze, sağ tarafı ise A. afarensis iskeletini göstermektedir. Çizimi yapan antropoloji profesörü Adrienne L. Zhilman, bu iki canlının iskelet yapılarının çok benzer olduğunu vurgular (solda). Australopithecus robustus türüne ait bir kafatası. Günümüz maymunlarına çok büyük bir benzerlik gösteriyor (sağda). |
Evrimcilerce H. erectus”un atası kabul edilen Australopithecus, el ve ayaklarında ağaçlara tırmanmaya uyumlu parmak yapısına ve kısa bacaklarına karşın uzun kollara sahiptir. Boyu ortalama 130 cm kadardır. Buna karşın H. erectus”un uzun boylu iskeleti günümüz insanının iskeletiyle aynı yapıda ve tamamen dik yürümeye uyumludur. H. erectus bu özgün anatomisiyle fosil kaydında aniden belirir.
Nitekim H. erectus ve sözde evrimsel ataları arasındaki bu anatomik uçurum, New Scientist yazısında kabul edilmek zorunda kalınmış, Dennell ve Roebroeks”in şu çarpıcı sözlerine yer verilmiştir:
“[H. erectus”un] “atasız ve net bir geçmişi olmayan bir hominid” olarak tanımlanması boşuna değildir”
Bu itiraf, aynı zamanda evrimcilerin kendi önyargılarını bilimsel kanıtların önünde tuttuğunun son bir göstergesini oluşturmaktadır. Hiçbir bilimsel kanıta dayanmadığı halde, H. erectus”un evrimle ortaya çıktığı varsayımını bilimsel bir gerçek gibi anlatmayı sürdürmekte, taraflı bir tavır sergilemektedirler. New Scientist dergisine insanın evrimi senaryosunun bilimdışı bir spekülasyondan ibaret oluşunu kabullenmesini tavsiye ediyoruz. İnsan, daha ilkel yapıdaki maymunsu atalardan türememiş, diğer tüm canlılar gibi, kusursuz ve özgün yapısıyla bir anda ortaya çıkmıştır. Fosil kayıtlarının gösterdiği bu açık gerçek, Yüce Allah”ın insanı “OL” emriyle yarattığının bilimsel kanıtını oluşturmaktadır.
İlgili yazılar:
http://www.netcevap.org/propaganda03_homo_erectus.html
http://www.netcevap.org/propaganda12_australopithecus.html