Bilim ve Teknik dergisinin Mayıs 2005 sayısında, ‘Toumai’nin yeni yüzü insandan yana’ başlıklı bir haber yayınlandı. Zeynep Tozar tarafından hazırlanan yazıda, Sahelanhtropus tchadensis kafatası üzerinde yapılan bilgisayarlı modelleme çalışması hakkında bilgiler aktarılıyordu.
Sahelanthropus tchadensis, Afrika ülkelerinden Çad’da ele geçirilen ve 2002 yılının Temmuz ayında dünyaya ilan edilen bir kafatası fosilinin ismidir. Yaşı yaklaşık yedi milyon yıl olarak hesaplanan fosil, Fransa’daki Poitiers Üniversitesi’nden Michael Brunet tarafından bulunmuştur. Birçok bilim adamı tarafından çok önemli bir bulgu olarak değerlendirilen fosil, insanın hayali soyağacının evrimci ön yargılara göre oluşturulduğunu ve hiçbir gerçekçi niteliğe sahip olmadığını çok çarpıcı bir şekilde ortaya koymuştur. Bunun nedeni, yaşça hayali soyağacına yerleştirilen sözde hominid (insanımsı) fosillerinden çok daha eski olmasına karşın, yüz anatomisi ve evrimci kıstaslar itibarıyla onlardan çok daha ‘modern’ özellikler ortaya koymasıdır. Toumai takma adıyla anılan fosilin, yüz anatomisi açısından, hayali soyağacındaki iki milyon yıllık fosillere benziyor oluşu, fosilleri belli bir anatomik kriter açısından evrimsel bir gelişim sergilermiş gibi sıralama çabalarına ağır darbe vurmuştur. Nitekim Nature dergisinin editörü Henry Gee’nin, bu fosilin ‘kayıp halka’ kavramına son verdiğini itiraf etmesi bunun açık bir göstergesidir.
Toumai fosilinin hominide ait olup olmadığı konusunda henüz evrimciler arasında sağlanmış bir uzlaşı bulunmamaktadır. Michigan Üniversitesi’nden Milford Wolpoff gibi bazı önde gelen paleoantropologlar, bunun goril soyu üzerinde bir canlıyı temsil ettiğini, insanın sözde evrimsel atalarıyla bir ilgisi bulunmadığı görüşünü savunmaktadır.
Brunet, Bilim ve Teknik’te haber verilen son çalışmada, bu fosille ilgili olarak savunduğu ‘hominid’ iddiasına destek olarak bilgisayar modellemesiyle elde ettiği rekonstrüksiyonları öne sürmektedir. Ancak bu çalışma da, Bilim ve Teknik dergisinde çalışmayla ilgili kuşkularını dile getiren araştırmacıların yorumlarının da gösterdiği gibi, evrimciler arasındaki tartışmaları sonlandırmış bulunmamaktadır.
Bu tip çalışmalar hakkında akılda tutulması gereken nokta, evrimci paleontologların kendi buldukları fosilleri önyargıları ve hayalgücüyle yorumlayıp bunu insanın doğrudan atası ve insanın sözde evrimsel soyağacındaki kayıp halka olarak kabul ettirmek için yoğun bir kariyer mücadelesine giriştikleridir. Öyle ki, paleoantropoloji, evrimci bilim adamlarının sonu bitip tükenmek bilmeyen bu tartışmaları yüzünden daima belirsizlik, çelişki ve kişisel mücadelelerle birlikte anılan bir disiplin olmuştur. Nitekim evricmi Focus dergisinde yayınlanan şu sözler, bu durumun bir itirafını oluşturmaktadır:
“Afrika, insanın kökeni araştırmalarının odağıydı. Australopithecus afarensis, A. Boisei ve Homo habilis bulundu. Oysa, türler bulundukça köken sorunu karmaşıklaşıyor, kimin kimden türediği karışıyordu. Bilim insanları gruplaştılar ve kişisel kariyer yapmak için farklı şeyler söylemek, bilimsel gerçeklerin önüne geçti. Yetersiz kanıtlar işi daha da zorlaştırdı.” 1
Dilerseniz, sözkonusu çalışmayı bilim dışı Darwinizm propagandasına alet yapan Milliyet gazetesine verdiğimiz cevabı buradan okuyabilirsiniz. İnsanın hayali evrimi senaryosunun neden bilimsel bulgulara rağmen sürdürülen bir masaldan ibaret olduğunu araştırmak isterseniz Harun Yahya’nın Hayatın Gerçek Kökeni isimli kitabından ilgili bölümü buradan okuyabilirsiniz.
1. İnsanoğlunun Kökeni?, Focus, Kasım 2003, sf. 95.