Güven Arsebük’ün Evrim Yanılgıları

Cumhuriyet Bilim Teknik dergisinin 23 Temmuz 2005 tarihli sayısında İ.Ü. öğretim görevlisi ve TÜBA (Türkiye Bilimler Akademisi) asli üyesi Güven Arsebük’ün bir makalesi yayınlandı. Arsebük, “İNSAN VE ALET İLİŞKİLERİ: İnsanı diğer canlılardan ayıran temel özellik ne?” başlıklı makelesinde, insanın, geleceği planlayarak alet yapabilmesiyle diğer canlılardan ayrılır olduğunu ve bu yeteneğinin evrim sürecinde ortaya çıktığını iddia ediyordu. Arsebük, bu konuda hiçbir bilimsel kanıta dayanmayan klasik evrimci hikayeyi tekrarlıyor ve şunları yazıyordu:

“İşte böylece insan taşı taşa vurmak suretiyle oluşturduğu bu yeni ürünleri bedenine destek niteliğinde birer alet olarak kullanmak suretiyle (tıpkı çevresinde yaşayan diger bazı etoburların bedenlerinin birer parçası olan pençe ve dişleriyle yaptığı işleri) farklı bir şekilde gerçekleştirebileceğini, yani karnını doyurmak amacıyla ete ulaşabilmek için hayvan postlarını parçalayabileceğini, etleri bölebileceğini ve hatta sert kemikleri kırmak suretiyle besi değeri yüksek olan iliğe dahi ulaşabildiğini görmüştür”.

Sayın Arsebük’ün bu satırlarda ortaya koyduğu iddia sadece kendi evrimci ön yargılarından kaynaklanmaktadır. Maymunsu bir canlının açık arazide gezerken taşı taşa vurarak alet yapmayı keşfettiği hikayesi bilim yoluyla test edilebilir bir varsayım değildir. İnsanın maymunsu ataları sadece evrimcilerin hayallerinde yaşamaktadır ve bu hayali maymunun yerden aldığı taşları birbirine vurma davranışı da aynı derecede hayalidir. Alet yapma yeteneği tamamen bilişsel faktörlere dayalı bir yetenektir, yani zihin gücüyle ilgilidir. Oysa milyonlarca yıl önce yaşadığı varsayılan bu canlının bilişsel yeteneklerinin veya davranışlarının günümüze kanıtlar bırakması hiçbir şekilde olası değildir. Evrimcilerin konuya dair iddiaları tamamen hayalgücüne dayalı ve bir o kadar da dolaylı olan spekülasyonlardan ibarettir. Bazı taştan aletlerle birlikte buldukları canlı kalıntıları arasından özellikle maymunlara rol biçmekte, evrim dogmasına göre bu canlıların bu aletleri yapmış olması gerektiğini kabul etmektedirler. Dolayısıyla bu, tamamen bir hayalgücü meselesidir. Evrimciler, taştan bir aletin yanında duran kemik kalıntılarına bakar ve körü körüne inandıkları evrim masalı doğrultusunda senaryoyu kurgulamaya başlarlar. Kemiklerin maymun ve insan özellikleri gösteren homurtular çıkararak birbirleriyle iletişim kuran canlılara ait olduğunu hayal eder, gözlerinde onları bu taştan aletleri yaparken canlandırırlar. Sonra da insanın sözde maymunsu atalarının bu aletleri nasıl yapmış olabileceği hikayesini “bilim” olarak anlatırlar. Oysa bunlar hiçbir şekilde bilimsel değildir ve hiçbir somut delil olmaksızın yapılan spekülasyonlardan ibarettir. Harvard Üniversitesi”nden evrimci antropolog William Howells, bu konuda şu itirafı yapmıştır:

“Evrim teorisi bedenle ilgili değil ama davranışla ilgili başka sorular da gündeme getirmektedir. Bunlar felsefeyle ilgilidir, gerçekleri bulmak çok daha güçtür. Davranış, kafatası gibi fosilleşmez veya taştan aletler gibi günümüze ulaşmaz ve bu durumda bizler [eski dönemlerde] neler olmuş olabileceğine dair çok küçük işaretlere sahibizdir; hipotezlerin test edilmesi neredeyse imkansızdır”. 1

Bu hipotezlerin test edilmesi imkansızdır ama her evrimci buna en küçük şüphe belirtisi göstermeden körü körüne inanır. Sayın Arsebük’te aynı şekilde bir inanç beslediğini bizzat kendi yazdıklarıyla ortaya koymaktadır. Yukarıdaki satırlarda bir maymunsu canlının taşı taşa vurarak alet yapmayı “keşfettiği” inancını ortaya koyan Arsebük, yazısının ilerleyen kısımlarında buna dair kanıtlar elde etmek isteyen evrimcilerce düzenlenen tüm deneylerin başarısız olduğunu bizzat kendisi itiraf etmektedir. Arsebük bu konuda şunları yazmaktadır:

“A.B.D.”de laboratuvar ortamında bir şempanzeyi eğiterek ona çakmak taşından en ilkel türden aletler yaptırabilme çalışmalarının başarıya ulaşmadığı da artık bilinen bir gerçektir”.

Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta şudur:

Evrimciler bu deneyde, ‘doğal’ bir ortamda keşfedildiği öne sürülen bir yeteneği, laboratuvarın ‘kontrollü’ ortamında keşfetmeye çalışmaktadır. Evrimcilerin hikayesinde açık arazide gezinen maymunsu canlı tamamen kendi başınadır ve evrimciler bu keşfin rastlantısal olduğunu öne sürmektedirler. Dolayısıyla bu hayali canlının arazide gezinirken bir alet bulmak, böylelikle işlerini daha pratik yollardan halletmek gibi bir amacı bulunmamaktadır. Hiçbir amaç, plan ve bilinçli girişim olmadan gerçekleştiği öne sürülen bu keşfi laboratuvarda kanıtlama çabaları ise özel olarak planlanmış, bilinçli yönlendirmeye dayanmaktadır.

Evrimci laboratuvar araştırmacıları taşları özel olarak seçmekte, şempanzenin bunlarla etkileşime girmesi için özel ortam oluşturmakta, türlü yollardan şempanzeyi yönlendirmektedirler (örneğin alet yapımı doğrultusunda adım oluşturabilecek davranışları ödüllendirmekte, oluşturmayanları ise cezalandırmaktadırlar). Böylece şempanzeye, doğal ortamda hiçbir şekilde bulunmayan, onu sistemli olarak gözlemleyen ve yönlendiren bir yardım eli uzatmış olmaktadırlar.

Aldığı tüm bu yardımlara rağmen başarısız olan şempanze ise, evrimcilere adeta hikayelerinin yanlış olduğunu anlatmak ister gibidir. Ne var ki evrimciler evrim teorisi aleyhindeki tüm bilimsel kanıtlara karşı yoğun bir şuur kapalılığı sergilemekte, materyalizme olan bağlılıkları nedeniyle hayali maymun adamın hayali hikayesine inanmayı sürdürmektedirler.

Sonuç:

Sayın Arsebük’ün yazdıkları, evrim teorisiyle ilgili çarpıcı gerçeği bir kez daha ortaya koymaktadır. Bu teori, hiçbir şekilde bilimsel değildir. En önde gelen evrimcilerin teoriyi savunmak için bu hayali hikayelere sarılmak zorunda kalması, teorinin bilimsel olarak içine düştüğü çıkmaz durumun bir göstergesidir. CBT dergisini, birkaç bilimsel terimle süslenerek körü körüne inandıkları ‘hikayeyi’, topluma bilimsel bir ambalajla benimsetmeye çalışma çabasına son vermeye davet ediyoruz.

Notlar

1. Sayın Arsebük söz konusu yazısında insanla primatlar arasındaki benzerlikleri anmakta, bunların evrimsel bir bağlantının kanıtı olduğunu öne sürmektedir. Ancak bu tamamen ön yargılara göre savunulan ve hiçbir fosil kanıtı bulunmayan bir iddiadır. Evrimcilerin bu yanıltmasına cevabımızı buradan okuyabilirsiniz.

2. Ayrıca insan aklının evrimle açıklanamaz oluşu hakkında bir yazımızı buradan, alet yapımı ile ilgili Darwinist masalın neden bilim dışı olduğunu evrimcilerden itiraflarla ortaya koyan bir yazımızı da buradan okuyabilirsiniz.

1. William Howells, “Getting Here: The Story of Human Evolution”, Compass Press, Washington, DC.,1993, sf 229

Ayrıca bakınız

Video – Yuval Noah Hararı’nin SAPIENS Adlı Kitabındaki Bazı İddialara Cevap 4 – “Geçmişte insanın pek az şey ürettiği” iddiası

Harari ve diğer evrimcilerin bir iddiası da “geçmiş nesillerin çok az şey ürettiği” yönündedir. Bunu …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.