Celal Şengör, hayali insansı maymunların “dört ayağı üzerinde zorlanınca ayağa kalktıklarını” iddia etmiştir. Söz konusu iddia kesin olarak geçersizdir:
Dört ayaktan iki ayağa kalkmak BİR AVANTAJ DEĞİLDİR. Dört ayaklılık daha hızlı, kolay ve verimlidir. Maymunlar çok nadiren iki ayakları üzerinde yürürler, genellikle 1 m gibi kısa mesafelerde. Çünkü yürümek onlar için avantajlı değildir. İnsan ise ne bir şempanze gibi ağaçlar arasında daldan dala atlayarak ilerleyebilir, ne de bir çita gibi saatte 125 km hızla koşabilir. Aksine insan, iki ayağı üzerinde yürüdüğü için, yerde çok daha yavaş hareket edebilir ve bu nedenle doğadaki canlıların en savunmasızlarından biridir.
İki ayaklılığın AŞAMA AŞAMA OLUŞMASI İMKANSIZDIR. Evrimin temelini oluşturan bu model, evrimin bir aşamasında iki ayaklılıkla dört ayaklılık arasında “karma” bir yürüyüş olmasını zorunlu kılar. Bir canlı ya tam dik, ya da tam dört ayağı üzerinde yürüyebilir.Bu ikisinin arası bir yürüyüş biçimi, enerji kullanımının aşırı derecede artması nedeniyle mümkün olmamaktadır. Bu yüzden yarı-iki ayaklı bir canlı var olması mümkün değildir.
İnsanın hayali soyağacına yerleştirilen Australopitecus ve homo habilis fosillerinden, bu canlıların maymun özellikleri gösterdikleri ve günümüz maymunları gibi eğik yürüdükleri anlaşılmıştır. Australopithecus”un pelvis kemiği üzerinde 2000 yılında yapılan son inceleme, kemiğin insanlarınkinden çok daha farklı olduğunu ve bu canlıların bir “ara” yürüyüş modeline de sahip olmadığını, tam anlamıyla GÜNÜMÜZ MAYMUNLARI GİBİ YÜRÜDÜKLERİNİ ortaya koymuştur. Homo erectus ve Neandertal fosilleri ise tam dik duran insan özellikleri gösterir. Bunun ikisi arasında ara yürüyüş şekline sahip herhangi bir ARA FORM FOSİLİ yoktur.
Ayrıca Australopitecusların iç kulaklarında bulunan salyangoz isimli organ (dengeyi sağlayan organ) üzerinde yapılan araştırmalar sonucunda Australopitecusların dört ayaklı olduğu bir kez daha kanıtlanmıştır.
İnsan ve maymunda yürümeye yardımcı ayak, el, omurga, leğen kemiği gibi organlarda büyük anatomik farklılıklar vardır:
a) Maymunların ayak parmakları daha uzundur ve yürüyüş şeklinin gerektirdiği insan ayağındaki kemer, maymunların ayaklarında yoktur.
b) Maymun elinde insan elinin çok önemli bir özelliği olan uzun ve hareketli baş parmak bulunmaz. Maymunların elleri “Parmak boğumu yürüyücüsü” anotomisindedir. Bu anatomi, yürürken ellerinin boğumlarının da üzerine basan, yani aslında dört ayağı üzerinde yürüyen maymunların hareket şeklini tanımlar.
c) İnsanın kafası, omurganın tepesinde dengededir. Maymunun kafası ise yürüyüş şeklinin gerektirdiği şekilde omurgasının üzerinde bir açıyla yer alır.
d) İnsanların dik yürümeyi sağlayan kısa ve geniş leğen kemikleri vardır. Maymunlarınki ise uzun ve dardır.
Böyle ciddi anatomik farklılıklar varolması nedeniyle iddia edildiği gibi dört ayaklılıktan iki ayaklılığa geçiş aşamasında bir canlının hayatta kalması mümkün değildir.
Nitekim Kenya’da bulunmuş olan 1.5 milyon yıllık ayak izi fosili bu konudaki tüm spekülasyonları ortadan kaldırmıştır. Darwinistlere göre garip hayali insansı maymunların yaşaması gereken bir dönemde ortaya çıkan bu fosilin özelliklerinden, bu kişinin 1.80 cm boylarında, olduğu ve baş parmağının günümüz insanlarında olduğu gibi diğer parmaklara paralel uzanmakta olduğu anlaşılmıştır. Bu izlerde yine GÜNÜMÜZ İNSANINA ÖZGÜ ayak kemeri bulunmakta ve bununla birlikte kısa parmaklar DİK DURUŞU KESİN OLARAK BELGELEMEKTEDİR.
Southern California Üniversitesi Antropoloji Kürsüsü profesörü Craig Stanford, “Uzun zamandır savunulan, zayıf bir hominidin ormanın güvencesini bırakarak tehlikeli savanlara gittiği ve burada yeni fikirlerle yaşayabilmek için ayağa kalktığı fikri güzel bir hikaye, ama büyük olasılıkla tamamen hayal ürünü”. Stanford, bir evrimci olmasından ötürü iddianın “büyük olasılıkla” hayal ürünü olduğunu iddia eder. Oysa iddia baştan aşağı hayal ürünü, son derece mantıksız bir izahtır.
Bütün bunların ötesinde bir canlının sırf bir meyveyi dalından koparabilmek için bir anda iki ayak üzerinde yürüdüğü iddiası son derece mantıksız ve komik bir iddiadır. Pek çok canlı, kediler, köpekler, bir yiyeceğe ulaşabilmek için sık sık yukarıdaki bir hedefe doğru yönelir ve iki ayakları üzerine kalkarlar. Hatta iki ayak üzerinde adım atar, mesafe alırlar. Fakat bu canlıların bedenlerinde hiçbir zaman bu özelliğin avantajlı olduğu bilinçsiz bir süreç içinde tesadüfler tarafından fark edilmemiş, tesadüfen bedenlerinde dik yürümeye yönelik dev ve imkansız anatomik değişiklikler meydana gelmemiş ve bu sebeple hiçbir kedi iki ayaklı başka bir türe dönüşmemiştir. Maymunların yiyecek bulmak veya etrafı seyretmek için ayağa kalkarak iki ayaklı oldukları hikayesi de bu mantıksız hikayeden farklı bir iddia değildir.
Ayrıca araştırmacılar eski sözde hominid bölgelerine daha yakından baktıklarında, bu alanların aslında birer savan olmadığı, ama düşük veya yüksek yoğunlukta ormanlık araziler olduğu sonucuna varmış durumdadırlar. Dolayısıyla söz konusu hayali canlıların ormanı bırakarak savanlara geçtikleri ve orada iki ayak üstüne yükseldikleri iddiası bu yönden de çökmektedir.