Gazete ve televizyonlarda bu konular hiçbir tartışmaya yer vermeyen, şüphe izi taşımayan ifadelerle aktarılır. Kullanılan başlıklar bu etkiyi oluşturmak için özel olarak seçilir. “Darwin”in Teorisi İspatlandı”, “İnsanın Evriminde Kayıp Halka Bulundu”, “İnsanın 4 Milyon Yıllık Atası Keşfedildi” gibi… Bu haber başlıkları insanın evrimi propagandasını geniş kitlelere aktarırken sanki kesin gerçekleri haber verir gibidirler. Dünyanın uzak bir bölgesinde spekülasyonlar yapan bir evrimcinin iddiaları bizlere sanki tartışılmaz bilimsel gerçeklermiş gibi taşınır.
Aynı konular hakkında bilim dergilerine baktığımızda ise çok daha farklı bir anlatımla karşılaşırız. Bu defa fosiller, iki ayaklılığa geçiş senaryoları, el becerisi ve beynin gelişimi senaryoları hakkında daha “tartışmacı” bir anlatım görürürüz. Evrimci bilim adamları çeşitli bulgu ve senaryolar üzerinde -gazete ve televizyonlarda bize aktarılanın aksine- anlaşma içinde değildirler. Discovering Archaeology dergisindeki bir makalede bu durum şöyle özetlenir:
“Belki de bilimin hiçbir alanı insanın kökeni araştırmaları kadar tartışmalı değildir. Saygın paleontologlar insanın soy ağacının en temel çizgileri üzerinde dahi anlaşmazlık içindedirler. Yeni dallar coşkulu zafer marşları arasında eklenir ancak en son fosil bulguları karşısında solup kurumaya mahkumdurlar”. (1)
Yani gazete ve televizyonlarda ısrarla sürdürülen insanın evrimi propagandası, perde arkasında tamamen tartışmalı, belirsiz ve hayali spekülasyonlara dayalıdır. Çoğu kişinin kesin bilimsel gerçeklere dayanılarak kullanıldığını düşündüğü ifadeler, aslında sürüp gitmekte olan tartışmalara eklenen başka tartışmalı varsayımlardan ibarettir. Gazete ve televizyonlar, insanın evrimi senaryolarının izleyicilere makul görünümlü sebep-sonuç ilişkileri içinde aktarıldığı sahneler; bilim dergileri ise tartışmalı spekülasyonların sürekli çatışma halinde olduğu, kargaşa dolu sahne arkaları gibidir.
Bir gösteri merkezinde, sahne ve sahne arkasını birbirinden ayıran temel bir özellik, düzen derecesidir. Sahne, her zaman belli bir amaca yönelik olarak dekore edilmiş halde bulunur. Sahne arkası ise karmaşıktır. İhtiyaç olduğunda, sahnede farklı farklı görünümler yaratabilecek çeşitli malzemeler burada depolanır. Malzemeler sahne arkasından sahneye ve bunun tersi yönde taşınır ama sahnedeki düzen hiç bozulmaz.
Evrim haberleriyle ilgili sahne ve sahne arkası da böyledir. Yeni bir spekülasyon, tartışmalar içinden sıyrılıp perde arkasından sahneye geçtiğinde, yani gazete ve televizyonlarda haber yapıldığında, tartışmalı tüm yönlerinden arınmış, bilimsel bir gerçek görünümüne bürünmüştür. Bu sayede yeni bulgular, yeni spekülasyonlar sürekli birbirini izler. Bu sırada sahnenin, yani toplumun gözüönündeki görüntünün düzenli olmasına önem verilir. Birtakım fosiller “insanın soyağacı” adı verilen bir dekorasyonla, izleyicilerine sergilenir.
Bu sergi devam ederken sahne arkasındaki evrimci bilim adamları arasında, sergilenen dekorasyonun şekli üzerinde hiç bitmeyen tartışmalar devam eder. Eğer dekorasyona katkıda bulunacağı düşünülen bir malzeme ele geçirilecek olursa, her türlü propaganda yöntemi kullanılarak ilan edilir. Bunun tersi durumda, yani sahnedeki bir malzemeye atfedilen “kayıp halka” statüsünden vazgeçilmesi durumunda, değişiklik sessiz sedasız bir şekilde gerçekleştirilir.
Bu döngü devamlıdır. Sahne arkasından çıkan bulgular, senaryolar ve bilim adamları zamanla değişir. Ama prensip hiç değişmez Sahnede sergilenen düzenlilik devam eder. Çoğu insan bu sahnedeki dekor değişimlerinin amacını bilimsel bir sürecin dışa vurumları olarak algılar. Gerçekte bu süreç bilim adamlarıyla ilgili olsa da amaç doğrunun ortaya çıkarılması değildir. Tüm bu çabalar materyalist bilim adamlarının ve onlara destek veren kuruluşların, kendi dünya görüşleri doğrultusunda benimsedikleri varoluş hikayesini, kültürün her alanında -okullarda, üniversitelerde, müzelerde, sanat sergilerinde, medyada- yerleştirebilmektir. “İnsanın soyağacı” konulu dekorasyonun sürekli olarak sahnelenme sebebi budur.
“Kayıp halka” denen şey, materyalist felsefeye göre yazılmış bu oyundaki bir “rol”dür. Bu rol bir kemikten diğerine geçer. Soyağacından çıkarılan fosiller unutulabilir. Ama materyalistler için önemli olan şey aktörün kimliği değil, rolün sürdürülmesidir. Evrimciler sadece sahne arkasındaki malzemelerden en iyi adayları seçer ve sözde kayıp halkalar olarak sergilerler. Amerikan Doğa Tarihi�nden Gareth Nelson, bu “ihtiyaca göre yapılan keyfi seçim”i şöyle anlatır:
“Bizim bazı atalara sahip olmamız gerek. Şunları seçelim�. Neden mi? �Çünkü biliyoruz ki orada bir yerde olmalılar ve elimizdekiler de en iyi adaylar”. [Fosillerin kayıp halka kavramıyla ilişkilendirilmesi] büyük ölçüde bu şekilde gerçekleşmiştir. Abartmıyorum”. (2)
Bir materyalist bilim adamı, bulduğu fosillere, “insanlar tesadüflerin sonucu evrimleşti” masalına aldanmış olarak bakar ve sonra bu fosili inandığı masala kanıt gibi sunar. Kayıp halka olarak lanse edilen fosiller, evrimcilerin iddialarının değil sadece materyalistlerin kısır döngüsünün ve körükörüne inancının bir kanıtıdır.
Evrim bir aldatmacadır. Türlerin kökenini materyalist bir açıdan açıklama ihtiyacına hayali bir dayanak olarak “icat edilen” “kayıp halka” terimi, yüzelli yıllık fosil araştırmalarında hiçbir bilimsel dayanak bulamamıştır. Bir hayal olarak başlayan kayıp halka fikri, hala bir hayal olarak devam etmektedir. Bu gerçek, Darwin�in “Türlerin Kökeni” isimli kitabından 120 yıl sonra evrimci bir dergide şöyle itiraf edilmiştir:
“Fosillerden elde edilen deliller birçok Amerikalı�nın lisede öğrendiği klasik Darwinizm�den bambaşka bir şeye işaret ediyor. İnsan ve maymun arasındaki kayıp halka, hiyerarşik hayalet canlıların en cazibelisinden ibaret.
Fosil kayıtlarında kural, halkaların kayıp olması. Bilim adamları geçiş formlarını bulmak için ne kadar çok çabaladılarsa o kadar hüsrana uğradılar”. (3)
Evrim, materyalizm uğruna inanılan hayali bir süreçtir. Bu süreç hayali kayıp halkaların yaşadığını varsaymaktadır. Ama bilim adamlarınca bir asırdan fazla sürdürülen, sayısız kazı bunların fosillerini sağlayamamıştır. Kısacası, kayıp halka denen şey, bir masaldaki hayalet kadar gerçektir, yani yoktur! Körükörüne inanan taraftarlarının çokluğu da bu gerçeği değiştirmeyecektir!
2. Nelson, Gareth [Chairman and Curator of the Department of Herpetology and Ichthyology, American Museum of Natural History, New York], interview, Bethell T., The Wall Street Journal, December 9, 1986, in Johnson P.E., “Darwin on Trial,” InterVarsity Press: Downers Grove Ill., Second Edition, 1993, p76
3. Newsweek, 3 Kasım 1980