Scientific American bilim yazarlarından Kate Wong tarafından hazırlanan bu makale, Neandertallerle ilgili kapsamlı bir dosyadan oluşuyordu. Scientific American’ın özel sayısında yayınlanan bu yazıda, 200.000 yıldan fazla bir süre Avrupa ve Batı Asya’da yaşayan bu insanların anatomileri, kültürleri ve davranışları hakkında bilgiler veriliyor; Homo sapiens’le aralarında kıyaslamalar yapılıyordu. Neandertal genlerinin günümüz insanının genlerinde bulunup bulunmadığı hakında bilim adamlarının çeşitli görüşlerine yer veriliyor, bu insanların sembolik düşünce yeteneğine sahip olup olmadıkları gibi sorulara cevap aranıyordu.
Bu makalenin Scientific American’ın bu özel sayısında yer alması oldukça ilginçti. Çünkü makalede bu özel sayının amacına, yani insanın evrimi senaryolarını yaygınlaştırmaya destek sağlayacak tek bir evrim yanlısı argüman dahi bulunmuyordu. “Evrim” kelimesinin bile az sayıda cümlede kullanıldığı, bu cümlelerin de herhangi bir dayanaktan yoksun genellemeler olduğu görülüyordu. (‘Neandertaller Avrupalılara evrimleştiler’ ya da ‘modern insanın evrimi’ gibi…)
Dahası, bu yazı Neandertallerle ilgili evrimci önyargıların geçersizliğini gösteren bilgilerle doluydu.
Neandertal Anatomisi Hakkındaki Gerçekler
Neanderteller hakkındaki yaygın ve yanlış kanı, eski bir hataya dayanır: Neandertallerin kalın kemiklerine, öne çıkık bir yüz ve kalın kaş kemerlerine sahip olması, bu insanların bir dönem sözde evrimde ilkel canlılar olarak sınıflandırılmasına yol açmıştı. Fransız Anatomist Marcelline Boule, bir Neandertal iskeletine ait kemikleri biraraya getirmiş ve sonuçta ortaya kambur, eğik yürüyen yarı maymun yarı insan görünümü çıkarmıştı. Buna dayanılarak çizilen sayısız resimde, Neandertaller hep yarı hayvan canlılar olarak tasvir edildiler. Bu tasvirler öyle yaygın olarak kullanıldılar ki Neandertal kelimesi İngilizcede ‘kaba ve anlayıştan yoksun’ anlamına gelen bir argo olarak yerleşti.
Ancak zamanla bulgular yeniden incelendi ve Neandertal iskeletine bu duruşun verilmesinin büyük bir hata olduğu ortaya çıktı. Boule, iskeletin eğik durduğunu gösteren somut bir kanıt olmadığı halde evrimci önyargılarına dayanmış ve iskeleti görmek istediği gibi inşa etmişti. Bu yanlış imajın zihinlerden silinmesi uzun yıllar almış olsa da günümüzde Neandertallerin bizim gibi dik duran insanlar olduklarına dair şüphe bulunmamaktadır. Wong, “Aslında Neandertallerin duruşu ve hareketleri bizimkilerden farksızdı” diyerek durumu özetlemektedir.
Bir Neandertal kafatası incelendiğinde ise günümüz insanlarında çok yaygın olmayan bazı özelliklere sahip olduğu görülür. Kalın kaş kemeri, öne çıkık bir yüz ve iri beyin hacmi gibi… Bazı araştırmacılar bu özellikleri evrime göre yorumlama eğiliminde olmuş ve bunların, Neandertalin, insanın sözde evriminde Homo sapiens’le ayrı bir koldan evrimleştiğine kanıt olarak göstermişlerdir. Ancak bu iddianın bilimsel bir zemini yoktur çünkü bunlar Neandertal sonrası insan kalıntılarında da görülebilmektedir.
Kansas Üniversitesi paleoantropologlarından David W. Frayer, “Genel bir değerlendirme yapıldığında, kendilerini [Neandertalleri] farklı kılan çeşitli özelliklerinin olduğu açık, ancak bu farklılık bir frekans farklılığıdır, mutlak farklılık değildir.” diyor ve ekliyordu: “Neandertallerde bulabileceğiniz herşeyi başka yerlerde de [örneğin sonraki modern insanlarda] bulabilirsiniz“
Neandertal insanı ve günümüz insanı arasında mutlak bir fark olmadığının artık evrimcilerce de kabul edildiğini gösteren bir durum, Neandertallerin bilimsel isminin Homo sapiens neanderthalensis olarak değiştirilmesidir. Buna göre günümüz insanı da Homo sapiens sapiens olarak adlandırılmıştır. Bu, iki insan arasındaki farklılıkların taksonomik olarak “tür” değil “alttür” seviyesine indirildiği anlamına gelir. Bunun anlamı, bu iki gruptan insanların birbirleriyle ilişki kurup çocuk yapabileceklerinin kabul edilmesidir. Yani iki farklı canlı türü değil, aynı türün içindeki farklı iki ırktırlar. Kısacası, Neandertaller gerçek insanlardır.
Neandertal Kültürü Hakkındaki Gerçekler
Neandertallerin yaşam şekilleri ve davranışları ise, onların çevre şartlarına uyum sağlayabilen başarılı avcılar olduklarını göstermektedir.
Bu gerçek evrimcilerce ancak yakın zamanlarda kabul edilir olmuştur. Wong’un makalesinde Neandertallerle ilgili eski yanılgı şöyle ifade edilmektedir: “…araştırmacılar, yakın bir zamana dek büyük ölçüde yanlış anlaşılan Neandertal davranışları üzerinde de odaklanıyorlar. Neandertaller genellikle avlanma ve geleceği planlama yeteneklerinden yoksun olarak gösterilirdi..”
Scientific American’da bu eski kabulleri yıkan bulgulara yer verilmekte ve Stony Brooks’taki New York Eyalet Üniversitesi arkeologlarından John J. Shea ile Cambridge Üniversitesi arkeoloğu Preston T. Miracle’ın, Neandertallerin yetenekli avcılar olduğuna dair görüşleri aktarılmaktadır. Arizona Üniversitesi arkeologları Mary C. Stiner ve Steven L. Kuhn da Neandertallerin geçinme stratejilerinin çevreye ve değişen iklim şartlarına göre büyük ölçüde değişkenlik gösterdiğini savunmaktadırlar.
Wong’un dosyasında, ZILHÃO ve FRANCESCO D’ERRICO tarafından kaleme alınan bir yazı yayınlanıyordu. Bu yazı Neandertallerin kültür olarak insandan eksik bir yönü bulunmadığını bir kez daha gösteriyordu. Bu yazının başlangıcında bir dönem hakim olan ve Neandertalleri sözde evrime göre ilkel, yarı insan canlılar gibi yansıtan önyargılı tutum şöyle ortaya çıkarılmaktadır:
“Yaklaşık 150 yıl önce bulunan ilk örnekten bu yana, araştırmacılar Neandertallerde, modern insanların sembol kullanımı veya alet yapımında karmaşık teknikler kullanma gibi davranışsal yeteneklerinin bulunduğunu reddetme eğiliminde oldular. Neandertaller daha çok gelişime imkan tanımayan teknolojik olarak ilkel geleneklere saplanıp kalmış yarı insan canlılar olarak karakterize edildiler. Ve ne zaman Batı Avrupa’da sonraki dönem Neandertallere atfedilen gelişmiş kültürel kalıntılar bulunduysa, bunlar yeteri kadar açıklanmaksızın gözardı edildi. (vurgu bize aittir)
Yazarlar bazı alet ve takı bulgularına dayanarak, Neandertallerin bunları üretme yeteneklerini bağımsız olarak geliştirdiklerini savunuyorlardı. Yazılarının son cümlesinde, bu bulgular ışığında şu sonuca vardıklarını belirtiyorlardı: “…Bizleri Neandertallerden ayırır görünen ve bizlere eşsiz ve özellikle – sembolik kültürler oluşturma yeteneğiyle- armağanlandırılmış bir insan tipi olduğumuz izlenimini veren davranışsal bariyer kesinlikle çökmüş durumdadır. (vurgu bize aittir)
Neandertallerin aletleri de arkeolog Randall White’ın ifadesiyle yüksek seviyede “know-how” (bir şeyin nasıl yapılacağının bilgisi) gerektirmektedir. Böyle gelişmiş aletler kullanan Neandertallerin konuşma yeteneğinden yoksun olduğunu düşünmenin hiçbir anlamı yoktur. Yazıda görüşlerine yer verilen New York Üniversitesi araştırmacısı White bu durumu şöyle ifade etmektedir:
“Neandertalerin, teknolojik olarak bu kompleks aletleri üretip nesilden nesile geçirme işini bunlar hakkında konuşmadan başarabileceklerini hayal edemiyorum… Bu tür aletler yapan birçok insan gördüm, çok miktarda sözlü ipucu almaksızın, sadece onları omuzlarının arkasından izleyerek bunları öğrenemem.”
Neandertal Dosyasının Başlıkla Çelişkisi
Scientific American’daki bu makale, eski “yarı insan” Neandertal tezinin bilimsel bulgular karşısında tarihe gömüldüğü süreci aktarması açısından önemlidir. Bu açıdan Scientific American, özel sayısının başlığında kullandığı “yeni bakış”ı başarmıştır. Kendilerini bu açıdan tebrik ediyoruz. Ancak Neandertallerde, bu “yeni bakış”ın hedefi olarak gösterilen konudan yani ‘evrim’den bir eser bulunmadığı da açıktır. Evrimsizliği evrimle açıklamaya çalışmak, bir bilim dergisinin kaçınması gereken, önemli bir çelişkidir. Biz bu Neandertal dosyasının ancak “İnsan Evrimsizliğine Bir Bakış” başlığı altında anlamlı olabileceğini düşünüyor ve Scientific American yetkililerine evrimi bir dogma olarak savunmaya son vermeleri çağırısında bulunuyoruz.