Ntvmsnbc.com’dan Yeni Bir Bilim Dışı Masal Daha

Evrim propagandası, bilim ve akıl dışı bir inancı çeşitli hilelerle bilimsel bir görünümde yaygınlaştırma çabasıdır. Evrimcilerin başvurduğu bu hileli yöntemlerden biri de kişileştirme safsatasıdır. Kişileştirme, insan olmayan varlıklara insansı niteliklerin atfedilmesi demektir.

Darwinist ideolojinin bilimdışı propagandasını ülkemizde sürdürmekte olan kuruluşlardan Ntvmsnbc.com’da yer alan bir haberde tam da böyle bir hileye başvurulduğu görülmektedir. Sözkonusu haber insanlarda fedakarlığı konu alan evrim hikayelerini aktarmaktadır ve şu başlığı taşımaktadır: “Evrim, insana dayanışmayı öğretti”. (27 Şubat 2006)

Evrim, geleceği göremeyen, hiçbir bilgi ve şuuru olmayan, kör tesadüflerle devam eden bir süreçtir. Açıktır ki kör tesadüflere ve doğa olaylarına dayalı hayali evrim süreci için “öğretme” gibi şuur gerektiren bir fiili kullanmak tümüyle saçmadır. Tesadüflere dayalı kör olaylar; fedakarlığın ne olduğunu hissedemez, bilemez ve öğretemezler.

Kuran”da bildirilen güzel ahlak özelliklerinden olan fedakarlık gerçekte evrimci dünya görüşünü açıkça yalanlamaktadır ve bu durumun evrim teorisiyle uyuşmazlığı önde gelen evrimcilerce açıkça itiraf edilmektedir. Aşağıda Ntvmsnbc.com haberinin devamı incelenmekte, haberdeki mantık bozuklukları ve hilelerle bezenmiş Darwinizm propagandası cevaplanmaktadır.

Evrimcilerin çaresiz hikayesi: “Şu açıdan faydalı, demek ki bunun için evrimleşti”

Ntvmsnbc.com’da yer verilen haber, fedakar davranışların kökeniyle ilgili olarak geliştirilen bir evrimci hikayeyi konu almaktadır. Sözkonusu hikaye, sırasıyla Emory, Notre Dame ve Washington Üniversitelerinde görev yapmakta olan Dr. James Rilling, Dr. Agustin Fuentes, Dr. Robert Sussman isimli araştırmacıların yorumlarıyla birlikte aktarılmaktadır. Araştırmacılar, evrim hikayelerinin ana teması olarak eski dönemlerde vahşi hayvanlara yem olan insanların dayanışmasını almaktadırlar. Dayanışmanın, insanların erken çağlardan gelen korunma ve ayakta kalma içgüdüsünün bir dışavurumu olduğunu, buna göre insanların, çevrelerini saran vahşi yaratıklara av olmamak için dayanışmayı geliştirdiklerini öne sürmektedirler.

Ancak bu, evrimciler adına tamamen çaresiz bir hikayeden ibarettir. Çünkü ortada fedakarlığın “evrimleştiği hikayesi”ne dair hiçbir açıklama getirilmemekte, sadece fedakarlığın giderdiği bir ihtiyaca dikkat çekilmekle yetinilmektedir. Bu, evrimcilerin sıkça başvurduğu bir hiledir. Herhangi bir biyolojik yapı veya davranışın faydasını ifade eden evrimci bilim adamları, hızlı bir geçiş yaparak “demek ki bu özellik, bu fayda için evrimleşmiş” şeklinde bir sonuç belirtirler. Oysa böyle yapmakla iddia edilen evrimin “nasıl” gerçekleştiği sorusuna hiçbir bilimsel cevap getirmiş sayılamayacakları gayet açıktır.

Kendisi de bir evrimci olan paleontolog Henry Gee evrimci biyologların bu konudaki körlüğünü şöyle bir örnekle eleştirmektedir:

“Burnumuz gözlük taşımak için yapılmıştır, böylece gözlük kullanabiliriz.” Evrimci biyologlar herhangi bir yapıyı, faydalı hale gelen bir adaptasyon olarak yorumladıklarında hala tamamen bu mantıkta hareket etmektedirler, ama bu faydanın nasıl evrimleştiği, ya da gerçekte bir yapının evrimsel tarihinin bu yapının şekil ve özelliklerini nasıl etkilemiş olabileceği hakkında bize hiçbir şey söyleyemeyeceğini göremezler”. (“IN SEARCH OF DEEP TIME, Beyond the Fossil Record to a New Hıstory of Life”, Henry Gee, The Free Press, A Division fo Simon & Schuster, Inc. , 1999, sf 103)

Ntvmsnbc.com haberinde, fedakar davranışların sadece insanlara has olduğu şu sözlerle belirtilmektedir:

İnsanlardaki dayanışma içgüdüsüne karşılık, hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalar, kendilerine herhangi bir riski olmasa dahi örneğin kimi maymun türlerinin birbirlerine dayanışma şeklinde yardım etmeye yanaşmadıklarını ortaya koyuyor.

Peki ama insanın hayali maymunsu ataları nasıl olup da fedakar insanlara dönüşmüş olabilirler? Bilindiği gibi evrimciler insan davranışlarının, beyin hücrelerindeki moleküler etkileşimlerle genlerinin bir ürünü olduğunu iddia etmektedirler. Bu iddiaya göre örneğin, hangi mutasyonların hangi aşamalarla maymunsu bir canlıya konuşma yeteneği kazandırmış, onun zamanla insan gibi hissetmesini ve düşünmesini sağlamış olduğu öne sürülebilir? Evrimcilerin bu soruya verebilecek hiçbir cevapları bulunmamaktadır. Nitekim Ntvmsnbc.com haberinde de bu konuya dair en küçük bilimsel açıklama getirilmemekte, fedakarlığın evrimi hikayesi körükörüne bir dogma olarak savunulmaktadır.

Elbette insanlar, uzaya mekik göndermede olduğu gibi, vahşi hayvanlara karşı dayanışma içine de girebilirler. Bu gibi örneklere bakarak maymunsu canlıların zamanla dayanışma özelliği geliştirip insanlara dönüştükleri iddiası ise peri masallarından farksız, derin hayalgücüne dayalı ve üstelik bilimsel olarak test edilemeyen bir hikayeden ibarettir.

Bilinmelidir ki, evrim propagandasında sıkça başvurulan bu hikayeler hiçbir bilimsel değer taşımamaktadır. Ntvmsnbc.com gibi popüler bilim kaynakları, bilim adamlarının ağzından bunları bilimsel tezler olarak aktarsa da bilim adamlarının kendileri bunların gerçekte hikayeden ibaret olduğunu gayet iyi bilmektedirler. Önde gelen evrimcilerden paleontolog Stephen J. Gould, bu konuda şunları ifade etmiştir:

“Evrim biyolojisi, anatomi ve ekolojiyi kayıtlandıran ve sonra hangi kemiğin neden o şekilde göründüğü ya da bu canlının neden orada yaşadığıyla ilgili tarihsel veya adaptasyonla ilgili açıklamalar üretmeye çalışan, spekülatif bir argüman şekliyle ciddi derecede engellenmiştir. Bilim adamları bu masalların hikaye olduğunu bilirler; maalesef, bunlar profesyonel literatürde fazlasıyla ciddi ve gerçeksel alınırlar. Daha sonra bunlar [bilimsel] “gerçekler” haline dönüşür, popüler literatüre girerler.” (Stephen Jay Gould, “Introduction,” in Björn Kurtén, Dance of the Tiger: A Novel of the Ice Age (New York: Random House, 1980), xvii-xviii)

Görüldüğü gibi Ntvmsnbc.com’un bilimsel bir görünümde propagandasını yaptığı “hikaye” hiçbir bilimsel açıklayıcılığı olmayan bir masaldan ibarettir. Evrimciler fedakarlık  konusunda tek bir açıklama getirmemekte, evrime olan körükörüne inançlarını ifade etmekten öte geçmeyen dogmatik bir tutum sergilemektedirler.

“Fedakarlığın biyolojik mekanizması” yanıltması

Ntvmsnbc.com’un benzer bir yanıltması da fedakarlığın biyolojik mekanizmaları hakkında yapılan yorumlardır. Ntvmsnbc.com haberinde bu konuda şunlar yazılmaktadır:

ABD’nin önde gelen araştırma kurumlarından Emory Üniversitesi uzmanı Dr. James Rilling, dayanışma içgüdüsünün arkasındaki biyolojik mekanizmaları incelemek için beyin dalgalarını görüntüleme tekniğine başvuruyor. Dr. Rilling, deneğin dayanışma ile bireycilik arasında seçim yapmasını gerektirecek deneysel bir oyunda, insan beyninde meydana gelen nörolojik değişimleri görüntüledi.

Haberin bu satırlarında fedakarlığın sadece biyolojik temelli olduğu ve bunun beyin görüntüleme teknikleriyle delillendirildiği gibi bir izlenim verilmeye çalışılmaktadır. Ancak bilinçle ilgili diğer tüm nitelikler gibi, fedakarlık da maddeye indirgenemeyen özelliktedir ve oksijen, karbon, azot gibi atomlardan gelen beyin hücrelerinin nasıl olup da fedakarlık hissi oluşturabileceğine dair en küçük bilimsel açıklama bulunmamaktadır (Daha fazla bilgiyi buradan ve buradan edinebilirsiniz).

Fedakarlık, evrimciler için büyük bir açmazdır

Ntvmsnbc.com, sahiplendiği bu evrim hikayesi ile fedakarlığın evrimi iddiasının bilimsel olarak açıklandığı izlenimi vermeye çalışmaktadır. Oysa bu yanıltıcı çaba, boşunadır. Fedakar davranışlarda, aslında evrim teorisiyle bariz şekilde çelişen bir durum sözkonusudur. Nitekim Harvard Üniversitesi’nden önde gelen evrimci sosyobiyolog Edward O. Wilson, fedakarlığı “tüm biyolojinin en büyük problemi” olarak tanımlamıştır (Edward O. Wilson, “Sociobiology”, Cambridge, MA: Harvard University Press, 1975, sf. 382)

Örneğin bazı insanlar yetim çocukları evlatlık alıp kendi öz çocuklarıyla birlikte büyütmekle fedakar bir davranış sergilemektedirler. Bu fedakar kimseler, hayatta kalmada avantaj sağlayan imkan ve özelliklerinden, yani kendi uygunluklarından kayıp karşılığında başkalarının uygunluğunu artırmaktadırlar. Dolayısıyla fedakar bir kimse, hayatta kalma ihtimalini azaltmış olmaktadır. Evrim teorisi ise hayatta kalma mücadalesinde bireyi ve bencilliği öne çıkarmaktadır. Sadece uygun özelliklere sahip olan bireylerin hayatta kalabileceğini, insanların ancak kendi özelliklerini daha uygun hale getirip başka bireyler üzerinde avantaj elde etmek için çalışmaları gerektiğini öğretmektedir. Dolayısıyla evrimci düşünceye göre fedakarlık devam etmemeli, ortadan kalkmalıdır. Ancak fedakar insanların varlığı bilinen bir gerçektir.

Bilim ve Teknik dergisindeki bir makalede ise evrimcilerin karşı karşıya oldukları bu sorun şöyle ifade edilmektedir:

Sorun, canlıların niye birbirlerine yardım ettikleridir. Darwin”in teorisine göre; her canlı kendi varlığını sürdürmek ve üreyebilmek için bir savaş vermektedir. Başkalarına yardım etmek, o canlının sağ kalma olasılığını bağlı olarak azaltacağına göre, uzun vadede evrimde bu davranışın elenmesi gerekirdi. Oysa canlıların özverili olabilecekleri gözlenmiştir. (Bilim ve Teknik, sayı 190, s.4)

Ve bu sorunun doğal seleksiyonla açıklanması hiçbir şekilde mümkün olamamaktadır. Önde gelen evrimcilerden John Maynard Smith bu problemle ilgili olarak şöyle bir soru yöneltmektedir:

Eğer doğal seleksiyon, bireyin yaşama ihtimalini ve çoğalmasını garanti eden özelliklerinin seçilimi ise, kendini feda eden davranışları nasıl açıklayacağız? (John Maynard Smith, “The Evolution of Behavior”, Scientific American, Aralık 1978, cilt 239, no.3, s. 176)

Görüldüğü gibi “evrim insana dayanışmayı öğretti” senaryosu herhangi tutarlı bir zeminden yoksun, çaresiz bir hayalden ibarettir.

Sonuç:

“Kör tesadüfler bize fedakar olmayı öğretti” iddiası, insanları tesadüfi bir dünyada yaşadıklarına inandırmaya çalışanların ideolojik olarak sahiplendiği saçmalıklardan ibarettir. Fedakarlık, Allah’ın insana ilham ettiği ahlaki bir davranıştır. Bir insanın fedakarlığı ahlaken “doğru”, bencilliği ise “yanlış” bulmasının hiçbir evrimsel açıklaması yoktur. Tesadüfi olaylar, belli ilkelerin doğruluğu veya yanlışlığı konusunda dünyanın neresinde olursa olsun aşağı yukarı tüm insanlarca kabul edilen kriterleri kanun olarak yerleştiremezler. Ve bunları insanlara öğretemezler. Açıktır ki, insanın fedakarlığı, onu yaratan Yüce Allah’ın ruhuna ilhamıdır. Kuran ayetlerinde şöyle bildirilmektedir:

“Nefse ve ona “bir düzen içinde biçim verene”, onra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun)” (Şems Suresi, 7-8)

Ayrıca bakınız

Video – Yuval Noah Hararı’nin SAPIENS Adlı Kitabındaki Bazı İddialara Cevap 4 – “Geçmişte insanın pek az şey ürettiği” iddiası

Harari ve diğer evrimcilerin bir iddiası da “geçmiş nesillerin çok az şey ürettiği” yönündedir. Bunu …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.