Vatan gazetesi, evrim teorisinin içinde bulunduğu açmazları ısrarla görmezden gelerek Darwinizm”i ayakta tutmak için bilimdışı çarpıtmalarını sürdürmektedir. Gazete son olarak, 4 Mart 2008 tarihli sayısında evrim teorisine hiçbir kanıt sağlamayan bilimsel bir bulguyu, Darwinist ifadelerle bezeyerek propaganda malzemesi olarak kullanmıştır. (“Maymunlaştıran gen bulundu”, Vatan, 4 Mart, 2008)
Sözkonusu haberde, Bilkent Üniversitesi”nden Prof. Dr. Tayfun Özçelik ve ekibince gerçekleştirilen ve sonuçları Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi yayını olan PNAS dergisinde yayınlanan bir çalışma haber verilmektedir. Bilim adamları, Hatay”ın Kırıkhan ilçesinde yaşayan ve çocukları el ve ayakları üzerinde yürüyen Ulaş ailesi üzerinde bir genetik analiz çalışması gerçekleştirmişler ve bu engelli yürüyüş şekline yol açan geni tespit etmişlerdir. Ekip, sözkonusu çalışmada tüm genomun taranmasını gerektiren inceleme tekniklerini kullanmıştır. Böylece hastalıktan etkilenen bireylerde ortak olan DNA bölgeleri tespit edilmiştir. Bilim adamları bunun sonucunda insanların iki ayak üzerinde yürümesi ile ilişkili üç farklı kromozom bölgesi olduğunu göstermişlerdir.
Vatan gazetesi ise bu haberin başlığını “maymunlaştıran gen bulundu” olarak vermeke, bilimdışı Darwinizm propagandası ortaya koymaktadır. Sadece basit bir aldatmacadan ibaret olan bu propaganda aşağıda cevaplanmaktadır.
Bir özelliğin hangi genle ilgili olduğunu tespit etmek, o özelliğin evrimle ortaya çıktığını kanıtlamaz
Burada sözkonusu olan, biyolojik bir fonksiyonun- iki ayak üzerinde yürümenin- DNA üzerinde hangi genlerle ilgili olduğunu “tespit etmekle” sınırlı bir bulgudur. Bir özelliğin hangi genle ilgili olduğunu tespit etmek ise, açıktır ki, o özelliğin evrimle ortaya çıktığını kanıtlamayacaktır. Önde gelen evrim teorisyeni John Maynard Smith, aşağıdaki sözleriyle bunu kabul etmiştir:
“X [özelliğini] devreye sokan bir gen bulduğunuzda, bunun nasıl evrimleşmiş olabileceğini anladığınız düşüncesi saçmadır.” (“Games and Theories”, Interview with John Maynard Smith, New Scientist, 14 Haziran 2003, s. 50)
Dolayısıyla, bu araştırmada dik yürüyüşle ilgili genlerin tespit edilmiş olması evrim teorisine hiçbir destek sağlamamaktadır. Tam aksine, araştırmanın konusu olan iki ayak üzerinde yürüyüş yeteneği ve DNA molekülünün özelliklerine bakıldığında, karşımıza Darwinizm”i değil, yaratılışı destekleyen kanıtlar çıkmaktadır.
İki ayak üzerinde yürüyüş ve DNA”nın ortaya koyduğu yaratılış gerçekleri
İnsanın iki ayak üzerinde yürüyüşü, omurga, leğen kemiği, kafatası, kol, ayak ve bacaklarda gözlemlenen ve her biri son derece hassas ayarlamalar ortaya koyan sistemlerle mümkün olmaktadır. (bkz. Harun Yahya, Yürüme Mucizesi) İnsanoğlunun ürettiği en gelişmiş cihazlardan defalarca daha kompleks olan bu sistem, içiçe entegre olmuş kas, sinir, kemik, damar dokularının uyum içinde işlev gördüğü bir organizasyondur. Ulaş ailesinin çocuklarının durumu da aslında bu organizasyonun ne denli üstün olduğunun canlı bir kanıtını oluşturmaktadır. Çünkü Ulaş ailesinin durumunda, iki ayak üzerinde yürümeyle ilgili genlerde meydana gelen mutasyonlar bu kompleks sistem üzerinde tahrip edici etki meydana getirerek çocukları el ve ayak üzerinde yürümeye zorlamaktadır. Dolayısıyla Ulaş ailesinin durumu, evrimcilerin mutasyonlarla ilgili iddialarının da bilimin gerçeklerinden ne denli uzak düşündüklerini göstermektedir. Mutasyonlar, Ulaş ailesi bireylerinin iki ayak üzerinde yürüyüş yeteneklerini geliştirmemiş, onları sakat bırakmıştır.
İki ayak üzerinde yürüyüşü mümkün kılan biyolojik sistemlerin bilgisini saklayan DNA ise, vücudumuzun biyokimyasal ve fiziksel özelliklerinin bir kodlama sistemiyle kayıt edildiği dev bir moleküldür. A, T, G, C ile gösterilen dört tipte nükleotidin ardı ardınca sıralandığı bu uzun molekül, ciltlerce ansiklopedik bilgiyi barındırma kapasitesine sahip, devasa bir veri bankası olarak işlev görmektedir. Bu yönüyle DNA, aynen okumakta olduğunuz bu yazıdaki harfler gibi, semboller içeren ve bu semboller yoluyla hücrenin faaliyetleri için gerekli bilgiyi iletebilen bir kitaba benzemektedir. Semboller yoluyla iletişim ise, madde ve enerji boyutunu aşan ve daima bir “zihin”den kaynaklanan bir araçtır. Örneğin, bir gazetenin sayfalarında okuyarak edindiğiniz bilginin, kağıt ve mürekkepten kaynaklanan bir özellik olmadığı gibi, DNA”da kodlanmış olan bilgi de nükleotidlerin atom ve enerjisinin ortaya çıkardığı bir özellik değildir. Gazetede okuduğunuz yazının yazarı, mürekkep ve kağıdı, zihnindekileri iletmek için bir araç olarak kullanmaktadır. Benzer şekilde, tesadüfi oluşum, madde ve enerjiyle hiçbir şekilde açıklamayan DNA bilgisi de, tüm bu biyolojik sistemleri vareden bir Yaratıcı”nın planını barındırmaktadır. Hiç şüphesiz o Yaratıcı, alemlerin Rabbi Yüce Allah”tır. (Bkz. Harun Yahya, DNA”daki Yaratılış Mucizesi)
“Maymunlaştıran gen” çarpıtması
Dört ayak üzerinde yürüyen birçok canlı olduğu halde, Vatan gazetesinde Ulaş ailesinin durumuyla ilgili olan geni “maymunlaştıran gen” olarak lanse edilmesi tam anlamıyla bir Darwinist çarpıtmadır. Sadece el ve ayak üzerinde yürüdükleri için bu insanların maymunlaştığını öne sürmek, onların bu özelliklerinden dolayı koyunlaştıklarını, kedileştiklerini veya zebralaştıklarını söylemek kadar saçmadır.
Bu çarpıtmaya başvurulmasının sebebi, evrimcilerin iki ayak üzerinde yürüyüş yeteneğinin kökeni konusunda tam bir sessizlik içinde olmasıdır. Aslında sadece iki ayaklılık değil, insanın evrimi hikayesinin bütün unsurları evrimciler için karanlıktadır. Evrimci antropolog Elaine Morgan”ın aşağıdaki sözleri, evrimcilerin kendi oluşturdukları hikayelere körükörüne inandıklarının açık bir göstergesini oluşturmaktadır:
“İnsanlarla (insanın evrimiyle) ilgili en önemli dört sır şunlardır: 1) Neden iki ayak üzerinde yürürler? 2) Neden vücutlarındaki yoğun kılları kaybettiler? 3) Neden bu denli büyük beyinler geliştirdiler? 4) Neden konuşmayı öğrendiler? Bu sorulara verilecek standart cevaplar şöyledir: 1) Henüz bilmiyoruz. 2) Henüz bilmiyoruz. 3) Henüz bilmiyoruz. 4) Henüz bilmiyoruz. Sorular çok daha artırılabilir, ama cevapların tekdüzeliği hiç değişmeyecektir”. (Elaine Morgan, The Scars of Evolution, New York: Oxford University Press, 1994, s. 5)
Sonuç:
Bilinmelidir ki, tarih olma aşamasında olan evrim teorisinin en son savunucuları, bu teoriye en bağnaz şekilde bağlanmış olanlardır. Ve bilinmelidir ki, bu kişilerin gerçeklere gözlerini kapayarak teorilerini ayakta tutma çabalarında böylesine ucuz çarpıtmalara muhtaç olmaları, ancak savundukları düşüncenin içinde bulunduğu aciz durumun bir göstergesidir.
Vatan gazetesi yazı işlerine Darwinizm”in bilimsel çöküşünü kabullenmelerini, bu gibi ucuz çarpıtmalarla teoriyi ayakta tutamayacaklarını görmelerini tavsiye ediyoruz.