Radikal gazetesinin 20 Haziran 2006 tarihli sayısında, “İçinizdeki Neandertal dans etmenizi istiyor!” başlıklı bir yazı yayınlandı. Yazıda İngiltere”nin Reading Üniversitesi profesörlerinden antropolog Steven Mithen”ın, “Şarkı Söyleyen Neandertaller” adlı son kitabı konu ediliyor, Mithen”ın konuşmanın kökeniyle ilgili hayali teorisine yer veriliyordu. Mithen kitabında konuşmanın, ilkel insanların mağarada müzik yaptığı sıralarda ortaya çıktığını iddia ediyordu.
Haberde yazılı olanlar, Mithen”ın kanıtlardan çok hayalgücüne dayandığını açıkça sergilemektedir. Örneğin Mithen, bir Neandertalin bir diğerini yemeğe çağırmak için kısa bir şarkı söylediğini varsaymaktadır. Veya müzik sesi duyduğumuzda ayağımızla tempo tutmamızın Neandertaller”den kalan bir davranış olduğunu öne sürmektedir. Ancak elbette bunlar hiçbir doğrudan kanıta dayanmayan, sadece hayal gücüyle oluşturulmuş varsayımlardır. Nitekim Mithen da yazıda “Elbette olasılıklar üzerine konuştuğumun farkındayım” diyerek bu sözlerinin spekülatif özelliğini itiraf etmektedir. Kısacası Radikal gazetesindeki haberde, müzik yapmayla konuşmanın hayali ilk aşamaları arasındaki ilişkiye dair hiçbir kanıt sunulmamaktadır.
Evrimcilerin, konuşmanın hayali evrimine dair oluşturdukları her varsayım, ancak bu özelliğin kökenini açıklamada ne kadar çaresiz olduklarını ve ellerinde hayalgücünden başka birşeyleri olmadığını göstermektedir. Dilbilimi alanındaki araştırmalar, günümüz dillerinin ilkel bir dilden evrimleştiği iddiasını red etmektedir. Dilbilimciler, en geri kalmış kabilelerin bile oldukça kompleks dillere sahip olduklarını ifade etmektedirler. Sözdizimi, insan dışında başka hiç bir canlıda gözlemlenmeyen çok büyük bir farklılıktır. Kelimeler, ancak belli sırada dizildiği taktirde anlamlıdır ve bunu sağlayan yeteneğin aşamalarla ortaya çıkması olası değildir. Nitekim Hawaii Üniversitesinden, evrimci bir dilbilim profesörü olan Derek Bickerton, sözdiziminin kompleksliği karşısında, dilin evrimleşmiş olamayacağını şöyle itiraf eder:
İncelenen gerçekler dilin kademe kademe bir ilk dilden gelişmediğini ve bir ara formunun olamayacağını ortaya koymaktadır. Eğer böyle ise tümcebilim (syntax) bir anda ve tek parça olarak ortaya çıkmış olmalıdır. En muhtemel sebep beynin organizasyonunu etkilemiş olan bir tür mutasyondur. Mutasyonlar tesadüflere bağlı ve yararlı olanları çok nadir olduğu için, bir çok mutasyon olabileceği savına inanmak oldukça güçtür. (Derek Bickerton, Language and Species, The University of Chicago Press,1992, s.190) (Not: Alıntıda geçen “yararlı mutasyon” kavramı, yazarın evrimci önyargılarının bir ifadesidir. Gerçekte mutlak anlamda yararlı, yani genetik bilgiyi artıran bir mutasyon hiç gözlemlenmemiştir.)
İnsanın konuşma yeteneği aslında evrim teorisine göre hiçbir açıklaması olmayan bir olgudur. Öyle ki, Pennsylvania Üniversitesi”nden David Premack, evrim teorisinin insanın konuşma yeteneğini açıklamadaki yetersizliğini “İnsan dili evrim teorisi için bir utanç” olarak nitelemektedir. (Garniss H. Curtis, Carl C. Swisher III, Roger Lewin, “Java Man”, Abacus, London, 2002, sf. 205)
Mithen”a, konuşmanın kökenine dair hayali spekülasyonlar üretmek yerine evrim teorisine olan körü körüne bağlılığını sorgulamasını, bunun kanıtlarla desteklenmeyen bir varsayım olduğunu kabullenmesini tavsiye ediyoruz. Konuşmayı insana öğreten, hayali ilkel mağara adamlarının müzik yetenekleri değil, Yüce Allah”tır. Allah insana konuşmayı öğrettiğini bir Kuran ayetinde şu sözlerle bildirmektedir:
“Ve Adem”e isimlerin hepsini öğretti.” (Bakara Suresi, 31)
Not:
İlkel mağara adamı kavramı, evrim teorisinin ihtiyaçları doğrultusunda uydurulan bir yalandır. Eski insanların yüksek kültürleri hakkında bkz. http://www.kabatasdevri.com/. Neandertallerin ilkelliğiyle ilgili evrimci iddianın geçersizliği hakkında ise bkz. http://www.netcevap.org/propaganda17_neandertal.html