Darwin’in Kambriyen fosillerinden haberdar olması ve Kambriyen dönemini 60 milyon öncesi sanması:
– Darwin, kendi döneminde Kambriyen döneminin 60 milyon yıl öncesine ait olduğunu zannediyordu. Stephen Jay Gould “Hiçbir şey Darwin’i, neredeyse tüm kompleks dizaynların ortaya çıktığı Kambriyen patlamasından daha çok rahatsız etmedi ”1 demişti. Darwin bu rahatsızlığı 60 milyon yıl öncesine ait zannettiği fosiller için duyuyordu. 540 milyon yıl öncesine ait olduğunu bilseydi, muhtemelen teorisinden vazgeçerdi.
– Dolayısıyla Darwin döneminde fosillerin vardı. Kambriyen fosilleri bile vardı. Darwin, aşağıdaki itirafı yaptığında, fosillerin teorisini kesin olarak reddetmiş olduğunu açıkça görmüş ve kabul etmişti:
Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, NEDEN SAYISIZ ARA GEÇİŞ FORMUNA RASTLAMIYORUZ? Neden bütün doğa bir KARMAŞA HALİNDE DEĞİL DE, TAM OLARAK TANIMLANMIŞ VE YERLİ YERİNDE? Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında GÖMÜLÜ OLARAK BULAMIYORUZ?.. Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka BÖYLE BAĞLANTILARLA DOLU DEĞİL? Jeoloji iyi derecelendirilmiş bir süreç ortaya çıkarmamaktadır ve belki de BU BENİM TEORİME KARŞI İLERİ SÜRÜLECEK EN BÜYÜK İTİRAZ OLACAKTIR.2
İlk atmosferde oksijen varlığının, hücreyi oluşturan kimyasal reaksiyonların oluşmasını imkansız kılması:
– İlk atmosferde oksijen, ortaya çıkan molekülleri hemen okside ederek yok eder.
– Fakat bunun yanında zaten bunun öncesinde henüz daha bileşikleri oluşturan reaksiyonlar oksijenin varlığı durumunda gerçekleşememektedir. Protein ve DNA’nın oluşumu için gerekli reaksiyonlar oksijenin varlığı durumunda oluşamazlar. 3
İlk ortamda amino asitlerin birbirleriyle kendi kendilerine tepkimeye girmesi imkansızdır:
– Amino asitler normal şartlarda birbirleriyle reaksiyona girmezler. Fakat şeker gibi başka maddelerde hemen reaksiyona girerler.
– Eğer amino asitler Darwinistlerin iddia ettiği gibi ilk dünyada tesadüfen oluştularsa, o zaman doğru amino asitlerle birleşmeyi bekleyerek etrafta yüzüp durmazlardı. Bunun yerine çok farklı bileşiklerle tepkimeye girip birleşir ve bağlı hale geldiklerinden biyolojik olarak kullanılamaz hale gelirlerdi. Bunun sonucunda etrafta içinde canlı hiçbir yapının bulunmadığı çamurdan başka bir şey kalmazdı. 4
Etkisiz denilen mutasyonlar da aslında zararlıdır, fakat Darwinistler çeşitli sebeplerle bunu faydalı mutasyon olarak göstermeye çalışırlar:
– 21 Aralık 2006 tarihinde Nature dergisinde yayınlanan SESSİZ MUTASYONLAR KONUŞTU isimli yazıda, herhangi bir etkisi olmadığı sanılan, mutasyonların %1’lik kısmını oluşturan bölümün etkilerinin olduğu anlaşıldı. 5
– Araştırmaya göre, etkisiz mutasyonlar (sessiz mutasyonlar) belli bir proteinin 2 amino asitini etkileyerek bozmaktadır. Proteinlerin kimyasalları hücre dışına atan protein pompası hasar görmektedir.
– Darwinistler bu hasar gören bölümden dolayı kemoterapi gibi tedavilerin hücreyi daha hızlı etkilediğini iddia ederek bunu faydalı mutasyon örneği gibi göstermeye çalışmaktadırlar.
– Fakat burada asıl önemli olan, etkisiz denilen mutasyonların proteinlere zarar vermesidir. Faydalı olması için organizmaya yeni yapılar ekleyebilmesi gerekir, fakat böyle bir şey mümkün olmamaktadır.
– Bu durum bir insanın üzerine ateş açılması gibidir. Yüz tane merminin 99’u insanı darmakeşan eder. Ama belki vücutta bir enfeksiyon varsa mermi onu tedavi edebilir. Fakat zaten o insan tamamen paramparça hale gelmiş olur.
1 Gould, Stephen J., The Panda”s Thumb, 1980, ss. 238-239
2 Charles Darwin, The Origin of Species, s. 172, 280
3 William Dembski ve Jonathan Wells, How To Be An Intellectually Fullfilled Atheist (Or Not), 2008, s. 27
4 William Dembski ve Jonathan Wells, How To Be An Intellectually Fullfilled Atheist (Or Not), 2008, s. 39
5 http://www.nature.com/news/2006/061221/full/news061218-12.html