Canlıların en temel yapı birimi olan hücreler, insanı hayrete düşürecek derecede komplekstir. Tek bir hücrenin varlığı kadar, hücrenin içindeki uyum ve işbirliği de son derece dikkat çekicidir. Hücrenin yapısı ve içindeki sistemler araştırılıp yeni detaylar bulundukça bu kusursuz düzen daha net olarak anlaşılmaktadır.
Tek bir hücre, tüm çalışma sistemleri, haberleşme ağı, ulaşımı ve yönetimiyle büyük bir şehre benzetilebilir. Hücrenin sarf ettiği enerjiyi üreten santraller; yaşam için zorunlu olan enzim ve hormonları üreten fabrikalar; üretilecek bütün ürünlerle ilgili bilgilerin kayıtlı bulunduğu bilgi bankası; bir bölgeden diğerine hammaddeleri ve ürünleri nakleden kompleks taşıma sistemleri, boru hatları; dışarıdan gelen hammaddeleri işe yarayacak parçalara ayrıştıran gelişmiş laboratuvar ve rafineriler; hücrenin içine alınacak veya dışına gönderilecek malzemelerin giriş-çıkış kontrollerini yapan uzmanlaşmış hücre zarı proteinleri bu kompleks yapının yalnızca bir bölümünü oluştururlar.
Şehirlerdeki gibi hücrelerin içinde de adeta “sallar üzerinde hareket eden”, “insan gibi yürüyen“, “el ele tutuşan” moleküllerin, “organelleri taşıyan tırların” sebep olduğu yoğun bir trafik akışı vardır. Ancak bu akış şehirlerdeki trafik karmaşasının aksine hücre içinde mükemmel bir düzen içinde gerçekleşir.
Söz konusu mükemmel düzeni gözler önüne seren bir araştırma, geçtiğimiz günlerde Exeter Üniversitesi’nde yapıldı ve sonuçları Nature Communications dergisinde yayınlandı. Bu çalışmayla organellerin hücre içindeki dağılımının, gelişi güzel olmadığı enerjiye dayalı bir hareketlilik sonucu oluştuğu ilk kez ortaya kondu.
Bilindiği gibi organeller, hücrede bulunan ve kendi içinde özelleşmiş fonksiyonel birimlerdir. Organ vücut için ne anlama geliyorsa, organel de hücre için aynı anlama gelir. Her bir organelin hücrenin hayatta kalmasını sağlayacak özel görevleri vardır. Bu organellerin hücre içindeki dağılımındaki düzen de dikkat çekicidir. Şimdi hücre içindeki bu dağılımın nasıl gerçekleştiğini ortaya koyan araştırmanın sonucuna kısaca göz atalım.
Organellerin dağıtımları ATP (Adenozintrifosfat) adlı özel bir molekül aracılığıyla gerçekleşir. Besinlerden elde edilen enerji önce ATP içinde paketlenir. Sonra da hücrenin içinde gerçekleşen tüm üretimlerde ve taşıma işlemlerinde bu enerji kullanılır. Aslında ATP, otoyoldaki tırlar gibi özel yükler taşıyan bir aracın, yani hücredeki moleküler motorların yakıtıdır. Tırların belli bir yükü alıp taşıması gibi organeller de ihtiyaç doğrultusunda hücre içinde bir yerden başka bir yere bu yakıt sayesinde taşınırlar. Taşıma işlemi sırasında diğer organeller de hem sürüklenir, hem de hareketlerini daha da artıran bir türbülansın etkisi altına girer. Fakat bu hareketler asla rastlantısal bir şekilde gerçekleşmez. Organeller hücrenin bir tarafında kümelenmez, gelişigüzel dağılmaz, kısacası karmaşa oluşturmazlar. Tam aksine hücre bileşenlerinin bu şekilde karıştırılması; organeller arası etkileşimin sağlanması ve en önemlisi de hücrenin hayatta kalması için gereklidir.
Konuyla ilgili, araştırmanın başında bulunan İngiltere Exeter Üniversitesi Hücre Biyolojisi bölümünden Prof. Gero Steinberg şu açıklamayı yapmıştır:
“Çoğu insan daha önceleri organellerin gelişi güzel dağıldığını varsayıyordu, çünkü öyle gözüküyordu. Araştırmamız, hücrelerin kendilerini organize etme yollarına dair yeni bir temel ilkeyi ortaya koydu. Organeller görünüşteki bu gelişi güzel fakat eşit dağılımı oluşturmak için enerji kullanıyorlar. Bu, organellerin hücre içinde birbirleriyle etkileşim içinde olmalarına olanak sağlıyor.” 1
Eğer bu araştırmadan önce iddia edildiği gibi organeller taşınmaları esnasında rastlantısal olarak dağılsalardı, bazı hastalıklar ortaya çıkardı. Nitekim organellerin hücre içinde eşit dağılmayarak bir yerde yığılıp kümelenmeleri Zellweger sendromu adı verilen ölümcül bir hastalığa neden olur. Bu hastalığa yakalanan çocuklar, bir yaşına ulaşamadan hayatlarını kaybederler. 2
Evrimciler, tek bir protein molekülünün dahi nasıl meydana geldiğini açıklayamazken, hücrenin tesadüfler sonucunda kendiliğinden oluştuğunu iddia etmeye devam ederler. Evrimcilerin çıkmazları, proteinlerin veya hücrenin nasıl olup da tesadüfler sonucunda meydana geldiğini açıklamakla da sınırlı değildir. Organellerin taşınmalarındaki düzen gibi, binlerce mekanizmanın daha nasıl oluştuğuna, cansız moleküllerin nasıl olup da bu kadar bilinçli, bilgi ve akıl gerektiren düzenler kurabildiklerine bir açıklama getirmeleri gerekmektedir.
Exeter Üniversitesi’nin yaptığı bu yeni bilimsel araştırma, organellerin hücre içinde tesadüfi bir biçimde dağılmadığını, bunları yöneten bir akıl olmadan asla bir yerden başka bir yere taşınamayacaklarını göstermektedir. Kuşkusuz hücre içindeki bu kusursuz düzen, aklı ve bilinci olmayan organellerin rastlantılar sonucunda kazandığı bir yetenek değildir. Tam aksine Yüce Allah’ın sonsuz kudretinin, yaratma sanatının en güzel örneklerinden biridir. Allah bir ayette şöyle buyurmaktadır:
“İşte Rabbiniz olan Allah budur. O’ndan başka İlah yoktur. Herşeyin Yaratıcısı’dır, öyleyse O’na kulluk edin. O, herşeyin üstünde bir vekildir.” (Enam Suresi, 102)
KAYNAKLAR:
1. University of Exeter. “How to organize a cell: Novel insight from a fungus.” ScienceDaily, 2 June 2016. www.sciencedaily.com/releases/2016/06/160602083246.htm
2. Femke C. C. Klouwer, Kevin Berendse, Sacha Ferdinandusse, Ronald J. A. Wanders, Marc Engelen and Bwee Tien Poll-The. “Zellweger spectrum disorders: clinical overview and management approach.” Orphanet Journal of Rare Diseases, 2015; 10: 151