Doğadaki mükemmellikler, simetri, komplekslik, uyum, düzen, detay, çeşit ve ihtişam ancak bir Akılla var olabilir. Ancak üstün bir Akıl arıya petek yapma becerisini, sineğe saniyede bin kere kanat çırpma yeteneğini verebilir. Ancak üstün bir Akıl gözle görülmeyen tek bir hücrenin içine tüm teknolojik detayları, fabrikaları, enerji santralleri ile koskoca bir şehri yerleştirebilir. Ancak ve ancak üstün bir Akıl vücudumuzda trilyonlarcası bulunan ve durmaksızın üretilen proteini; binlerce kişinin aklı, imkanları, bilgi ve becerisi ile dahi üretilemeyecek kadar kompleks ve üstün özelliklerdeki hücreyi yaratır. Bu üstün Aklın yüceliğini görüp takdir edebilelim diye detaylar var edilmiştir.
Tüm evrende üstün bir Aklın varlığı çok açıktır. Allah, Yüce Aklını her şeyde, her an durmaksızın bize gösterir. Özellikle bilim adamları bunu çok daha yakından, çok daha açık görebilmektedirler. Bu nedenle hiçbir Darwinist, aslında gerçekten Darwinist değildir. Darwinistlerin tümü, bir hücredeki aklın tesadüfen var olamayacağını elbette ki bilirler. Doğadaki canlıların da tesadüfen var olmadıklarının elbette ki farkındadırlar. Onları bu gerçeğe ikna etmeye çalışmanın çok fazla bir anlamı yoktur. Onlar zaten evrimin mantıksız izahlarına gerçekte inanmamaktadırlar. Aklı başında bir insan için, bu mümkün değildir.
Bazı insanları, örneklerini saydığımız bütün bu mantıksızlıklara bağımlı kılan, pençesine düştükleri Darwinist ideolojidir. Sümer ve eski Mısır döneminden beri yalnızca Allah’ın apaçık olan varlığını inkar edebilmek için (Allah”ı tenzih ederiz) geliştirilmiş olan sapkın evrim teorisi, şu anda da yalnızca bu amaç için vardır. Böylesine mantıksız bir teorinin başka bir sebeple savunulması, başka bir sebeple bir dikta idaresi şeklinde toplumlara dayatılması hiçbir şekilde mümkün değildir.
Fakat kimi zaman Darwinizm tehlikesinin tam olarak farkında olmayan, Darwinist diktatörlüğün baskısı altında ezilen, işinden ve kariyerinden olmayı göze alamayan, çevresindeki insanların tümü inandığı için evrime inanıyor gibi gözükmek zorunda kalan insanlar da olabilmektedir. Eğer bir insan, gerçekten vicdanlıysa ve vicdanının kendisine doğru olanı gösterdiğini biliyorsa, içinde bulunduğu bu hatadan bir an önce dönmelidir. Hatadan dönmek için hiçbir zaman geç değildir.
Söz konusu tartışma programlarında ve buradaki yazılarda da asıl gösterilmek istenen şey zaten budur: Bilimin gösterdiği gerçek, Allah’ın Yüce sanatıdır. İnsanlar, bu önemli gerçeğe inanmaya davet edilmektedirler. Bu gerçeği görmek insanlara büyük bir huzur, mutluluk ve nimet getirecektir. İnsanları bilimi daha iyi anlamaya, daha detaylı incelemeye sevk edecektir. Bilimin getirdiği gerçekler de Allah’ın yaratmasının nasıl tecelli ettiğini görmelerini sağlayacaktır. Allah sevgisiyle, Allah aşkıyla yapılan bilim, bir güzellik, şevk ve mutluluk kaynağı olacaktır.
Allah, yoktan var edendir. En yüce isimler O’nundur. Kuşkusuz ki Yüce Allah’ın, bizim zikrimize, övgümüze ve imanımıza ihtiyacı yoktur (Allah’ı tenzih ederiz). O, övülmüştür, yücedir. Rabbimizi övüp yüceltmeye, O’na inanıp O’nu zikretmeye ihtiyacı olan yalnızca insandır. Dolayısıyla Allah’a karşı büyüklenme, yalnızca insanın kendi aleyhine bir çabadır. Yüce Allah bir ayetinde şöyle buyurmaktadır:
“Eğer siz ve yeryüzündekilerin tümü inkar edecek olsanız bile şüphesiz Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, övülmüştür.” (İbrahim Suresi, 8)
Rabbimiz başka ayetlerinde ise şöyle bildirmektedir.
Göklerde ve yerde her ne varsa O”nundur. Şüphesiz Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan (Gani)dır, övülmeye layık olandır.
Görmedin mi, Allah, yerdekileri ve denizde onun emriyle akıp giden gemileri, sizin yararınıza verdi. Ve izni olmadıkça, göğü yerin üstüne düşmekten alıkoyar. Şüphesiz Allah, insanlara karşı şefkatlidir, çok merhametlidir. (Hac Suresi, 64-65)