Yeryüzündeki canlı türlerini kataloglandırmayı amaçlayan Yaşam Ansiklopedisi”nin 30.000 canlıyı kapsayan ilk bölümü, www.eol.org sitesinde yayına verildi. Sitede her canlı türü, resim ve ilgili bilgiler sunularak kendine ayrılmış bir sayfada tanıtılıyor. 2017 yılına kadar kataloglandırılması amaçlanan tür sayısı 1.8 milyona ulaşıyor[i].
Sitenin hazırlanmasında, internette daha önce yayına verilmiş olan ve halihazırda birçok canlıya ait bilgileri yayınlamakta olan veritabanlarından faydalanıldı. Yaşam Ansiklopedisi projesi yöneticisi Dr. James Edwards, çeşitli kaynaklardan verileri çekip kendi bilgi havuzlarında yayınlamalarını sağlayan bir teknoloji kullandıklarını belirtiyor. “Eğer birisi bu kadar bilgiyi, bir yaşam ansiklopedisini, oturup sıfırdan yazmaya başlasa bunun tamamlanması 100 sene sürer. Ama biz bu işi bu sürenin onda biri kadar zamanda yapabileceğimizi düşünüyoruz”, diyor Edwards
[ii].
Yaşam Ansiklopedisi sitesinden, bir canlı türünün soyunun devam edip etmediği, tehlikede olup olmadığına dair bilgiler bulmak da mümkün.
Yaşam Ansiklopedisi projesi, dünyanın çeşitli ülkelerinden çok sayıda bilim adamının sürdürdüğü sınıflandırma çalışmalarında gelinen son aşamayı göstermesi bakımından ilgi çekici olduğu gibi, yeryüzünde Allah”ın var ettiği çeşitliliğin ne denli hayret verici bir zenginlik sunduğunu da bir kez daha hatırlatmaktadır.
Dünya”da, gerçekten de olağanüstü bir biyolojik çeşitlilik vardır. Çöllerden yağmur ormanlarına, dağların zirvelerinden okyanus tabanlarına kadar çok çeşitli yaşam alanı, birbirinden çok farklı beden yapısı ortaya koyan milyonlarca canlı türüne ev sahipliği yapmaktadır. Yaşam türlerinin en yoğun olarak bulunduğu yağmur ormanlarında tek bir ağacın üzerinde 43 ayrı karınca türü; 650 farklı böcek türü görülebilmektedir. Bu türlerden her biri, çok büyük bir sistemin kilit rol oynayan birer elemanıdır aynı zamanda.
Bilim ve Teknik dergisinde Amazon”daki yağmur ormanlarının anlatıldığı bir makalede, türlerin birbirine bağımlılığı ve ekolojik sistemdeki hassas yapı şu sözlerle tarif edilmektedir:
“Amazon Havzası”ndaki bu karmaşık ekosistemde türlerin sürekliliği birbirlerinin yaşamına sıkı sıkıya bağlıdır. Bitki ya da hayvan olsun, her bir tür, bu milyon parçalı sistemin küçük bir bölümüne katkıda bulunur. Ağaçların, ağaçlardaki epifitlerin (toprakta köklenmeye gereksinim duymayan bitkiler) ve mantarların, maymunların, vampir yarasaların, kartalların, papağanların, ırmaktaki timsahların, piranhaların ve nilüferlerin, gözle görülmeyen mikroorganizmaların, içinde yaşadıkları bu dev ekosisteme hepsinin farklı katkıları vardır. Burada çok hassas dengeler söz konusudur. Yağmur ormanı tüm bu türlerle birlikte var olur. Tek bir türün bile ortadan kalkması birçok dengeyi bozar.”[iii],[iv]
Diğer yandan, bu canlılar insanlar için çok çeşitli ve hayati önemde faydalar ortaya koymaktadır. Besin tüketimimizin yaklaşık %80″i sadece 20 kadar bitkiye dayandığı halde, insanlar dünya çapında hergün en az 40.000 tür hayvan ve bitkiyi kullanmaktadırlar
[v]. Birçok insan, besin, korunak ve giyim açısından bu türlere bağımlıdır. İlaçların önemli bölümü, doğrudan veya dolaylı olarak biyolojik kaynaklardan elde edilmektedir. Canlılar, günümüz teknolojisinin sunabildiği en ileri laboratuvarlarda dahi sentezlenmesi mümkün olmayan ilaç bileşiklerini hazır olarak insanlığın sağlığına sunmaktadırlar. Çoğunun adını bile duymadığınız canlıların, tıpta ve ilaç sanayiinde kullanımı her geçen gün artmaktadır. Örneğin, göğüs ve yumurtalık kanserine karşı kullanılan
“taxol” Kuzey Amerika”daki porsuk ağacının kabuğundan; kanser gelişimini engelleyen
“Squalamine” bir köpek balığı türünün karaciğerinden; kalp yetmezliği çeken kişilere destek olan
“digitalis” yüksük otundan; Hodgkin hastalığı ve çocuklardaki kan kanserine karşı etkili olan iki kimyasal madde (vinblastine ve vincristine) cezayir menekşesinden elde edilmiştir. Kuzey Amerika ve Batı Hint Adaları”nda rastlanan atnalı yengecinteki pıhtılaştırıcı bir maddenin vesilesiyle, aşılarda, haplarda ya da tıbbi gereçlerde bulunan ve ölüme yol açabilecek bakteriler saptanabilmektedir. Mikroplarla mücadelede kullanılan antibiyotik içeren maddeler genellikle bakteri ve küf mantarlarından alınmaktadır. Yalnızca doğum kontrolünde üç bin bitki türünden faydalanılmaktadır. Bunların yanı sıra, yeni ilaçların ve aşıların denenmesinde ve tıbbi araştırmalarda, bakteriler, kuşlar, maymunlar, fareler, kediler, köpekler, tavşanlar, böcekler ve daha birçok canlı kullanılmaktadır
[vi].
Biyolojik çeşitlilik, endüstriyel alanda sağladığı kaynaklarla da insan yaşamına önemli kolaylıklar sunmaktadır. İnşaat malzemesinden ipliğe, boyadan sakıza, kauçuktan tutkala kadar birçok ürün biyolojik kaynaklıdır. Canlılar endüstri alanında kaynak sağladıkları gibi bilimadamları için model de oluştururlar. Biyolojik çeşitlilik bu açıdan öylesine zengin bir rehberdir ki, endüstride karşılaşılan problemleri doğadaki canlılardan ilham alarak çözümleme ilkesine dayanan yepyeni bir bilim dalı, biyomimetik, doğmuştur. Canlıların, insan yaşamını kolaylaştırma arayışındaki bilimadamları için nasıl bir cazibe ve ilham merkezi olduğunu göstermede, aşağıdaki yaratılış harikaları örnek verilebilir:
-
Arı kuşlarının 10 gramdan daha az bir yakıtla Meksika Körfezi”ni geçebilmeleri,
-
Yusufçukların en iyi helikopterlerden bile daha iyi manevra yapabilmeleri,
-
Termit kulelerinde bulunan iklimlendirme ve havalandırma sistemlerinin, donanım ve enerji sarfiyatı bakımından insanların yaptıklarından çok daha üstün olmaları,
-
Yarasanın çok-frekanslı ileticisinin, insanların yaptığı radarlardan daha verimli ve duyarlı çalışması,
-
Işık saçan alglerin vücut fenerlerini aydınlatmak için çeşitli kimyasalları biraraya getirmeleri,
-
Kutup balıkları ve kurbağaların donduktan sonra yeniden hayata dönmeleri ve organlarının buz nedeniyle hasara uğramaması,
-
Bukalemunun ve mürekkep balığının, bulundukları ortamla tam bir uyum içinde olacakları şekilde derilerinin renklerini, desenlerini anında değiştirmeleri,
-
Arıların, kaplumbağaların ve kuşların haritaları olmadan uzun mesafeli yolculuklar yapabilmeleri,
-
Balinaların ve penguenlerin oksijen tüpü kullanmadan dalmaları,
-
DNA sarmalının bilgi depolama kapasitesi,
-
Yaprakların fotosentez işlemi ile, yılda 300 milyar ton şeker üretimi yaparak dünyanın en büyük kimyasal işlemini gerçekleştirmesi…
[vii]
Yaşam ansiklopedisi projesiyle kayıtlandırılan milyonlarca canlı türü, hem ortaya koyduğu üstün yaratılış ve çeşitlilik hem de insanlığa sağladığı faydalar açısından Yüce Allah”ın kudret ve rahmetinin birer tecellisidir. Bilim, Allah”ın yaratmasındaki muhteşemliği gözler önüne sermekteyken, evrimciler yaşamış ve yaşamakta olan bu denli çok canlı arasında hala tek bir fosil ara form gösterebilmiş değillerdir. Böylesine mükemmellikte bir harikalar zincirinin doğanın kendi bilinçsiz süreçleri içinde tesadüfen geliştiğini iddia etmek gibi akıldışı bir tutum sergileyen evrimciler, Darwin”in teorisinin, türlerin kökenini açıklayamadığını artık açıklıkla itiraf etmektedirler
[viii]. Moleküler biyoloji alanındaki keşiflerin yaşamın kompleksliğinin tahmin edilenin çok ötesinde olduğunu ortaya koymasıyla, evrimcileri kuşatan açmazlara yenileri eklenmiş, canlılardaki indirgenemez kompleks yapıların herbiri tesadüfleri ilah edinen evrimciler için birer kabusa dönüşmüştür. Canlılar evrimleşmemiş, bilimadamlarınca kataloglanan türlerin herbiri Allah”ın özel olarak dilemesi ve “OL” emriyle varolmuştur. Yüce Allah, yaratmada dilediğini artırandır:
“”Hamd, gökleri ve yeri yaratan, ikişer, üçer ve dörder kanatlı melekleri elçiler kılan Allah”ındır; O, yaratmada dilediğini arttırır. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir.”” (Fatır Suresi, 1)
Canlıların insanlara hizmet eden özellikleri ise Allah”ın rahmetinin bir göstergesidir:
“”Sizin için hayvanlarda da elbette ibretler vardır, size onların karınlarındaki fers (yarı sindirilmiş gıdalar) ile kan arasından, içenlerin boğazından kolaylıkla kayan dupduru bir süt içirmekteyiz.”” (Nahl Suresi, 66)
[iv] Çağlar Sunay, Bilim ve Teknik Nisan 1999, s.75